Doç. Dr. Mustafa Ağırman imzası ile gelen davetiyede Erzurum'un son yüzyılının konuşulacağı bir toplantının saat ve adresi veriliyor, konuşmacının da Mustafa Çetin Baydar olduğu belirtiliyordu. Erzurum'la ilgili çok önemli araştırmaların sahibi, özellikle de "Geçidi Bekleyen Şehir"e imza koyan sayın Baydar'ı dinlemek için bu nezih toplantıya mutlaka katılmalıydım.
Söz Erzurum'dan açılınca, meclis bu şehrin sevdalılarının meclisi olunca başka tercih hakkımız da kalmamıştı zaten.
BTP Erzurum il yöneticilerinden Ferit Aydemir'le birlikte katıldığımız toplantı, salonunu dolduran hemşehrilerimiz itibarıyla Erzurum sevdalılarının bir özeti durumunda idi. Şehrin her kesiminden, bütün katmanlarından temsilciler vardı.
Programın açılışını yapan Mustafa Ağırman Bey, şehrin son yüzyılını değil de son on yılını yirmi yılını gündem etti. Erzurum'un, içinde yaşayanlar tarafından ihanete uğradığını "Komşu komşunun rüzgarını kesmesin" mealindeki hadis-i şerife taban tabana zıt bir yapılaşmanın sürüp gittiğini dile getirdi ve bu şehrin babasını, ağabeyini, dadaşını aradığını özellikle vurguladı. Camileri görünmez kılan ve caddelerin yılan gibi kıvrıla kıvrıla ilerlemesine sebep olan rastgele beton yığınlarından söz etti.
Erzurum'un son yüzyılını konuşması için sözü Çetin Baydar'a bıraktığında ve o konuşmaya başladığında bizim aklımız hala bu şehrin bugünündeydi, camilerin bahçe duvarları ile değil, iç mekan duvarı ile bitişik yükselen binalardaydı.
Konuşmacımız Erzurum'un son yüzyılında hiç bir şehrimizde yaşanmadığı kadar büyük acıların, büyük mezalimlerin, büyük göçlerin, sürgünlerin, ölümlerin yaşandığına dikkat çekerek söze başladı. Yaşanan o acıların yansımalarının, etkilerinin hemen her alanda devam ettiğine işaret eden konuşmacı, yakın tarihte yaşanan olumsuzlukların sürekli Erzurumlunun karşısına çıkarıldığını söyledi.
Erzurum'da hesap verme ve hesap sorma kültürünün bir türlü oluşmadığını, hesap soracak sivil toplum örgütlerinin olmadığını, olanların da yetersiz kaldığını dile getiren sayın Baydar, Erzurum'un ve Erzurumlunun dertlerini kendine dert edinecek, topyekün şehri kucaklayacak sivil örgütlerin hızla kurulması gerektiğini vurguladı. Mahalli deyimler ve atasözleri ile süslediği konuşmasını bitirip soru-cevap faslına geçildiğinde müşahade ettik ki, tüm davetlerin kafası, Erzurum'un dününden ziyade bugünü ile meşgul.
Sorulan tüm sorular, katkı bağlamında söylenen tüm sözler, Erzurum'un ekonomik olarak bitirilmiş olduğu, iki kişiden birinin işsiz kaldığı buna bağlı olarak asayiş olaylarının hızla arttığı, büyük şehirlerde görülen tinerci gençlerin, son zamanlarda bir çok caddemizde mekan tuttuğu, dolayısıyla mal ve can emniyetinin her gün biraz daha azaldığı meseleleri üzerine idi. Gizli bir elin ya da ellerin Erzurumlunun huzurunu bozmak için, zaten kan kaybetmekte olan şehri göç sebebi ile tamamen boşaltmak için ne gerekiyorsa fazlası ile yaptıkları tesbiti ise bütün dinleyicilerin üzerinde soğuk duş etkisi yaptı.
İster Erzurum'da yaşasın, isterse dışarıda, Erzurum sevdalısı olan herkesin Erzurum'a sahip çıkması gerektiğinin altı çizildi. Oluşturulması düşünülen teşekkülün içine herkesin dahil olması gerektiği temennisi ile program sona erdi.
Söz Erzurum'dan açılınca, meclis bu şehrin sevdalılarının meclisi olunca başka tercih hakkımız da kalmamıştı zaten.
BTP Erzurum il yöneticilerinden Ferit Aydemir'le birlikte katıldığımız toplantı, salonunu dolduran hemşehrilerimiz itibarıyla Erzurum sevdalılarının bir özeti durumunda idi. Şehrin her kesiminden, bütün katmanlarından temsilciler vardı.
Programın açılışını yapan Mustafa Ağırman Bey, şehrin son yüzyılını değil de son on yılını yirmi yılını gündem etti. Erzurum'un, içinde yaşayanlar tarafından ihanete uğradığını "Komşu komşunun rüzgarını kesmesin" mealindeki hadis-i şerife taban tabana zıt bir yapılaşmanın sürüp gittiğini dile getirdi ve bu şehrin babasını, ağabeyini, dadaşını aradığını özellikle vurguladı. Camileri görünmez kılan ve caddelerin yılan gibi kıvrıla kıvrıla ilerlemesine sebep olan rastgele beton yığınlarından söz etti.
Erzurum'un son yüzyılını konuşması için sözü Çetin Baydar'a bıraktığında ve o konuşmaya başladığında bizim aklımız hala bu şehrin bugünündeydi, camilerin bahçe duvarları ile değil, iç mekan duvarı ile bitişik yükselen binalardaydı.
Konuşmacımız Erzurum'un son yüzyılında hiç bir şehrimizde yaşanmadığı kadar büyük acıların, büyük mezalimlerin, büyük göçlerin, sürgünlerin, ölümlerin yaşandığına dikkat çekerek söze başladı. Yaşanan o acıların yansımalarının, etkilerinin hemen her alanda devam ettiğine işaret eden konuşmacı, yakın tarihte yaşanan olumsuzlukların sürekli Erzurumlunun karşısına çıkarıldığını söyledi.
Erzurum'da hesap verme ve hesap sorma kültürünün bir türlü oluşmadığını, hesap soracak sivil toplum örgütlerinin olmadığını, olanların da yetersiz kaldığını dile getiren sayın Baydar, Erzurum'un ve Erzurumlunun dertlerini kendine dert edinecek, topyekün şehri kucaklayacak sivil örgütlerin hızla kurulması gerektiğini vurguladı. Mahalli deyimler ve atasözleri ile süslediği konuşmasını bitirip soru-cevap faslına geçildiğinde müşahade ettik ki, tüm davetlerin kafası, Erzurum'un dününden ziyade bugünü ile meşgul.
Sorulan tüm sorular, katkı bağlamında söylenen tüm sözler, Erzurum'un ekonomik olarak bitirilmiş olduğu, iki kişiden birinin işsiz kaldığı buna bağlı olarak asayiş olaylarının hızla arttığı, büyük şehirlerde görülen tinerci gençlerin, son zamanlarda bir çok caddemizde mekan tuttuğu, dolayısıyla mal ve can emniyetinin her gün biraz daha azaldığı meseleleri üzerine idi. Gizli bir elin ya da ellerin Erzurumlunun huzurunu bozmak için, zaten kan kaybetmekte olan şehri göç sebebi ile tamamen boşaltmak için ne gerekiyorsa fazlası ile yaptıkları tesbiti ise bütün dinleyicilerin üzerinde soğuk duş etkisi yaptı.
İster Erzurum'da yaşasın, isterse dışarıda, Erzurum sevdalısı olan herkesin Erzurum'a sahip çıkması gerektiğinin altı çizildi. Oluşturulması düşünülen teşekkülün içine herkesin dahil olması gerektiği temennisi ile program sona erdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025