Sözün cevaptan ibaret olsun
Çalış, çalış ki, söze ilk başlayan sen olmayasın. Sözün cevaptan ibaret olsun. Herhangi bir şey sorulduğu zaman sana ve sorana faydası varsa cevap ver, aksi hâlde verme.
30.06.2012 00:00:00
Bir kul için Hak yakınlığı doğru olursa ona velayet hâli gelir ve şaha nâib olma hâli nasip olur. Hazinelerde saklı cümle eşya ona gösterilir. Yer, semâ ve onlarda yaşayan cümle halk ona şefaatçi olur. Çünkü o, mülkün sahibidir ve iç âlemi paktır. Sırrı temiz, kalbi nurludur.
Çalış. Çalış ki, İslâm ve iman yanında emanet durmaya. Emanet iman taşımadığın belli olursa, namazından hâsıl olacak nur artar. Orucun bereketini bulursun ve Hak'tan çekinme duygun arttığı için uyanık olursun, hatalı işlere kolay yakın olmazsın.
İşte bundandır ki, Allah yolcuları, yüzlerini çevirmeden yırtıcı ve zehirli yaratıklara karıştı, vahşi hayvanlar arasına çekinmeden daldı, yer bitkilerine büründü ve onlara katıldı. Onlar, gün ışığını geceye alâmet saydı. Ay ve yıldızlar, onlara lâmba, gece karanlığı gün oldu. Boş lafları bırakınız. Dedikodu ile uğraşmayınız. Malınızı boş yere harcamayınız.
Ortada mücbir sebep olmadan konuşmayınız. Yakınlarınız, dostunuz ve tanıştığınız kimselerle fazla oturmayınız. Sebepsiz yere onlarla olmak bir hevesten ibarettir. Lüzum hâsıl olmadan onlarla olmak yalan söyletir ve gıybet ettirir size. İki kişi birleşince hatanın ve gıybetin şartı tamam olur ve iş başlar. Ama yalnız hâlinde bu olmaz. İnsan, yalnız başına kimseyi çekiştiremez, gıybet edemez.
Zaruret olmadan evinizden çıkmayınız. Her biriniz, kendinin ve evinin zarurî ihtiyacını gidermek için çarşıya, pazara çıksın. Çalış, çalış ki, söze ilk başlayan sen olmayasın. Sözün cevaptan ibaret olsun. Herhangi bir şey sorulduğu zaman sana ve sorana faydası varsa cevap ver, aksi hâlde verme.
Allah yolcuları, Yaratan'dan korkarlar. Bütün hâllerde çekindikleri şey yapacakları bir hata yüzünden, Hak Teâlâ'nın dargınlığına uğramaktır. Onlar, ellerine geçen her şeyi dağıtırlar, kalpleri uçar. İmanlarının bir emanet gibi durması, onları çok korkutur; bu yüzden bütün gayretlerini onun yerleşmesi için harcarlar. O yolcuların hepsi Hak Teâlâ'nın tam yakınlığını bulmuş sanmayınız; onların da içinde ayırmalar olur. Hakk'ın nimetini tam olarak belki binde biri ancak alabilir. Ve Hak yakınlığına kalplerini dâhil edenler bazı fertlerdir. Pek az kısmı, ilâhî yakınlığa geçmek izni alabilir. O makama giren için artık korku yok sayılır. Onlara Hak sahip olur, ülkelere şah kılar. Onlar velî kul olur. Onların her biri peygamberlere bedel ve halkın gözbebeği sayılır.
Hak Teâlâ, o büyük insanları kulların büyüğü, sultanı eyler. Yeryüzünde bir nâib olarak bırakır. Ve Zât'ına halife kılar. Bu büyüklük, önce seçilen sevgili kullar arasından birkaçına nasip olur. O nasibi alınca, seçmenin seçmesi olurlar. Hak Teâlâ bilgi hazinesinden onlara ilim ihsan eder, hikmetiyle konuşturur. Keremi, kerameti ve verdiği kuvvetle onları konuşturur. Leh ve aleyhlerine olan cümle şeyi onlara öğretir. İman ayağını onların kalbine yerleştirir. İman başlarına marifet tacını kondurur. Kader onlara hizmet eder. İns, cin ve melekler, onlara kıyam durur. Bütün vukuat önlerine serilir. Her hâdise, sırlarına ve kalplerine geçer.
Onların her biri, nefsine hâkimdir. Ve nefsi ülkesine şahtır. Onların her biri özel tahtına oturur, memleketin idaresine el atar, askerlerini yeryüzüne yayar. Bu sayede halkın ıslâhını temin etmeye çalışır. Ve iblisin işlerini bozmaya bakar.
Çalış. Çalış ki, İslâm ve iman yanında emanet durmaya. Emanet iman taşımadığın belli olursa, namazından hâsıl olacak nur artar. Orucun bereketini bulursun ve Hak'tan çekinme duygun arttığı için uyanık olursun, hatalı işlere kolay yakın olmazsın.
İşte bundandır ki, Allah yolcuları, yüzlerini çevirmeden yırtıcı ve zehirli yaratıklara karıştı, vahşi hayvanlar arasına çekinmeden daldı, yer bitkilerine büründü ve onlara katıldı. Onlar, gün ışığını geceye alâmet saydı. Ay ve yıldızlar, onlara lâmba, gece karanlığı gün oldu. Boş lafları bırakınız. Dedikodu ile uğraşmayınız. Malınızı boş yere harcamayınız.
Ortada mücbir sebep olmadan konuşmayınız. Yakınlarınız, dostunuz ve tanıştığınız kimselerle fazla oturmayınız. Sebepsiz yere onlarla olmak bir hevesten ibarettir. Lüzum hâsıl olmadan onlarla olmak yalan söyletir ve gıybet ettirir size. İki kişi birleşince hatanın ve gıybetin şartı tamam olur ve iş başlar. Ama yalnız hâlinde bu olmaz. İnsan, yalnız başına kimseyi çekiştiremez, gıybet edemez.
Zaruret olmadan evinizden çıkmayınız. Her biriniz, kendinin ve evinin zarurî ihtiyacını gidermek için çarşıya, pazara çıksın. Çalış, çalış ki, söze ilk başlayan sen olmayasın. Sözün cevaptan ibaret olsun. Herhangi bir şey sorulduğu zaman sana ve sorana faydası varsa cevap ver, aksi hâlde verme.
Allah yolcuları, Yaratan'dan korkarlar. Bütün hâllerde çekindikleri şey yapacakları bir hata yüzünden, Hak Teâlâ'nın dargınlığına uğramaktır. Onlar, ellerine geçen her şeyi dağıtırlar, kalpleri uçar. İmanlarının bir emanet gibi durması, onları çok korkutur; bu yüzden bütün gayretlerini onun yerleşmesi için harcarlar. O yolcuların hepsi Hak Teâlâ'nın tam yakınlığını bulmuş sanmayınız; onların da içinde ayırmalar olur. Hakk'ın nimetini tam olarak belki binde biri ancak alabilir. Ve Hak yakınlığına kalplerini dâhil edenler bazı fertlerdir. Pek az kısmı, ilâhî yakınlığa geçmek izni alabilir. O makama giren için artık korku yok sayılır. Onlara Hak sahip olur, ülkelere şah kılar. Onlar velî kul olur. Onların her biri peygamberlere bedel ve halkın gözbebeği sayılır.
Hak Teâlâ, o büyük insanları kulların büyüğü, sultanı eyler. Yeryüzünde bir nâib olarak bırakır. Ve Zât'ına halife kılar. Bu büyüklük, önce seçilen sevgili kullar arasından birkaçına nasip olur. O nasibi alınca, seçmenin seçmesi olurlar. Hak Teâlâ bilgi hazinesinden onlara ilim ihsan eder, hikmetiyle konuşturur. Keremi, kerameti ve verdiği kuvvetle onları konuşturur. Leh ve aleyhlerine olan cümle şeyi onlara öğretir. İman ayağını onların kalbine yerleştirir. İman başlarına marifet tacını kondurur. Kader onlara hizmet eder. İns, cin ve melekler, onlara kıyam durur. Bütün vukuat önlerine serilir. Her hâdise, sırlarına ve kalplerine geçer.
Onların her biri, nefsine hâkimdir. Ve nefsi ülkesine şahtır. Onların her biri özel tahtına oturur, memleketin idaresine el atar, askerlerini yeryüzüne yayar. Bu sayede halkın ıslâhını temin etmeye çalışır. Ve iblisin işlerini bozmaya bakar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.