Şeker pancarında üretim kotaları aşağıya çekildi, pancar üretimiyle geçimini sağlayan nüfusumuzun önemli bir kesimi perişan vaziyette. Şeker fabrikaları bir bir elden çıkarılıyor, yerli pancar yerini ithale ve tatlandırıcılara bırakıyor.Fındık üreticisi alacağını alamıyor. Fiskobirlik yalnız bırakılmış durumda, kaynak bulamıyor. Geçen yıl 7 milyon olması gereken alım fiyatları 3-3.5 YTL civarındaydı, maliyet ise 4.3 YTL idi. Yani çiftçi alacağını alsa bile zarar etmiş oluyor. Bu üretici 7.5 YTL fiyat bekliyor, ama geçen yılın borcunu ödemekte zorlanan, hala ödeyemeyen ve yalnız bırakılan Fiskobirlik bu fiyatı verebilir mi? Zor görünüyor. Kısaca en önemli ihraç ürünlerimizden olan fındık ve üreticisi zor durumda. Yaş sebze ve meyve geçen yıl siyasete kurban gitti. ABD'ye olan stratejik müttefiklik Rusya'yı rahatsız etmiş olacak ki, geçen yıl yaş sebze ve meyve alımında problem çıkarmıştı. Üreticiler ürettikleri ile kalmışlar, ürünler heder olup gitmişti. Geçen yılın açığını kapatamayan çiftçiler bir yandan imkansızlık, bir yandan da geçen yılki benzer bir durumun yaşanması ihtimali sebebiyle bu sezona temkinli ve endişeli yaklaşmaktalar.Peki, tarım açısından ABD'ye olan müttefikliğin bir faydası var mı? Elbetteki hayır. Bırakın faydasını zararı var. ABD'nin yaptığı baskılar neticesinde ABD için pirinç ithalat kotaları kaldırıldı. İthal pirince karşı yerli üreticinin mücadele etmesi imkansız. Yani meşhur pirincimiz de tarihe gömülüyor.Salatalık fiyatı 10 Ykr'a kadar düştü. Üreticiler salatalığı toplayıp toplamamakta karasız kaldı. Çünkü bu fiyatlarla değil para kazanmak, salatalığın toplanma giderlerinin karşılanması bile imkansız. Zaten salatalık toplansa bile 10 Ykr'a satılacağı da meçhul.Satışlar maliyeti karşılayamadığından portakal dalında çürümeye bırakıldı. 350 Ykr maliyeti olan portakala 150 Ykr'tan alıcı bulunamıyor.Üretici elindeki malı nasıl pazarlayacağım diye düşünürken, son 5 yılda turunçgil ithalatı 30, yulaf ithalatı ise 33 kat arttı.Mısır ve buğday da ithalatın pençesiyle boğuşuyor. Ucuz ithal ürünler piyasada cirit atıyor, yerliler ise TMO depolarında çürümeyi bekliyor. Depolar boşalmadan yeni üretim talebi yok, dolayısıyla çiftçi kara kara düşünüyor. Zaten maliyetinin altına satıyordu, şimdi hiç satamıyor. Neticede buğday ve mısır ekim alanlarında yüzde 25-30 daralma yaşanıyor, çiftçi buğday ve mısırdan kaçıyor.Peki, kaçıyor da bir alternatif mi buluyor? Hayır. Dolayısıyla çiftçi tarımdan kaçıyor.Çiftçimiz aşağı yukarı her türlü üretimden kaçarken, siyasilerimiz ithalatın önündeki engelleri açtıkça açıyor.Buğdayı ABD'den; pirinci ABD, Avustralya, Mısır ve İtalya'dan; mercimeği Kanada'dan; mısırı Arjantin'den; fasulyeyi İran, ABD ve Arjantin'den; barbunyayı Çin'den; pamuğu ABD'den; tütünü ABD ve İngiltere'den; ayçiçeğini ABD'den; susamı Sudan'dan; vişneyi Almanya'dan; muzu Panama'dan; kepeği ABD'den; baklayı İtalya'dan... ithal ediyoruz. Hemen hemen hepsini rahatlıkla üretebileceğimiz bu temel ürünleri utanmadan ithalatını yapıyor ve her türlü kolaylığı sağlıyoruz. Bunu yaparken yerli üreticinin de anasını ağlatıyoruz. Ekonomi yöneticilerinin 1 kişiye iş bulma maliyetini 100 bin YTL'nin üzerinde ifade ettiği bir ortamda, ithalatın önünü tamamen açarak, ülkemizde büyük bir istihdam kaynağı olan tarımı yerlerde süründürmenin mantığı nedir?Cari açığın katlanarak arttığı bir dönemde, borçlarımızın tamamını rahatlıkla kapatabileceğimiz, katma değeri oldukça yüksek olan tarım sektörünü iflas ettirmenin samimi bir tarafı olabilir mi?Siyasilerimizin unuttukları bir şey var: Tarımı ihmal eden sandığa gömülür. Tarımı şahlandıran ise her devir ve dönemde saygıyla anılır. Atatürk ülkenin Osmanlı'dan miras kalan borçlarını ödeyebildiyse bunu öncelikle tarıma borçludur.Bu açıdan da bakıldığında Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli ülkemiz için yegane çözümdür. Çünkü model, tarıma, yerli üretime oldukça önem vermektedir ve önündeki bütün engelleri kaldırmaktadır.Elimizdeki fırsatları değerlendirmeden düze çıkmamız asla mümkün değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025