Son zamanlarda siyasette büyük bir hareketlilik gözleniyor. Bu hareketliliğe bakılırsa, siyasette yeni değişmeler ve gelişmeler olacak, yeni liderler sahneye çıkacak. Yeni liderleri, yeni iddiaların takip edeceği de muhakkaktır. Siyasette liderler hakkında en çok ileri sürülen iddia "casusluk ve ajanlıktır". Liderlerin ilk zamanlarında bu iddia, gündeme getirilir. Lider kendini ispat edince, bu iddia unutulur, tarihin tozlu sayfalarında yerini alır.
Liderler veya siyasetçiler için ortaya atılan casusluk ve ajanlık iddiası, hepten mesnetsiz, sadece kuru bir vehimden mi ibarettir? Elbette öyle değil. Tarih, gerçekten siyasete casus ve ajan olarak giren ve en üst seviyelere çıkan bir çok siyasetçiyi kaydetmektedir. Bunların içerisinde bazıları ülkelerin, bazıları da dünyanın seyrini değiştirmiştir. Örneğin SSCB'ni otuz yıl idare eden Stalin. Evet o, çarın casusu olarak siyasete sokulmuş bir kişidir. 1917 ihtilaninin ikinci adamı olan Troçki'yi tasfiye eden Stalin, bu işi çar adına yapmıştı. Güç ve kuvvet eline geçince tabii olarak rotayı değiştirdi. Bir başka çarpıcı örnek de Hitler'dir. O da ordu tarafından görevli olarak Alman İşçi Partisi'ne sızdırılmıştı.
Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: Bazıları siyasete kendi ideallerini gerçekleştirmek için girmiyor. Başkaları adına giriyor, onların hesabına çalışıyor, sonradan şartlar değişince, bazı casus ve ajanlarda değişiyor. Bazıları ise yine aynı kalıyor. Bu durum, dün böyle idi, bugün de böyledir. Yalnız bir değişiklik olarak şu gösterilebilir. Geçmişte başkaları hesabına casus ve ajanlık yapanlar, bunu gizlemek gereği duyuyordu. Şimdi ise her şey ayan beyan ortada. Artık hiç kimse böyle bir ihtiyaç hissetmiyor. Hatta başkası hesabına çalıştığını açık açık ifade edenler, daha doğrusu icazet aldığı yeri ilan ederken, itibar kazanmak isteyenler bile var.
Niçin böyle? Çünkü bazıları, güç odaklarının desteğinin alamadan siyaset yapılamayacağına inanmakta. Bu inanca sahip siyasetçiler, güç odaklarından aldığı desteği yitirmemek için, onları bir dediğini iki etmiyor. Onun içindir ki, kirli işlerin altından hep güç odakları ve siyasetçi işbirliği çıkıyor.
Türk siyasi tarihinde de casus ve ajan suçlamasa çok olmuştur. Yeni ortaya çıkan liderler için de aynı şeyler söylenecektir. Nitekim söyleniyor da. Biz, "Türkiye'de böyle birşey olmaz" demiyoruz. Olur, oluyor, hem de fazlasıyla. Hasan Cemal, "Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım" adlı kitabında MİT ajanı Mahir Kaynak'ın, "Deşifre olmasaydım, solda liderdim" sözünü nakleder. Demek ki, Mahir Kaynak, deşifre olduğu için liderliği kaybetmiş. Peki, deşifre olmadığı için lider olanlar yok mu? Böyle bir dünyada, böyle bir Türkiye'de bu soru insanın aklına gelmez mi? Haksızlık etmeyelim, deşifre olmayanlar sadece solda değil, pekala sağda da lider olabilir. Olmadağı ne malum?
Bazıları, "Siyasetçiye güvenin sıfıra yaklaştığı bir zamanda, bulları gündeme getirmenin ne faydası olur.... diye sorabilir. Faydası şu: bir delikten iki kere ısırılmamak. Gerçek kurtarıcı ile ajanları birbirinden ayırmak. Bu nasıl olacak, bunu ölçüsü nedir? İşte asıl meselenin düğüm noktası burasıdır. Siyaset ne kadar karışık, bulaşık ve bulanık olursa olsun, eğer ölçümüz doğru ve sağlamasa yolumuzu, yönümüzü şaşırmayız. Şu casusmuş, bu ajanmış, bizim için hiç fark etmez. Ölçümüzü ortaya koyar, herkesi tanıyabiliriz.
Lider veya siyasetçilerin içimizden biri olup olmadıklarına çok dikkat etmeliyiz. İçimizden biri mi, milletin bir parçası mı? Öyleyse başımızın üstünde yeri var. Değilse, nereye giderse gitsin, nereden gelirse gelsin, bizden değildir. Olamaz da. Bir liderin veya siyasetçinin ille de birilerinin casusu ve ajanı olması da gerekmez. Bazıları bilmeyerek de olsa bu görevi yapabilir. Bilmeyerek bu görevi yapanlar, maalesef bilerek yapanlardan daha tehlikeli ve zararlıdır.
Siyasetin yeniden, şekillenmeye başladığı bu günlerde, böyle bir hatırlatmayı uygun bulduk. Umarız, faydalı olur.
Liderler veya siyasetçiler için ortaya atılan casusluk ve ajanlık iddiası, hepten mesnetsiz, sadece kuru bir vehimden mi ibarettir? Elbette öyle değil. Tarih, gerçekten siyasete casus ve ajan olarak giren ve en üst seviyelere çıkan bir çok siyasetçiyi kaydetmektedir. Bunların içerisinde bazıları ülkelerin, bazıları da dünyanın seyrini değiştirmiştir. Örneğin SSCB'ni otuz yıl idare eden Stalin. Evet o, çarın casusu olarak siyasete sokulmuş bir kişidir. 1917 ihtilaninin ikinci adamı olan Troçki'yi tasfiye eden Stalin, bu işi çar adına yapmıştı. Güç ve kuvvet eline geçince tabii olarak rotayı değiştirdi. Bir başka çarpıcı örnek de Hitler'dir. O da ordu tarafından görevli olarak Alman İşçi Partisi'ne sızdırılmıştı.
Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: Bazıları siyasete kendi ideallerini gerçekleştirmek için girmiyor. Başkaları adına giriyor, onların hesabına çalışıyor, sonradan şartlar değişince, bazı casus ve ajanlarda değişiyor. Bazıları ise yine aynı kalıyor. Bu durum, dün böyle idi, bugün de böyledir. Yalnız bir değişiklik olarak şu gösterilebilir. Geçmişte başkaları hesabına casus ve ajanlık yapanlar, bunu gizlemek gereği duyuyordu. Şimdi ise her şey ayan beyan ortada. Artık hiç kimse böyle bir ihtiyaç hissetmiyor. Hatta başkası hesabına çalıştığını açık açık ifade edenler, daha doğrusu icazet aldığı yeri ilan ederken, itibar kazanmak isteyenler bile var.
Niçin böyle? Çünkü bazıları, güç odaklarının desteğinin alamadan siyaset yapılamayacağına inanmakta. Bu inanca sahip siyasetçiler, güç odaklarından aldığı desteği yitirmemek için, onları bir dediğini iki etmiyor. Onun içindir ki, kirli işlerin altından hep güç odakları ve siyasetçi işbirliği çıkıyor.
Türk siyasi tarihinde de casus ve ajan suçlamasa çok olmuştur. Yeni ortaya çıkan liderler için de aynı şeyler söylenecektir. Nitekim söyleniyor da. Biz, "Türkiye'de böyle birşey olmaz" demiyoruz. Olur, oluyor, hem de fazlasıyla. Hasan Cemal, "Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım" adlı kitabında MİT ajanı Mahir Kaynak'ın, "Deşifre olmasaydım, solda liderdim" sözünü nakleder. Demek ki, Mahir Kaynak, deşifre olduğu için liderliği kaybetmiş. Peki, deşifre olmadığı için lider olanlar yok mu? Böyle bir dünyada, böyle bir Türkiye'de bu soru insanın aklına gelmez mi? Haksızlık etmeyelim, deşifre olmayanlar sadece solda değil, pekala sağda da lider olabilir. Olmadağı ne malum?
Bazıları, "Siyasetçiye güvenin sıfıra yaklaştığı bir zamanda, bulları gündeme getirmenin ne faydası olur.... diye sorabilir. Faydası şu: bir delikten iki kere ısırılmamak. Gerçek kurtarıcı ile ajanları birbirinden ayırmak. Bu nasıl olacak, bunu ölçüsü nedir? İşte asıl meselenin düğüm noktası burasıdır. Siyaset ne kadar karışık, bulaşık ve bulanık olursa olsun, eğer ölçümüz doğru ve sağlamasa yolumuzu, yönümüzü şaşırmayız. Şu casusmuş, bu ajanmış, bizim için hiç fark etmez. Ölçümüzü ortaya koyar, herkesi tanıyabiliriz.
Lider veya siyasetçilerin içimizden biri olup olmadıklarına çok dikkat etmeliyiz. İçimizden biri mi, milletin bir parçası mı? Öyleyse başımızın üstünde yeri var. Değilse, nereye giderse gitsin, nereden gelirse gelsin, bizden değildir. Olamaz da. Bir liderin veya siyasetçinin ille de birilerinin casusu ve ajanı olması da gerekmez. Bazıları bilmeyerek de olsa bu görevi yapabilir. Bilmeyerek bu görevi yapanlar, maalesef bilerek yapanlardan daha tehlikeli ve zararlıdır.
Siyasetin yeniden, şekillenmeye başladığı bu günlerde, böyle bir hatırlatmayı uygun bulduk. Umarız, faydalı olur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018