Türkiye kritik bir süreçten geçiyor... Çarpıcı gelişmeler birbirini izliyor... Aslında bu süreç yeni değil... 5 yıllık öyküsü var. Hatırlarsanız, bundan 5 yıl önce Refahyol Hükümeti'nin son günlerinde de DYP'den peşpeşe istifalar yaşanmıştı. Haziran 1997'de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; DYP, RP ve BBP'li 281 milletvekilinin yeni hükümet kurulması için Tansu Çiller'e yetki verilmesi yönündeki dilekçesini umursamazlıktan gelerek, hükümet kurma görevini ANAP lideri Mesut Yılmaz'a vermişti. Yılmaz'ın güvenoyu almak için gerekli 276 sayısına ulaşacak gücü yoktu. Bu açığı gidermek için boş mevkilere 'transfer' şarttı. Ve DYP'den patır patır istifalar gelmeye başladı. Sonunda ANAP, DSP ve DTP'nin işbirliği ile 55. Mesut Yılmaz Hükümeti kuruldu. Başbakan Yardımcısı da Bülent Ecevit'ti...
O hükümet bugün de DTP'nin yerine "etkisiz eleman" MHP'nin monte edilmesiyle hayatiyetini sürdürüyor. Ancak bu süreçte Türk halkı, Cumhuriyet tarihinin 12 Eylül öncesi 'kanlı dönem' hariç en sıkıntılı günlerini yaşadı. Krizlerle savruldu. Memleketin dinamikleri çökertildi. Hazine'si, Merkez Bankası, IMF ve Dünya Bankası öncülüğündeki 'küresel güçlerin' eline geçti. Avrupa Birliği bağlamında Kıbrıs'ın devri, Ege'de taviz verilmesi, İstanbul suriçinde Ortodoks Devleti kurulması, Karadeniz'de Pontus emellerinin canlandırılması, bin yıldır kader birliği ettiğimiz Kürt kardeşlerimizin azınlık olarak 'etiketlenmesi' hep bu döneme denk getirildi.
Son 5 yıl içinde bütün bunlar bir ülkede olabiliyorsa, "gelişmelerin sosyal olayların normal akışı doğrultusunda yaşandığını" iddia etmek biraz safdillik olur. Burada, Türkiye'yi adeta çökertme anlamına gelebilecek bu yaşanılanların "bir büyük el tarafından tümüyle uzaktan planlandığını" söylemek istemiyorum. Ancak "o büyük el, uzaktan kumandasıyla" Türkiye'de bir çok "ekranı" açtı. Açılan bu ekranlarda yeni yeni "oyunlar sahnelendi, sahneleniyor".
Kral Hüseyin örneği
Bu noktada yakın geçmişten çarpıcı bir örnek vermek istiyorum... Tarih 1 Şubat 1999... Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerle birlikte Osmanlı'ya kurşun sıkan ünlü Şerif Hüseyin'in yeğeni (Şevket Süreyya Aydemir "Enver Paşa" adlı eserinde, Şerif Hüseyin'in "Başımıza gelenler, Osmanlı'ya ihanetimizin ilahi cezasıdır" dediğini yazar. (Cilt 3, sf. 311) Ürdün Kralı Hüseyin ABD'de ünlü Mayo Clinic'te "lenf kanseri" kanseri tedavisi görüyor. ABD'de gizli bir el, Kral Hüseyin'in "ahır günlerini ülkesinde geçirmesi ve kendisinden sonraki dönemi dizayn etmesi amacıyla" Ürdün'e gönderir. Kral Hüseyin sağlıklı günlerindeyken Ürdün Veliahtı belliydi: Kardeşi Prens Hasan. Ortadoğu ülkeleri nezdinde etkili bir isimdi Prens Hasan. Ancak, "O büyük el" Kral'a 'son günlerinde' başka bir ismi salık vermişti. Lobiler, daha sonra Müslümanlığı seçtiği iddia edilen İngiliz Toni Avril Gardener'den doğma Abdullah'ı Ürdün'ün başında görmek istiyorlardı. Ve öyle de oldu... Ortadoğu'nun kilit ülkesi Ürdün'de "tasarım" bir hamle de tamamlanmıştı.
Türkiye'de üst tasarım
Önce geçtiğimiz hafta sonunda Meltem TV'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu Diyalog programında Türkiye'deki yaşanılanları ifade etmek amacıyla dile getirdiğim ve program katılımcılarından Aytunç Altındal'ın da önemli açılımlarla katkıda bulunduğu "üst tasarım" kavramını açalım. "Üst tasarım" bir ülkede yaşanılanların dışardan, yaygın deyişle dış güçlerce büyük bir itina ile önceden şekillendirilmesidir. Türkiye'de son 1.5 yıldır yaşandığı gibi ekonomik alanda dizayn nispeten kolaydır ama bazen siyaset sahnesinde de "üst tasarım" olabilir. Tarih bunun örnekleriyle dolu...
Önceki gün Hüsamettin Özkan'ın başına gelenleri gördükçe, acaba Türkiye'de de "Ürdünvari bir operasyon" mu yapılıyor hissine kapıldım. Başbakan Bülent Ecevit de Başbakanlık gibi son derece mesuliyetli bir görevin yüklediği sorumlulukları yerine getiremiyor. Nitekim son 3 haftada Batı dünyasında Ecevit'in artık vazifesini icra edemediğine dair "üst tasarımcı küresel güç"lerin elindeki gazete ve dergilerde sayısız haber ve analizler çıktı. Sözkonusu haberanalizlerde hep iki isim öne çıkarıldı: İsmail Cem ve Kemal Derviş. Görüldüğü gibi Türkiye'de ekonomiyi yönlendirenler, siyaseti de arzuları doğrultusunda biçimlendirmek istiyorlar. Siyaset ve ekonomi günümüzde iç içe geçen iki kavram... Bileşik kaplar misali, birbirlerini etkiliyorlar.
Şimdi hayati soru şu: Üst tasarımcılar, Türkiye'de kimleri siyasetin tepesinde görmek istiyorlar? Geçtiğimiz hafta medyanın fazla umursamadığı bir kaç önemli gelişme yaşandı. Bunlardan biri B'nai B'rith adlı ABD'de de Yahudi lobisinin güçlü temsilcisi örgüt, başta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olmak üzere 'önemli temaslarda' bulundu. Başbakan Bülent Ecevit de, cuma akşamı kendisine geçtiğimiz yıl ABD ziyaretinde "savaşı sembolize eden bir koç borusu" veren B'nai B'rith International'ın Başkanı Richard Heideman'ı kabul etti. Bu öyle kolay atlanacak sıradan bir gelişme değildi. Bu görüşme meyvelerini vermiş olmalı ki, Cumartesi günü DSP Grup Başkanvekili Emrehan Halıcı zehir zemberek bir açıklama yaparak, Özkan ve arkadaşlarını hedef aldı...
İkinci önemli gelişme, ABD'nin Irak ile ilgili senaryolarını yeniden gündeme getirmesi. B'nai B'rith'in Türkiye çıkarması bir bakıma bununla da ilgili. Çünkü ABD'deki Yahudi lobileri Irak işinin bir an önce tamamlanmasını istiyorlar. ABD, bu bağlamda ne istiyor olabilir? İstenen şu: Türkiye'de ABD tasarımına en küçük bir itiraz göstermeyen hükümet... ABD, Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kurmak istiyorsa, Ankara'daki hükümet mesela buna hayır demeyecek...
Peki nasıl bir tasarım öngörülüyor? Tasarım DSP ile ilgili... Üst tasarımcıların arzu ettiği DSP yönetimi şöyle: Genel Başkan İsmail Cem, ikinci adam Kemal Derviş. Her ikisinin de Sabataist (Musevi dönmesi) olduğu öne sürülüyor. Kemal Derviş, siyaseti öğrenince roller değişebilir. Böyle bir DSP'nin yüzde 25 oy alabileceğini sanıyorlar. Tabii bu tasarım olabilir mi? Sözkonusu tasarımın önündeki en büyük engel olan Hüsamettin Özkan, tasfiye edildi. Şimdi parçalamadan sonra yeni parçaların montajına sıra geldi. Burada sorun, Kemal Derviş'in kararını henüz açıklamamış olması... Yukarıda da değindiğimiz gibi, siyaseti dışardan planlamak oldukça güçtür. Çünkü her siyasetçinin kendi idealleri vardır. Bazen planlar tutmaz. Son olarak şunu vurgulamak istiyorum: Dünkü Cem-Derviş görüşmesi hükümetin yeni yapısının yanısıra DSP'nin alacağı şekille de yakından ilgiliydi. Ancak, Derviş görüşme sonrasında bu konuda bilgi vermekten kaçındı. Cem-Derviş senaryosu tutmazsa, "üst tasarımcıların" elinde yeni senaryolar var. Zaten onlar hiçbir zaman tek senaryo ile 'film'e başlamazlar!!!
O hükümet bugün de DTP'nin yerine "etkisiz eleman" MHP'nin monte edilmesiyle hayatiyetini sürdürüyor. Ancak bu süreçte Türk halkı, Cumhuriyet tarihinin 12 Eylül öncesi 'kanlı dönem' hariç en sıkıntılı günlerini yaşadı. Krizlerle savruldu. Memleketin dinamikleri çökertildi. Hazine'si, Merkez Bankası, IMF ve Dünya Bankası öncülüğündeki 'küresel güçlerin' eline geçti. Avrupa Birliği bağlamında Kıbrıs'ın devri, Ege'de taviz verilmesi, İstanbul suriçinde Ortodoks Devleti kurulması, Karadeniz'de Pontus emellerinin canlandırılması, bin yıldır kader birliği ettiğimiz Kürt kardeşlerimizin azınlık olarak 'etiketlenmesi' hep bu döneme denk getirildi.
Son 5 yıl içinde bütün bunlar bir ülkede olabiliyorsa, "gelişmelerin sosyal olayların normal akışı doğrultusunda yaşandığını" iddia etmek biraz safdillik olur. Burada, Türkiye'yi adeta çökertme anlamına gelebilecek bu yaşanılanların "bir büyük el tarafından tümüyle uzaktan planlandığını" söylemek istemiyorum. Ancak "o büyük el, uzaktan kumandasıyla" Türkiye'de bir çok "ekranı" açtı. Açılan bu ekranlarda yeni yeni "oyunlar sahnelendi, sahneleniyor".
Kral Hüseyin örneği
Bu noktada yakın geçmişten çarpıcı bir örnek vermek istiyorum... Tarih 1 Şubat 1999... Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerle birlikte Osmanlı'ya kurşun sıkan ünlü Şerif Hüseyin'in yeğeni (Şevket Süreyya Aydemir "Enver Paşa" adlı eserinde, Şerif Hüseyin'in "Başımıza gelenler, Osmanlı'ya ihanetimizin ilahi cezasıdır" dediğini yazar. (Cilt 3, sf. 311) Ürdün Kralı Hüseyin ABD'de ünlü Mayo Clinic'te "lenf kanseri" kanseri tedavisi görüyor. ABD'de gizli bir el, Kral Hüseyin'in "ahır günlerini ülkesinde geçirmesi ve kendisinden sonraki dönemi dizayn etmesi amacıyla" Ürdün'e gönderir. Kral Hüseyin sağlıklı günlerindeyken Ürdün Veliahtı belliydi: Kardeşi Prens Hasan. Ortadoğu ülkeleri nezdinde etkili bir isimdi Prens Hasan. Ancak, "O büyük el" Kral'a 'son günlerinde' başka bir ismi salık vermişti. Lobiler, daha sonra Müslümanlığı seçtiği iddia edilen İngiliz Toni Avril Gardener'den doğma Abdullah'ı Ürdün'ün başında görmek istiyorlardı. Ve öyle de oldu... Ortadoğu'nun kilit ülkesi Ürdün'de "tasarım" bir hamle de tamamlanmıştı.
Türkiye'de üst tasarım
Önce geçtiğimiz hafta sonunda Meltem TV'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu Diyalog programında Türkiye'deki yaşanılanları ifade etmek amacıyla dile getirdiğim ve program katılımcılarından Aytunç Altındal'ın da önemli açılımlarla katkıda bulunduğu "üst tasarım" kavramını açalım. "Üst tasarım" bir ülkede yaşanılanların dışardan, yaygın deyişle dış güçlerce büyük bir itina ile önceden şekillendirilmesidir. Türkiye'de son 1.5 yıldır yaşandığı gibi ekonomik alanda dizayn nispeten kolaydır ama bazen siyaset sahnesinde de "üst tasarım" olabilir. Tarih bunun örnekleriyle dolu...
Önceki gün Hüsamettin Özkan'ın başına gelenleri gördükçe, acaba Türkiye'de de "Ürdünvari bir operasyon" mu yapılıyor hissine kapıldım. Başbakan Bülent Ecevit de Başbakanlık gibi son derece mesuliyetli bir görevin yüklediği sorumlulukları yerine getiremiyor. Nitekim son 3 haftada Batı dünyasında Ecevit'in artık vazifesini icra edemediğine dair "üst tasarımcı küresel güç"lerin elindeki gazete ve dergilerde sayısız haber ve analizler çıktı. Sözkonusu haberanalizlerde hep iki isim öne çıkarıldı: İsmail Cem ve Kemal Derviş. Görüldüğü gibi Türkiye'de ekonomiyi yönlendirenler, siyaseti de arzuları doğrultusunda biçimlendirmek istiyorlar. Siyaset ve ekonomi günümüzde iç içe geçen iki kavram... Bileşik kaplar misali, birbirlerini etkiliyorlar.
Şimdi hayati soru şu: Üst tasarımcılar, Türkiye'de kimleri siyasetin tepesinde görmek istiyorlar? Geçtiğimiz hafta medyanın fazla umursamadığı bir kaç önemli gelişme yaşandı. Bunlardan biri B'nai B'rith adlı ABD'de de Yahudi lobisinin güçlü temsilcisi örgüt, başta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olmak üzere 'önemli temaslarda' bulundu. Başbakan Bülent Ecevit de, cuma akşamı kendisine geçtiğimiz yıl ABD ziyaretinde "savaşı sembolize eden bir koç borusu" veren B'nai B'rith International'ın Başkanı Richard Heideman'ı kabul etti. Bu öyle kolay atlanacak sıradan bir gelişme değildi. Bu görüşme meyvelerini vermiş olmalı ki, Cumartesi günü DSP Grup Başkanvekili Emrehan Halıcı zehir zemberek bir açıklama yaparak, Özkan ve arkadaşlarını hedef aldı...
İkinci önemli gelişme, ABD'nin Irak ile ilgili senaryolarını yeniden gündeme getirmesi. B'nai B'rith'in Türkiye çıkarması bir bakıma bununla da ilgili. Çünkü ABD'deki Yahudi lobileri Irak işinin bir an önce tamamlanmasını istiyorlar. ABD, bu bağlamda ne istiyor olabilir? İstenen şu: Türkiye'de ABD tasarımına en küçük bir itiraz göstermeyen hükümet... ABD, Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kurmak istiyorsa, Ankara'daki hükümet mesela buna hayır demeyecek...
Peki nasıl bir tasarım öngörülüyor? Tasarım DSP ile ilgili... Üst tasarımcıların arzu ettiği DSP yönetimi şöyle: Genel Başkan İsmail Cem, ikinci adam Kemal Derviş. Her ikisinin de Sabataist (Musevi dönmesi) olduğu öne sürülüyor. Kemal Derviş, siyaseti öğrenince roller değişebilir. Böyle bir DSP'nin yüzde 25 oy alabileceğini sanıyorlar. Tabii bu tasarım olabilir mi? Sözkonusu tasarımın önündeki en büyük engel olan Hüsamettin Özkan, tasfiye edildi. Şimdi parçalamadan sonra yeni parçaların montajına sıra geldi. Burada sorun, Kemal Derviş'in kararını henüz açıklamamış olması... Yukarıda da değindiğimiz gibi, siyaseti dışardan planlamak oldukça güçtür. Çünkü her siyasetçinin kendi idealleri vardır. Bazen planlar tutmaz. Son olarak şunu vurgulamak istiyorum: Dünkü Cem-Derviş görüşmesi hükümetin yeni yapısının yanısıra DSP'nin alacağı şekille de yakından ilgiliydi. Ancak, Derviş görüşme sonrasında bu konuda bilgi vermekten kaçındı. Cem-Derviş senaryosu tutmazsa, "üst tasarımcıların" elinde yeni senaryolar var. Zaten onlar hiçbir zaman tek senaryo ile 'film'e başlamazlar!!!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016