Ve hükümet ekonominin ruhuna son duayı okuyarak sadece bu günümüzü değil, önümüzdeki yıllarımızı da çaldı.
Hafta boyu yapılan görüşmelerden sızan, Başbakanın, 'kaç yıl sürecek bu aşk' sorusuna cevap vermediği bir ortamda IMF ile imzalanacak anlaşmanın ana hatları belirginleşti. Durum vahimin de ötesinde.
"Önümüzdeki 3 yıllık dönem için 10 milyar Dolar'dan az olmamak üzere stand-by anlaşması im-za-la-na-cak..."
Anlaşmanın, Türkiye'nin IMF'ye olan borç ödeme takviminin ertelenmesini de kapsadığı ifade ediliyor. Faiz dışı fazlanın, önümüzdeki 2 yıl boyunca %6.5 düzeyinde kalacağı ancak anlaşmanın son yılında bu oranın yarım puan indirilebileceği gelen bilgiler arasında yer alıyor.
Sözün özü, Başbakanın sıkça kullandığı ifadeyle 'Türk milleti IMF ile bir kez daha Katolik nikahı ile birleştirildi.'
Bunun ne anlama geldiğini herhalde tahmin ediyorsunuz. Bilineni tekrarlayalım:
IMF ile anlaşmak demek; uluslararası tefeci kuruluşlara her yıl 70-80 milyar Dolar faiz ve borç ödememiz demek.
IMF ile anlaşmak demek; çiftçinin, işçinin, memurun maaşlarının artması bir tarafa, işlerini de kaybetmeleri demek.
IMF ile anlaşmak demek; yatırımların durması, dolayısıyla işsizliğin artması demek.
IMF ile anlaşmak demek; Türkiye'nin Ortadoğu'da Amerikan operasyonlarına asker ihraç etmesi demek.
İMF ile anlaşmak demek; kısaca Türk milletinin en ufak bir değer olmaktan çıkıp, yabancıların ülkede hakim olması, Türkiye'nin tüm kaynaklarının dışarıya peşkeş çekilmesi demek.
Yani sizin anlayacağınız bir 3 yıl daha bu stand-by ile global sermayeye "gönüllü ameleler" olarak kaydedildik.
***
Bakınız bu IMF teslimiyeti için Başbakan Erdoğan neler diyor:
"Türkiye'de IMF yandaşlığı ve karşıtlığı gibi garip tartışmalar yaşanıyor. Bunlar içi boş tartışmalardır. Önemli olan dünya gerçeklerine uygun bir politika izlemektir."
Şimdi bu sözler karşısında boynunun her noktası eğri devenin neresini düzeltelim bilmiyorum amma, ekonominin e'sinden bihaber Başbakana şunu hatırlatabiliriz diye düşünüyorum:
"Sayın Başbakan, dünyada IMF ile anlaşma yapıp da, refaha ermiş bir ülke yoktur. O nedenle IMF'nin sahibi ABD bile bu kadar da olmaz diyerek, IMF düzenini tartışmaya açtı..."
Tayyip Bey, muhtemelen bu basit bilgi için de 'o ne' diye gözlerini açarak konuyu anlamaya çalışacaktır. Kendilerine "IMF yoksa ABD de yok Sayın Başbakan" şeklinde telkinde bulunanların gözlerinin içine melül melül bakacaktır.
Tabii bu arada -bilmiyoruz bir anlamı var mı ama- şunu da hatırlamakta bir fayda olabilir:
Bir Başbakanın görevi Türkiye'yi dünya gerçeklerine uydurmak değil, dünyayı Türkiye gerçeklerine uygun hale getirmektir.
Başbakanımız eminim şimdi bu cümleye de takılacaktır.
Ne demek isteniyor, böyle bir şey var mı diye?
Tekrarlayalım, mesele, dışarının taleplerini içeriye hazmettirmek olamaz. Eğer böyle bir bakış açınız varsa ona "Türk milletinin hükümeti" denilmez. Olsa olsa "ABD'nin IMF'nin iktidarı, mandacı hükümeti" ismi verilir.
Başbakan, IMF'nin ne olduğunu, ne anlama geldiğini bilmiyorsa kabine arkadaşı Ali Coşkun'a da sorabilir.
Coşkun IMf için, "Herşeyi onlar yönetiyor. Biz de IMF'nin basit bürokratları olarak ortalıkta dolaşıyoruz işte" demişti.
***
Hükümet IMF ile nikahını 3 yıl daha uzatarak milleti açık açık kandırmıştır.
"İktidarın ilk 3 yılı için birşey vaad etmiyoruz, ama ondan sonra rahatlayacağız" diyen Başbakan, IMF ile girdiği bu süreçte bal gibi sözünü çiğnemiştir. Çünkü, IMF ile milletin sıkıntıları taban tabana zıttır. IMF'li düzenle halkın sıkıntıları azalmaz, daha da artar.
Bu koşullarda millet adına üzülmemek ne mümkün?
Düşünün ki, IMF'siz bir ekonomiden haberi bile olmayan, IMF'yi tartışabilmeyi aklından bile geçirmeyen, dünyaya, pardon küresel güce bu kadar bağlanmış bir hükümet ve Başbakan var!
Açıkçası Arjantin'in, Brezilya'nın, Ukrayna'nın dahi gerisindeyiz.
IMF nedeniyle marketleri talan edilen Arjantin, IMF'yi defederek düzlüğe çıktı.
Türkiye ise, battıkça batıyor ve iflas etmiş ülke için bu tespitin adı konulamıyor. Oysa batan geminin yüzdürülmesinin tek nedeni ekonomik değil, siyasi.
Onun adı da Türkiye'nin parçalanmasıdır.
Hafta boyu yapılan görüşmelerden sızan, Başbakanın, 'kaç yıl sürecek bu aşk' sorusuna cevap vermediği bir ortamda IMF ile imzalanacak anlaşmanın ana hatları belirginleşti. Durum vahimin de ötesinde.
"Önümüzdeki 3 yıllık dönem için 10 milyar Dolar'dan az olmamak üzere stand-by anlaşması im-za-la-na-cak..."
Anlaşmanın, Türkiye'nin IMF'ye olan borç ödeme takviminin ertelenmesini de kapsadığı ifade ediliyor. Faiz dışı fazlanın, önümüzdeki 2 yıl boyunca %6.5 düzeyinde kalacağı ancak anlaşmanın son yılında bu oranın yarım puan indirilebileceği gelen bilgiler arasında yer alıyor.
Sözün özü, Başbakanın sıkça kullandığı ifadeyle 'Türk milleti IMF ile bir kez daha Katolik nikahı ile birleştirildi.'
Bunun ne anlama geldiğini herhalde tahmin ediyorsunuz. Bilineni tekrarlayalım:
IMF ile anlaşmak demek; uluslararası tefeci kuruluşlara her yıl 70-80 milyar Dolar faiz ve borç ödememiz demek.
IMF ile anlaşmak demek; çiftçinin, işçinin, memurun maaşlarının artması bir tarafa, işlerini de kaybetmeleri demek.
IMF ile anlaşmak demek; yatırımların durması, dolayısıyla işsizliğin artması demek.
IMF ile anlaşmak demek; Türkiye'nin Ortadoğu'da Amerikan operasyonlarına asker ihraç etmesi demek.
İMF ile anlaşmak demek; kısaca Türk milletinin en ufak bir değer olmaktan çıkıp, yabancıların ülkede hakim olması, Türkiye'nin tüm kaynaklarının dışarıya peşkeş çekilmesi demek.
Yani sizin anlayacağınız bir 3 yıl daha bu stand-by ile global sermayeye "gönüllü ameleler" olarak kaydedildik.
***
Bakınız bu IMF teslimiyeti için Başbakan Erdoğan neler diyor:
"Türkiye'de IMF yandaşlığı ve karşıtlığı gibi garip tartışmalar yaşanıyor. Bunlar içi boş tartışmalardır. Önemli olan dünya gerçeklerine uygun bir politika izlemektir."
Şimdi bu sözler karşısında boynunun her noktası eğri devenin neresini düzeltelim bilmiyorum amma, ekonominin e'sinden bihaber Başbakana şunu hatırlatabiliriz diye düşünüyorum:
"Sayın Başbakan, dünyada IMF ile anlaşma yapıp da, refaha ermiş bir ülke yoktur. O nedenle IMF'nin sahibi ABD bile bu kadar da olmaz diyerek, IMF düzenini tartışmaya açtı..."
Tayyip Bey, muhtemelen bu basit bilgi için de 'o ne' diye gözlerini açarak konuyu anlamaya çalışacaktır. Kendilerine "IMF yoksa ABD de yok Sayın Başbakan" şeklinde telkinde bulunanların gözlerinin içine melül melül bakacaktır.
Tabii bu arada -bilmiyoruz bir anlamı var mı ama- şunu da hatırlamakta bir fayda olabilir:
Bir Başbakanın görevi Türkiye'yi dünya gerçeklerine uydurmak değil, dünyayı Türkiye gerçeklerine uygun hale getirmektir.
Başbakanımız eminim şimdi bu cümleye de takılacaktır.
Ne demek isteniyor, böyle bir şey var mı diye?
Tekrarlayalım, mesele, dışarının taleplerini içeriye hazmettirmek olamaz. Eğer böyle bir bakış açınız varsa ona "Türk milletinin hükümeti" denilmez. Olsa olsa "ABD'nin IMF'nin iktidarı, mandacı hükümeti" ismi verilir.
Başbakan, IMF'nin ne olduğunu, ne anlama geldiğini bilmiyorsa kabine arkadaşı Ali Coşkun'a da sorabilir.
Coşkun IMf için, "Herşeyi onlar yönetiyor. Biz de IMF'nin basit bürokratları olarak ortalıkta dolaşıyoruz işte" demişti.
***
Hükümet IMF ile nikahını 3 yıl daha uzatarak milleti açık açık kandırmıştır.
"İktidarın ilk 3 yılı için birşey vaad etmiyoruz, ama ondan sonra rahatlayacağız" diyen Başbakan, IMF ile girdiği bu süreçte bal gibi sözünü çiğnemiştir. Çünkü, IMF ile milletin sıkıntıları taban tabana zıttır. IMF'li düzenle halkın sıkıntıları azalmaz, daha da artar.
Bu koşullarda millet adına üzülmemek ne mümkün?
Düşünün ki, IMF'siz bir ekonomiden haberi bile olmayan, IMF'yi tartışabilmeyi aklından bile geçirmeyen, dünyaya, pardon küresel güce bu kadar bağlanmış bir hükümet ve Başbakan var!
Açıkçası Arjantin'in, Brezilya'nın, Ukrayna'nın dahi gerisindeyiz.
IMF nedeniyle marketleri talan edilen Arjantin, IMF'yi defederek düzlüğe çıktı.
Türkiye ise, battıkça batıyor ve iflas etmiş ülke için bu tespitin adı konulamıyor. Oysa batan geminin yüzdürülmesinin tek nedeni ekonomik değil, siyasi.
Onun adı da Türkiye'nin parçalanmasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021