Başbakan Erdoğan'ın Türk-İş'in 20. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma gerçekten kayda değerdi.Sayın Erdoğan, kendilerinden önceki iktidarların uyguladıkları popülist politikaların Türkiye'ye çok ağır bir bedel ödettiğinden dem vurarak faturayı yine emeklilere kesti."Bugün çalışan her iki kişiden biri, bir emeklimizi finanse etmek için çalışıyor. Yani Türkiye'de her iki çalışana bir emekli düşüyor. 1960 yılında 24 çalışana 1 emekli düşerken, süreç içerisindeki savurganlık, sorumsuzluk nedeniyle 2 çalışana 1 emekli seviyesine gelinmiştir. Bunu Türkiye uzun süreli taşıyamaz, bu bedeli uzun süre ödememiz mümkün değildir. Bunun standardı dünyada 4 çalışana 1 emeklidir. Bizim de bu dengeyi tutturmamız artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Dikkat edin şu anda emeklilerimizin yüzde 60'ı mevcut emeklilik yaş sınırının altındadır. Yani çalışabilir yaşta olan milyonlarca vatandaşımızdan prim almak yerine emekli aylığı ödüyoruz."Tercüme etmek gerekirse, Başbakan kısaca, "emekliler sırtımızda kambur, bir yük" demek istiyor.Tabii, bir ülkenin Başbakanına düşen görev, öncelikle emekliliği bir şekilde hak etmiş olan insanlarımızdan dem vurmak, onları yük görecek açıklamalar yapmak ya da onların resmi olarak sahip oldukları hakları bir şekilde tırpanlama sinyalleri vermek ve genellikle başarısız olan siyasetçilerin uyguladığı "bizden öncekiler?" suçlaması yapmak değil, bir problem varsa onu milleti yararına çözmek olmalıdır.Ne hikmetse hükümetin gözü sürekli belini bir türlü doğrultamayan vatandaşın cebindekinde. Vatandaş hak ettiğinden fazlasını alsaydı, bu piyasalara tüketim artışı olarak yansımaz mıydı? Tüketimde yüzde 40'lar seviyesinde daralma olduğunu bizzat iş adamlarının yaptırdığı anketler gösteriyor. İş adamlarının ekserisine göre problem, tüketimdeki daralma, nakit paranın piyasada olmayışı. Piyasada 40 milyon adet kredi kartı olduğunu ve bunların üçte ikisinin sorunlu olduğunu bizzat tüketici derneklerinin raporları ortaya koyuyor.Bütün bu gerçeklere rağmen hükümet, hala bütçedeki açığın faturasını vatandaşın sırtına yükleme gayretlerinde?Hükümet niçin hortumcuların peşine düşmüyor?Hükümet niçin 100 milyar doların üzerinde bulunan sıcak paranın yüzde 70'lik karlarla götürdüklerini görmüyor?Hükümet neden 3 yıllık karına sattığı, karlı kamu şirketlerimizden kaybettiklerimizin hesabını yapmıyor?Varsa yoksa emekli, işçi, memur, çiftçi?Hala sıcak paradan vergi alınmıyor, hala rantiyecilerin vergi kaçaklarına tam manasıyla tedbir konulmuyor.Ama emeklinin, işçinin, memurun, küçük esnafın sırtına vergi üstüne vergi konuluyor.Bir tarafta milyar dolarlar oluk oluk kaçıyor, bir taraftan da emeklinin 3 kuruşuna göz dikiliyor. Bir taraftan da damatlar medya sahibi yapılıyor. Ne diyelim, bal tutan parmağını yalarmış?Burada yapılması gereken emeklinin aldığına göz dikmek değil; çalışanın daha çok kazanmasını, üretimin önünün açılmasını temin etmektir. Eğer standart 4 çalışana 1 emekliyse, o halde emeklileri azaltmak değil, çalışanların gelirinin arttırılması hedeflenmelidir. Buna çözüm var mı? Elbette var.Bakın konuyla alakalı olarak İtalya Parma Üniversitesi'nden Prof. Dr. Francesco Daveri ne diyor:"Kapitalist ekonomi, yaşlı insanları çalışmalarına göre değerlendiriyor. Yaşlı insanlar daha az çalışıyorlar, ama daha fazla ücret alıyorlar. Kapitalist sistemde üreten insan kıymetlidir. Üretme kabiliyetini yitiren yaşlılar bu yüzden kıymetsizdir. Ama Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli tezinde tüketen insan kıymetlidir. Yaşlı da tükettiği için kıymetlidir. Milli Ekonomi Modeli'nin insana değer veren, insan merkezli model olma özelliği de buradan kaynaklanmaktadır. MEM güçlü bir devlet anlayışını ortaya koyuyor. Ve insanlar yaşlansa da onlara sahip çıkıyor, onları bir kenara atmıyor. Tüketim kabiliyetinden yola çıktığından onları dışlamıyor."Evet. Bir İtalyan profesör yanımızda duran çözümü uzaklardan fark edip methediyor, ama bu ülkenin insanları olarak bizler bu çözümü hala görmezlikten geliyoruz.Ondan sonra da kalkıp "IMF'den başka çözüm yok" diyerek milleti kandırmaya çalışıyoruz.Ne diyelim kananlar utansın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025