Bu yıl da çok değişik Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına şahit olduk. Bunlar içerisinde en ilginci, 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası' tarafından Bilkent Otel'de düzenlenendi. Türkiye'nin dört bir yanından gelen çırak, kalfa ve usta seviyesindeki 700 masonun katıldığı toplantıda, Ramazan ayı olmasına rağmen, alkollü içecek servisi yapıldı. Türkiye'deki masonların lideri Kaya Paşakay da 'Büyük Üstad En Muhterem' unvanıyla toplantıya katıldı. 31 Ekim 2005 tarihli Vatan Gazetesi, bu kutlamayı okuyucularına şu başlık altında duyurdu: "İşin suyu kaçtı. Atatürk'ü sevmek, Cumhuriyet'e sahip çıkmak bu değil! İlkokul müsameresi düzeyinde gösteriler hatırasına saygısızlık oluyor". Yine gazetenin haberine göre, Atatürk skecinde, Atatürk silâh arkadaşlarıyla birlikte rakı masasında yurdun kurtuluşu için plân yaparken gösterildi.Masonlar, bu kutlamayı Cumhuriyet ve Atatürk'ü sevdikleri için mi yaptılar? Ne dersiniz? Sahi masonlar Atatürk'ü sever mi? Şu tarihi olayı hatırlayalım ve bu sorulara birlikte cevap arayalım. Atatürk, zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'a masonlar hakkında bir kitap verir ve şöyle der: " Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle şiddetli bir hücum yap ve grupça mason tekkelerinin kapanmasına delalet et. Senin de bu büyük şerefte payın olsun". Adalet Bakanı, söylenenlerin aynen yapar. Bundan sonraki gelişmeleri İbrahim Arvas, 'Tarihi Hakikatlar' adlı kitabında şöyle anlatır: "Meclisteki masonlar topluca Reisicumhura yani Mustafa Kemal'in yanına gittiler. Dediler ki: "Efendimiz, biz zaten maiyet-i devletindeyiz, fakat siz meşrik-i azamımız (en büyük mason üstadı) olursanız bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız". Reisicumhur : "Peki, siz Avrupa'da hangi locaya bağlısınız ve metbuunuzun (tabi olduğunuzun) ismi nedir?" diye sorar. Masonların sözcüsü Mim Kemal şöyle cevap verir: "Biz Cenova'ya tabiyiz ve reisimiz de Borca Mişon cenaplarıdır". Bunun üzerine küplere binen M. Kemal, onlara hitaben, "Haydi, defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları" der. Demekle de kalmaz, ardından şu emri verir: "Bu gece sabaha kadar Türkiye'de bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde, yarın teşkil edeceğim Divan-i Harbi örfiye (sıkıyönetim) hepinizi verir ve astırırım".Bu tarihi olayı terazinin bir kefesine, masonların 'Cumhuriyet'i kutlama, Atatürk'ü anma' adı altında yaptıklarını diğerine koyalım ve hükmümüzü verelim. Vereceğimiz hüküm, şundan başka olabilir mi? Masonlar, Atatürk'ü yanlış tanıtmak, milletin gözünden düşürmek ve intikamlarını bu yolla almak için uğraşıyorlar. Aslında bu, localarını açan İnönü'nün de taktiği idi. Zira o da böyle yapıyordu. "İnönü, Atatürk ile aralarında görüş ayrılıklarının giderek artmasını ve sert tartışmalara dönüşmesini, onun hastalığının ağırlaşmakta olduğuna bağlar. Üstelik, öyle bir Atatürk portresi çizer ki, onun adını tarihe 'alkol tesiri' altında davranan ve ne yaptığını bilmeyen bir kişi olarak geçirmek ister" ( Bkz. Karşı Devrim, Çetin Yetkin, s. 36). İşte masonlar yaptığı da budur. Halbuki bu ülke, masonların sergilediği gibi rakı masasında yapılan plânlarla kurtarılmadı. Tam aksine, kurtuluşun temelleri Kur'an ve dualarla atıldı. Mustafa Kemal, her gittiği yerde -özellikle milli mücadelenin ilk günlerinde- ilkönce din adamları ile temasa geçmiştir. (Atatürk, Din ve Din Adamları, Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, s. 134) Meselâ, Erzurum Kongresi, Şiran müftüsü Hasan Fahri Efendinin yaptığı dualarla açılıp kapanmıştır. (A.g.e. s.147). Daha fazla merak edenler, Mustafa Kemal Paşanın, Balıkesir Zağnos Paşa Camiinde verdiği hutbeyi ve TBMM'nin açılışını, tarih sayfalarını açıp okusunlar.Masonların bu şekilde davranmaları, propaganda ve psikolojik savaşın gereğidir. Zira bu savaşta mesajlar, muhataplara hissettirilmeden, bilinçaltına örtülü bir biçimde verilir. Nitekim Yahudiler, yıllarca bu savaş yöntemini kullanarak, "Yahudiler zulme ve haksızlığa uğradılar" kanaatini yaydılar. Şimdi aynı şeyi, Atatürk hakkında masonlar yapıyorlar. Masonlarla Yahudiler arasındaki ilişkiyi bilenler için bu oyunu görmek hiç de zor değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018