Rus Büyükelçisi Karlov'a düzenlenen suikastın zihinlerde oluşturduğu birçok soru var. Birçok soru da yine bu suikastla cevap buluyor aslında!
1- Suikastı düzenleyen kişinin FETÖ'cü olduğu anlaşılıyor.
2- Suikastı organize eden güçlerin Halep'teki gelişmelerden rahatsız oldukları görülüyor.
3- Suikastı düzenleyen kişinin aynı zamanda El Nusra ile aynı söylemi paylaştığı anlaşılıyor.
4- FETÖ'nün bir ABD projesi olduğu zaten ortaya çıkmıştı. Fakat aynı zamanda FETÖ, ABD'nin sadece Türkiye projesi değil bir dünya projesi olduğu anlaşılıyor.
5- Suikastçının bir polis memuru olması, Emniyet'in içerisinde hücre yapılanması olarak hala FETÖ'cülerin bulunduğunu gösteriyor.
6- Aynı hücre yapılanmasının TSK'nın içerisinde de hatta hakim ve savcıların içerisinde de olabileceği anlaşılıyor.
7- Her yere sızmış olan bu hücre yapılanmasının iktidar partisinin içerisinde de olabileceği anlaşılıyor.
8- FETÖ'yü tek başına hareket eden bir örgüt olarak düşünenlerin yanıldıkları ortaya çıkıyor.
9- Hükümet bile Suriye konusunda ülke menfaatleri gereği eksen kayması yaşarken, hala ABD çıkarlarıyla örtüşen tutum sergileyen yandaşların, aslında kripto FETÖ'cü olduğu anlaşılıyor.
Ayrıca suikastçının sağ değil de ölü ele geçirilmesi de birçok soruyu akıllara getiriyor.
1- Suikastçı sağ olarak ele geçirilemez miydi?
2- Nihayetinde Büyükelçi vurulmuş ve suikastçının elinde rehine de bulunmuyordu. Suikastçı intihar da etmedi. Bunlara rağmen suikastçı neden öldürüldü?
3- Çatışma esnasında İçişleri Bakanı olay yerine gelmiş ve bizzat Bakan'ın gözetimi altında yürütülen operasyon sırasında suikastçı öldürülmüştür!
4- Suikastçının öldürülme emrini kim vermiştir?
Bir sürü cevap bekleyen soru havada uçuşuyor. Ayrıca Beşiktaş ve Kayseri'de düzenlenen hain saldırılar, bir yandan istihbarat zafiyetinin halen devam ettiğini gözler önüne sererken diğer yandan FETÖ'nün diğer terör örgütleriyle iş birliği içerisinde olduğunu da ortaya koyuyor.
Emniyet, kendi içerisindeki FETÖ'cü polisi ayırt edemezken, benzer yapılanmanın TSK'nın içerisinde de olmadığını kim söyleyebilir!
Yaşanan bu gelişmeler geçtiğimiz ay Prof. Dr. Haydar Baş'ın evine yönelik düzenlenen saldırıyı hatırıma getirdi.
İstanbul'daki evine düzenlenen saldırının ardından BTP Genel Başkanı canlı yayında bizzat Sayın Erdoğan'ı uyararak, "Bize yapılan saldırının ardından faillerin halen yakalanmamış olması, Emniyet'in içerisinde hala FETÖ yapılanmasının bulunduğunu göstermekte. Cumhurbaşkanı'nı kendi iyiliği için bu konuda uyarıyorum" demişti.
Ne diyelim!
Bu tür uyarılardan ders alınmadığı için Türkiye bugün bu halde.
Umarız kötü günler tez vakit geçer de huzur içerisinde eski günlerde olduğu gibi yaşar gideriz?
1- Suikastı düzenleyen kişinin FETÖ'cü olduğu anlaşılıyor.
2- Suikastı organize eden güçlerin Halep'teki gelişmelerden rahatsız oldukları görülüyor.
3- Suikastı düzenleyen kişinin aynı zamanda El Nusra ile aynı söylemi paylaştığı anlaşılıyor.
4- FETÖ'nün bir ABD projesi olduğu zaten ortaya çıkmıştı. Fakat aynı zamanda FETÖ, ABD'nin sadece Türkiye projesi değil bir dünya projesi olduğu anlaşılıyor.
5- Suikastçının bir polis memuru olması, Emniyet'in içerisinde hücre yapılanması olarak hala FETÖ'cülerin bulunduğunu gösteriyor.
6- Aynı hücre yapılanmasının TSK'nın içerisinde de hatta hakim ve savcıların içerisinde de olabileceği anlaşılıyor.
7- Her yere sızmış olan bu hücre yapılanmasının iktidar partisinin içerisinde de olabileceği anlaşılıyor.
8- FETÖ'yü tek başına hareket eden bir örgüt olarak düşünenlerin yanıldıkları ortaya çıkıyor.
9- Hükümet bile Suriye konusunda ülke menfaatleri gereği eksen kayması yaşarken, hala ABD çıkarlarıyla örtüşen tutum sergileyen yandaşların, aslında kripto FETÖ'cü olduğu anlaşılıyor.
Ayrıca suikastçının sağ değil de ölü ele geçirilmesi de birçok soruyu akıllara getiriyor.
1- Suikastçı sağ olarak ele geçirilemez miydi?
2- Nihayetinde Büyükelçi vurulmuş ve suikastçının elinde rehine de bulunmuyordu. Suikastçı intihar da etmedi. Bunlara rağmen suikastçı neden öldürüldü?
3- Çatışma esnasında İçişleri Bakanı olay yerine gelmiş ve bizzat Bakan'ın gözetimi altında yürütülen operasyon sırasında suikastçı öldürülmüştür!
4- Suikastçının öldürülme emrini kim vermiştir?
Bir sürü cevap bekleyen soru havada uçuşuyor. Ayrıca Beşiktaş ve Kayseri'de düzenlenen hain saldırılar, bir yandan istihbarat zafiyetinin halen devam ettiğini gözler önüne sererken diğer yandan FETÖ'nün diğer terör örgütleriyle iş birliği içerisinde olduğunu da ortaya koyuyor.
Emniyet, kendi içerisindeki FETÖ'cü polisi ayırt edemezken, benzer yapılanmanın TSK'nın içerisinde de olmadığını kim söyleyebilir!
Yaşanan bu gelişmeler geçtiğimiz ay Prof. Dr. Haydar Baş'ın evine yönelik düzenlenen saldırıyı hatırıma getirdi.
İstanbul'daki evine düzenlenen saldırının ardından BTP Genel Başkanı canlı yayında bizzat Sayın Erdoğan'ı uyararak, "Bize yapılan saldırının ardından faillerin halen yakalanmamış olması, Emniyet'in içerisinde hala FETÖ yapılanmasının bulunduğunu göstermekte. Cumhurbaşkanı'nı kendi iyiliği için bu konuda uyarıyorum" demişti.
Ne diyelim!
Bu tür uyarılardan ders alınmadığı için Türkiye bugün bu halde.
Umarız kötü günler tez vakit geçer de huzur içerisinde eski günlerde olduğu gibi yaşar gideriz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022