Ülkemizin içerisinde bulunduğu sıkıntılar herkesin malumudur. Sağdan, soldan, ulusal, milli, dini birçok çevrelerden sözüm ona siyasal ya da siyasal olmayan çözümler arayan vatandaşlarımızın sayısı küçümsenmeyecek kadar çoktur. Kimisi yeni bir parti kurmakla, kimisi kendini partiler üstü fertler ya da kurumlar olarak tarif etmekle meşgul ededursun. Vatan toprakları; kurtlar sofrasında paylaşılırken, seyirci kalınmaya devam edilmektedir. Bu konuda yapılan bazı hareketler de bir varlık gösterememektedir.
Görünen o ki; eğer bu kafada kalınırsa, sıkıntılarımızın daha da artacaktır. Gerek siyasi, gerekse de sivil inisiyatif cephesinde karmaşa gün geçtikçe artmaktadır. Hele kimileri yok mu; "biz siyasete uzağız, biz partiler üstüyüz" fikrine kapılmış gidiyor. Arkadaşlar, ne kadar iyi niyetli olursa olsunlar, bu fikirle ayrı bir cephe açılmış, ayrı bir bölünmüşlük manzarası oluşmasına zemin hazırlamış olunmaktadır.
Vatanseverlik şuuru; vatan için kendi nefsini geriye çekip, hiç olamazsa "milli ve dini bütünlük" sağlanıncaya kadar var olan bir siyasi organizasyonda birlikte olmayı gerektirmektedir. Şu anda bu işin hamurunun mayasının, Prof. Dr. Haydar Baş beyin elinde olduğunu görüyorum. Ve onunla birlikte hareket edilmesi gerektiğine inanıyorum. Şimdi bazı arkadaşlar bu fikrimle hamaset yaptığım kanaatine varabilirler. Bende peşinen söyleyeyim asla ve asla hamaset yapmıyorum. Bir realiteden bahsediyorum.
Bendeniz, Prof. Dr. Haydar Baş beyin Bağımsız Türkiye Partisini kurmadan önce yakın arkadaşlarıyla yaptığı çalışmaları yakinen bilen biriyim. Sayın Baş, devletimiz ve milletimiz üzerine oynanan oyunları önceden keşfederek hazırladıkları raporları, gerek kamuoyu gerekse de parti yetkilileriyle paylaşmış; "AB sevdasının bu millete bir fayda sağlamayacağını, uygulanan yöntemlerin yanlış olduğunu, eğer bu yoldan vazgeçilmediği taktirde vatan topraklarının bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını, çözümün adresinin milli bir oluştan geçtiğini" söylemişti.
Ama maalesef onun bu uyarılarına hiçbir siyasi parti ya da oluşum sıcak bakmamış, hatta ve hatta biraz da ileri gidip, abartmakla suçlanılmıştı. Sayın Baş'ın pazartesi günkü Meltem TV de yayınlanan Haftanın Sohbeti programında da dile getirdiği gibi; "iş başa düştü" deyip siyasi parti kurulmasına karar verilmişti.
Başlatılan siyasi oluşumun; adından kuruluşuna, programından kadrosuna varıncaya kadar, en ince ayrıntısı düşünülmüş, bütün vatan evlatlarını çatısı altında barındıracak ve hizmet etmeyi gerektirecek bir yapı oluşturulmuştu.
Başlatılan siyasi oluşumun gereği şu ifadede yerini bulmuştu:"Bir ülkede siyaset üç amaçla yapılabilir. 1) lüks siyaset, 2) ihtiyaçtan siyaset, 3) zaruretten siyaset, Biz zaruretten siyaset yapma zorunluluğunu hissediyoruz" Bu ifade çok doğru bir ifadedir. Bağımsız Türkiye Partisi kurulduğunda AB taraftarı olmak, siyasetin olamazsa olmaz şartıymış gibi; en dini, en milli ya da en sosyal demokrat olanlar bile "programlarını AB ya da IMF üzerine yapmıştı.
Çıkılan yolda; zaman, şartlar ve olaylar Prof. Dr. Haydar Baş'ı haklı çıkarmış, dün AB ci IMF ci olan partiler siyaseten AB ve IMF karşıtı olmaya başlamışlardır. AB nin ve ABD müttefikliğin ne demek olduğunu gören vatandaşımızın safları arasından oy avcılığını murat eden siyasi partiler, siyaseten AB ve ABD karşıtı oluverdiler. Aslında bu siyasi parti ya da kuruluşlara sorsanız çözümlerinin olmadığını, karşı duruşlarının bile; yandaş olduklarında olduğu gibi bilinçsizce olduğunu göreceksinizdir.
Bağımsız Türkiye hareketinin başlangıç noktasını teşkil eden "kuvvayi milliye ruhu", bütün gerekleriyle yerine getirilmekte, köy kent demeden, soğuk sıcak demeden, insanımıza ulaşılıp ülke meseleleri ve çözüm yolları anlatılmaktadır.
Peki, bu kadar çileli işlere talip olunmuş, verilen mücadele meydanda iken; yazarıyla, aydınıyla, siyasetçisiyle, dernek, ya da kuruluşlarıyla Sayın Baş'a destek vermek dururken, yeniden "şu mücadelesi, bu mücadelesi" adı altında başlatılan mücadeleler de neyin nesi oluyor? Anlayabilmiş değilim.
Vatan ve millet uğruna, Sayın Baş'ın sık sık gündem ettiği şu davranış mutlaka yerine getirilmelidir: "Mensup olduğunuz görüş ya da partinizin adını yaldızlı harflerle bir levhaya yazın, evlerinizdeki en kıymetli dolaplarınıza saklayın. Bir döneme mahsus benimle, yani Bağımsız Türkiye Partisiyle olun, hep birlikte devletimizi Kâinat devleti yapalım. Tarihteki saygın yerimize tekrar kavuşalım. Dünyaya medeniyet getirelim" Ne dersiniz bu yazımı okuduktan sonra ciddi bir muhasebe yapmaya? Var mısınız? Tarafsız ya da partiler üstü değil de, Prof. Dr. Haydar Baş'la birlikte olmaya?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Kadir Gecesi’ni aramak / 22.03.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Kadir Gecesi’ni aramak / 22.03.2025