Evet mi Hayır mı?
Hayır mı Şer mi?
Tamam mı Devam mı?
Derken.. Kıbrıs'ta referandum için gün saymaya başladık.
24 Nisan'da Ada'daki Türkler ve Rumlar geleceklerini tayin edecekler.
Rumlar evet mi diyecek, Türkler Hayır mı diyecek?
Anketler havada uçuştu, istatistiklerle cebelleşep duruldu.
Gerisayım start aldı, saatler erimeye başladı.
Annan Planı servise sunuldu.
BM Genel Sekreteri'nin adını taşıyan Annan Planı, sadece Rum ve Türk tarafının değil,Türkiye ve Yunanistan başta olmak üzere çoğu uluslararası kurum ve kuruluşun da geleceği üzerinde etkin bir fonksiyona sahip.
ABD, BM, AB gibi aktörlerin bu plan üzerinde kafa yormaları bunun en açık kanıtı.
Türkiye'den ve Yunanistan'dan daha çok ilgili görünen uluslararası aktörleri iyi takip etmek lazım.
Takip ve dikkat edilmesi gereken konulardan biri de şu: Türk-Yunan sorununda ne zaman üçüncü taraflar barış adına devreye girmişlerse sorun daha da karmaşık hal aldı. Tarihi sürece bakıldığında bunun ne derece doğru olduğu görülecektir.
"Kıbrıs Girit olmasın'' diyenlerin tereddütlerine bu noktada hak vermek gerek.
Rum zihniyetiyle hazırlanan ve İngiliz emperyal niyetiyleriyle mayalanan Annan Planı'nın bizler neresindeyiz?
9000 sayfadan oluşan ve yaklaşık 52 kg ağırlığındaki planda neler var tam olarak bileniniz var mı?
Hükümet temsilcileri ve meclisteki vekiller dahi bu planın ayrıntıları hakkında bilgi sahibi değilken, halk hangi argümanlar ile sandığa giderek evet ya da hayır diyecek?
"Şeytan ayrıntıda gizlidir'' sözünü hatırlatarak bu plandaki ayrıntılar bize neler sağlıyor veya bizden neler götürüyor?
Tam bir muğlaklık tam bir flu resim.
"Evet'' diyecek olanlara AB havucu uzatılırken
"Hayır'' diyecek olanlara çözümsüzlük ve umutsuzluk aşılamak gibi psikolojik bir savaşla karşı karşıyayız.
Bazı Türk(!)medyasının Kıbrıs konusunda Annan Planı destekli estirdiği suni havanın iyi irdelenmesi şart.
Kıbrıs'ta hassasiyetlerimiz olarak öngörülen derogosyonlar tam olarak saglanabildi mi?
Elbette hayır.
Kıbrıs'ta düz hat olarak öngörülen güvenlik sınırı temin edilemedi.
Göçmenler konusundaki düzenlemelerde tuzaklar gizli. Ve Türkiye'nin garantörlüğü sulandırılmış durumda.
Kırmızı çizgiler pembeleştirilirken, planın bayraktarlığını yapanları anlamak mümkün değil.
Kıbrıs gibi asli bir konunun tarihi şahsiyeti Denktaş'ı TBMM'de konuşturmayanların endeşesini anlamak istiyoruz.
Meclis kürsüsünü AB Komisyon Başkanı Prodi'ye ardına kadar açan hükümetin, KKTC liderine aldığı tavır bizleri üzdü.
KKTC'nin Türkiye'ye bakışı mı değişti yoksa Türkiye'nin KKTC önceliği mi zaafiyete uğradı?
Kıbrıs'a evet ya da hayır demeden önce Annan Planı'nın iyi irdelenmesi gerekiyor.
Avrupa Birliği ile ilintilendirilerek büyük bir yöntem hatası yapılan Kıbrıs'ın, geleceğine dair planlar iyi irdelenmek durumunda.
Rumlar'ın bakışına, karşı tutum alarak değil, kendi önceliklerinizi gözeterek adım atmak durumundasınız.
Büyük devletlerin politikası budur.
Kıbrıs'taki Planı AB'nin birincil hukuku olarak görmek istemeyen ülkelerin verdiği sözlerin bağlayıcılığı bulunmuyor.
Hukuki bağlayıcılığı zayıf Annan Planı'nın iyi taraflarını görüp, kötü taraflarını milletten saklayanlar tarihi sorumluluk alıyor.
Kıbrıs'ta kaybeden taraf olmaktansa; mevcut durumu korumaya çalışanlara biçilen "statükocu'' yaftatasını yemek daha iyi.
Denktaş'ın dediği gibi "Kıbrıs'ta büyük oyunlar oynanıyor''
Bu planı görelim.
Hayır mı Şer mi?
Tamam mı Devam mı?
Derken.. Kıbrıs'ta referandum için gün saymaya başladık.
24 Nisan'da Ada'daki Türkler ve Rumlar geleceklerini tayin edecekler.
Rumlar evet mi diyecek, Türkler Hayır mı diyecek?
Anketler havada uçuştu, istatistiklerle cebelleşep duruldu.
Gerisayım start aldı, saatler erimeye başladı.
Annan Planı servise sunuldu.
BM Genel Sekreteri'nin adını taşıyan Annan Planı, sadece Rum ve Türk tarafının değil,Türkiye ve Yunanistan başta olmak üzere çoğu uluslararası kurum ve kuruluşun da geleceği üzerinde etkin bir fonksiyona sahip.
ABD, BM, AB gibi aktörlerin bu plan üzerinde kafa yormaları bunun en açık kanıtı.
Türkiye'den ve Yunanistan'dan daha çok ilgili görünen uluslararası aktörleri iyi takip etmek lazım.
Takip ve dikkat edilmesi gereken konulardan biri de şu: Türk-Yunan sorununda ne zaman üçüncü taraflar barış adına devreye girmişlerse sorun daha da karmaşık hal aldı. Tarihi sürece bakıldığında bunun ne derece doğru olduğu görülecektir.
"Kıbrıs Girit olmasın'' diyenlerin tereddütlerine bu noktada hak vermek gerek.
Rum zihniyetiyle hazırlanan ve İngiliz emperyal niyetiyleriyle mayalanan Annan Planı'nın bizler neresindeyiz?
9000 sayfadan oluşan ve yaklaşık 52 kg ağırlığındaki planda neler var tam olarak bileniniz var mı?
Hükümet temsilcileri ve meclisteki vekiller dahi bu planın ayrıntıları hakkında bilgi sahibi değilken, halk hangi argümanlar ile sandığa giderek evet ya da hayır diyecek?
"Şeytan ayrıntıda gizlidir'' sözünü hatırlatarak bu plandaki ayrıntılar bize neler sağlıyor veya bizden neler götürüyor?
Tam bir muğlaklık tam bir flu resim.
"Evet'' diyecek olanlara AB havucu uzatılırken
"Hayır'' diyecek olanlara çözümsüzlük ve umutsuzluk aşılamak gibi psikolojik bir savaşla karşı karşıyayız.
Bazı Türk(!)medyasının Kıbrıs konusunda Annan Planı destekli estirdiği suni havanın iyi irdelenmesi şart.
Kıbrıs'ta hassasiyetlerimiz olarak öngörülen derogosyonlar tam olarak saglanabildi mi?
Elbette hayır.
Kıbrıs'ta düz hat olarak öngörülen güvenlik sınırı temin edilemedi.
Göçmenler konusundaki düzenlemelerde tuzaklar gizli. Ve Türkiye'nin garantörlüğü sulandırılmış durumda.
Kırmızı çizgiler pembeleştirilirken, planın bayraktarlığını yapanları anlamak mümkün değil.
Kıbrıs gibi asli bir konunun tarihi şahsiyeti Denktaş'ı TBMM'de konuşturmayanların endeşesini anlamak istiyoruz.
Meclis kürsüsünü AB Komisyon Başkanı Prodi'ye ardına kadar açan hükümetin, KKTC liderine aldığı tavır bizleri üzdü.
KKTC'nin Türkiye'ye bakışı mı değişti yoksa Türkiye'nin KKTC önceliği mi zaafiyete uğradı?
Kıbrıs'a evet ya da hayır demeden önce Annan Planı'nın iyi irdelenmesi gerekiyor.
Avrupa Birliği ile ilintilendirilerek büyük bir yöntem hatası yapılan Kıbrıs'ın, geleceğine dair planlar iyi irdelenmek durumunda.
Rumlar'ın bakışına, karşı tutum alarak değil, kendi önceliklerinizi gözeterek adım atmak durumundasınız.
Büyük devletlerin politikası budur.
Kıbrıs'taki Planı AB'nin birincil hukuku olarak görmek istemeyen ülkelerin verdiği sözlerin bağlayıcılığı bulunmuyor.
Hukuki bağlayıcılığı zayıf Annan Planı'nın iyi taraflarını görüp, kötü taraflarını milletten saklayanlar tarihi sorumluluk alıyor.
Kıbrıs'ta kaybeden taraf olmaktansa; mevcut durumu korumaya çalışanlara biçilen "statükocu'' yaftatasını yemek daha iyi.
Denktaş'ın dediği gibi "Kıbrıs'ta büyük oyunlar oynanıyor''
Bu planı görelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005