Geçtiğimiz 9 Eylül günü Tarsus'ta BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Alevi kanaat önderleri ve Alevi vatandaşlar ile buluştu.
Kalabalık bir grupla, Adana, Tarsus, Maraş, Urfa ve Antep'e yapılan ziyaretlerde ilk durak bu kanaat önderleri ileydi.
Ehl-i Beyt açılımını gerçekleştirdiği günden beri, kendileri ile beraber pek çok kez Alevi kardeşlerimizle tertiplenen toplantılara katılan biri olarak bu kez atmosferin farklı olduğunu gördüm.
Nerede ise on senedir, Şii ve Sünni kardeştir tezini işliyor Sayın Baş.
Başlangıçta anlatmak istedikleri seçim çalışması olarak değerlendirilmişti. Malum,
Bu zamana kadar bir Sünni'nin büyük bir cesaretle ortaya çıkarak, "Aleviler de biz de aynı iman esaslarına, aynı İslam esaslarına inanıyoruz, bir elin parmakları gibiyiz, kardeşiz." dediği duyulmadığı için şaşkınlık yaratmıştı.
Üstelik bu Ehl-i Beyt açılımı, Suriye'de Nasuri yani Arap Alevi'si Esad'a karşı Sünni Türkiye'nin Batı ile beraber silah çektiği döneme denk gelmişti. Yani sınır ötemizde Batı ile başlatılan Şii-Sünni savaşı öncesine?
Sayın Baş'ın Bursa'da düzenlediği uluslararası Ehl-i Beyt sempozyumu Suriye'de çıkması muhtemel, mezhep kavgasına dayalı işgalin önünde set oldu.
Aradan kaç seçim geçti ancak Sayın Baş, dediklerine güvenerek oy veren bir kişi dahi olmadığı halde, Ehl-i Beyt paydasında buluşulması gerçeğini anlatmaya devam etti.
Bıkmadan usanmadan, birlik için Ehl-i Beyt dedi.
Bir Sünni olarak hilafetin İmam Ali'nin hakkı olduğunu ısrarla anlattı.
Sonra, Ehl-i Beyt soyundan gelen bir Mustafa Kemal gerçeğini konuşmaya başladı.
Sizin gibi bizim gibi dindar bir Mustafa Kemal Atatürk çizdi bizlere; onun etrafında da birleşilmesinin gereğini anlattı.
Kısaca O'nun izlediği siyaset hep birlik üstüne, Türk milletinin beraberliği adına?
Bu sebeple 9 Eylül'deki toplantıda, Ahmet Özdemir Dede, Haydar Hoca ikinci Atatürk'tür dedi, O'na ihtiyacımız var ve O'nun etrafında birleşmeliyiz çağrısı yaptı.
İnanınız, o günkü toplantıda bir parti ve liderinden ziyade, partisi ne olursa olsun artık etrafında kenetlenecek ve kurtuluşa gidilecek lider dinlendi. Yüzler güldü, gönüller bir oldu.
İçinden geçtiğimiz zor günlerde en fazla ihtiyacımız olan ötekileştirmeden bir olmayı başarabilmemiz.
Bu yanı başımızdaki komşumuz için de böyle, siyasette de böyle?
Kalabalık bir grupla, Adana, Tarsus, Maraş, Urfa ve Antep'e yapılan ziyaretlerde ilk durak bu kanaat önderleri ileydi.
Ehl-i Beyt açılımını gerçekleştirdiği günden beri, kendileri ile beraber pek çok kez Alevi kardeşlerimizle tertiplenen toplantılara katılan biri olarak bu kez atmosferin farklı olduğunu gördüm.
Nerede ise on senedir, Şii ve Sünni kardeştir tezini işliyor Sayın Baş.
Başlangıçta anlatmak istedikleri seçim çalışması olarak değerlendirilmişti. Malum,
Bu zamana kadar bir Sünni'nin büyük bir cesaretle ortaya çıkarak, "Aleviler de biz de aynı iman esaslarına, aynı İslam esaslarına inanıyoruz, bir elin parmakları gibiyiz, kardeşiz." dediği duyulmadığı için şaşkınlık yaratmıştı.
Üstelik bu Ehl-i Beyt açılımı, Suriye'de Nasuri yani Arap Alevi'si Esad'a karşı Sünni Türkiye'nin Batı ile beraber silah çektiği döneme denk gelmişti. Yani sınır ötemizde Batı ile başlatılan Şii-Sünni savaşı öncesine?
Sayın Baş'ın Bursa'da düzenlediği uluslararası Ehl-i Beyt sempozyumu Suriye'de çıkması muhtemel, mezhep kavgasına dayalı işgalin önünde set oldu.
Aradan kaç seçim geçti ancak Sayın Baş, dediklerine güvenerek oy veren bir kişi dahi olmadığı halde, Ehl-i Beyt paydasında buluşulması gerçeğini anlatmaya devam etti.
Bıkmadan usanmadan, birlik için Ehl-i Beyt dedi.
Bir Sünni olarak hilafetin İmam Ali'nin hakkı olduğunu ısrarla anlattı.
Sonra, Ehl-i Beyt soyundan gelen bir Mustafa Kemal gerçeğini konuşmaya başladı.
Sizin gibi bizim gibi dindar bir Mustafa Kemal Atatürk çizdi bizlere; onun etrafında da birleşilmesinin gereğini anlattı.
Kısaca O'nun izlediği siyaset hep birlik üstüne, Türk milletinin beraberliği adına?
Bu sebeple 9 Eylül'deki toplantıda, Ahmet Özdemir Dede, Haydar Hoca ikinci Atatürk'tür dedi, O'na ihtiyacımız var ve O'nun etrafında birleşmeliyiz çağrısı yaptı.
İnanınız, o günkü toplantıda bir parti ve liderinden ziyade, partisi ne olursa olsun artık etrafında kenetlenecek ve kurtuluşa gidilecek lider dinlendi. Yüzler güldü, gönüller bir oldu.
İçinden geçtiğimiz zor günlerde en fazla ihtiyacımız olan ötekileştirmeden bir olmayı başarabilmemiz.
Bu yanı başımızdaki komşumuz için de böyle, siyasette de böyle?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018