Bütün dünyada tarım alanında reformlar yapıldığı bilinen bir gerçektir. Bazıları bu reformları tarım savaşı olarak da nitelendirmektedir.
Gerçekten yaşananlarara bakılırsa, savaş nitelendirilmesi çok uygun düşmektedir. Türkiye bu savaşta şekerpancarını, tütününü fındığını ve uluslararası piyasalarda rekabet gücü olan birçok ürünü kurban verdi.
Tarım konusunda ilkönce şunun bilinmesi gerekiyor. Tarım ürünleri bir ticaret ürünü değil, stratejik ürünlerdir. Çünkü tarım ürünleri insanların en zaruri ve tabii ihtiyacını yani beslenmesini karşılamaktadır. Onun için tarım sadece tarımdan geçinenleri değil, bütün ülkeyi ilgilendirmektedir. Dolayısıyla tarım ürünlerinin diğer ürünlerden üstünlüğü ve ayrıcalığı söz konusudur.
Bilinmesi gereken ikinci gerçekte şudur: Tarım ürünleri uluslararası ticarete açılmaz. Açılıyorsa ortaya çok çarpık bir durum çıkar. Şöyle ki; sübvansiyon alan çiftçiler daha ucuza üretirler, alamayanlar ise rekabet edemezler, silinip giderler. Başka bir deyişle haksız bir rekabet oluşur. Bu gerçeği gören ve bu gerçekten hareket eden ülkelerin hepsi tarımı desteklemektedir.
Kırsal kesimin lideri köylü Federasyyonu olarak tanınan Fransız Jove Bove diyor ki; "Libarel ekonomi mantığı tarıma tamamen ters düşen bir mantıktır. Çünkü devletin desteği olmadan tarım yapılmaz. Destekler mali destek şeklinde olabilir. Gümrük engeli de tarımın korunması açısından önemli bir unsurdur". Demek ki, çiftciye "işte uluslararası piyasa, rekabet edebiliyorsan üret edemiyorsan vazgeç" demek doğru değildir. Böyle yapanlar çok geçmeden açlıkla karşı karşıya gelebilirler. Türkiye bunu yaptığı içindir ki, her türlü tarım ürününü ithal eder duruma düşmüştür.
Meksika'nın Cancun kentinde düzenlenen Dünya Ticaret Örgütü 5.Bakanlar Konferansı'na katılan Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen tarım savaşı gerçeğini kendi gözleriyle gördü. Toplantının yoğun müzakerelere sahne olduğunu söyleyen Bakan Tüzmen, birde şu çarpıcı tespitte bulundu: "Gelişmekte olan ülkelerdeki bir işçi, gelişmiş ülkelerdeki bir ineğe yapılan subvansiyonun yedide biri oranında bir ücret alırken buna seyirci kalmakta zor". İşte dünyanın gerçeği bu. Bu şartlar altında Türk çiftcisine "Dünya piyasasında rekabet edeceksin" demenin mantığı var mı? Dahası bu akla ve mantığa sığar mı?
Cancun'da gelişmekte olan ülkeler, tarım konularının öne alınmasını, tarım dışı ürünlerin sonraya bırakılmasını istemiş fakat bu istek kabul edilmemiştir. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, "2001 yılında dahada gelişmekte olan ülkelerin isteklerine cavap verileceği belirtilmiştir". Fakat gelişmiş ülkeler bu konularda çok büyük adımlar atmadılar" dedi. Atmazlar Sayın Bakan onlar durumlarından memnun. Adım atması gerekenler çiftçisini, dolayısıyla ülkesinin insanlarını açlığa mahkum edenler, yani bizleriz.
Dünyada bir tarım ticareti yok, bir tarım savaşı vardır. Bilindiği gibi tarım ürünlerinin ihracatı söz konusu olunca, ister istemez damping gündeme geliyor. Damping ise ticari savaşın en insani olmayanıdır. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Cancun'dan bu gerçeği görmemişse daha da göremez. Görmekte yeterli değil, Mühim olan bu gerçekler doğrultusunda hareket etmektir.
Sözün özü, tarım savaşında Türk insanı yalnız ve silahsız bırakılmıştır. Eğer durum bu şekilde devam ederse, gerekli tedbirler alınmazsa, bu savaşıda kaybedeceğimiz kesindir.
Gerçekten yaşananlarara bakılırsa, savaş nitelendirilmesi çok uygun düşmektedir. Türkiye bu savaşta şekerpancarını, tütününü fındığını ve uluslararası piyasalarda rekabet gücü olan birçok ürünü kurban verdi.
Tarım konusunda ilkönce şunun bilinmesi gerekiyor. Tarım ürünleri bir ticaret ürünü değil, stratejik ürünlerdir. Çünkü tarım ürünleri insanların en zaruri ve tabii ihtiyacını yani beslenmesini karşılamaktadır. Onun için tarım sadece tarımdan geçinenleri değil, bütün ülkeyi ilgilendirmektedir. Dolayısıyla tarım ürünlerinin diğer ürünlerden üstünlüğü ve ayrıcalığı söz konusudur.
Bilinmesi gereken ikinci gerçekte şudur: Tarım ürünleri uluslararası ticarete açılmaz. Açılıyorsa ortaya çok çarpık bir durum çıkar. Şöyle ki; sübvansiyon alan çiftçiler daha ucuza üretirler, alamayanlar ise rekabet edemezler, silinip giderler. Başka bir deyişle haksız bir rekabet oluşur. Bu gerçeği gören ve bu gerçekten hareket eden ülkelerin hepsi tarımı desteklemektedir.
Kırsal kesimin lideri köylü Federasyyonu olarak tanınan Fransız Jove Bove diyor ki; "Libarel ekonomi mantığı tarıma tamamen ters düşen bir mantıktır. Çünkü devletin desteği olmadan tarım yapılmaz. Destekler mali destek şeklinde olabilir. Gümrük engeli de tarımın korunması açısından önemli bir unsurdur". Demek ki, çiftciye "işte uluslararası piyasa, rekabet edebiliyorsan üret edemiyorsan vazgeç" demek doğru değildir. Böyle yapanlar çok geçmeden açlıkla karşı karşıya gelebilirler. Türkiye bunu yaptığı içindir ki, her türlü tarım ürününü ithal eder duruma düşmüştür.
Meksika'nın Cancun kentinde düzenlenen Dünya Ticaret Örgütü 5.Bakanlar Konferansı'na katılan Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen tarım savaşı gerçeğini kendi gözleriyle gördü. Toplantının yoğun müzakerelere sahne olduğunu söyleyen Bakan Tüzmen, birde şu çarpıcı tespitte bulundu: "Gelişmekte olan ülkelerdeki bir işçi, gelişmiş ülkelerdeki bir ineğe yapılan subvansiyonun yedide biri oranında bir ücret alırken buna seyirci kalmakta zor". İşte dünyanın gerçeği bu. Bu şartlar altında Türk çiftcisine "Dünya piyasasında rekabet edeceksin" demenin mantığı var mı? Dahası bu akla ve mantığa sığar mı?
Cancun'da gelişmekte olan ülkeler, tarım konularının öne alınmasını, tarım dışı ürünlerin sonraya bırakılmasını istemiş fakat bu istek kabul edilmemiştir. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, "2001 yılında dahada gelişmekte olan ülkelerin isteklerine cavap verileceği belirtilmiştir". Fakat gelişmiş ülkeler bu konularda çok büyük adımlar atmadılar" dedi. Atmazlar Sayın Bakan onlar durumlarından memnun. Adım atması gerekenler çiftçisini, dolayısıyla ülkesinin insanlarını açlığa mahkum edenler, yani bizleriz.
Dünyada bir tarım ticareti yok, bir tarım savaşı vardır. Bilindiği gibi tarım ürünlerinin ihracatı söz konusu olunca, ister istemez damping gündeme geliyor. Damping ise ticari savaşın en insani olmayanıdır. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Cancun'dan bu gerçeği görmemişse daha da göremez. Görmekte yeterli değil, Mühim olan bu gerçekler doğrultusunda hareket etmektir.
Sözün özü, tarım savaşında Türk insanı yalnız ve silahsız bırakılmıştır. Eğer durum bu şekilde devam ederse, gerekli tedbirler alınmazsa, bu savaşıda kaybedeceğimiz kesindir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018