Bizim Fatih Hoca gibi gurbet eldesiniz. Memuriyetiniz dolayısıyla İstanbul'dasınız 3 yıldır, belki beş yıldır memlekete gidememişsiniz. Erzurum'un dağları, yaylaları, soğuk suları çocukluğunuzun geçtiği köy burnunuzda tütmektedir.Gün belirlenmiştir 16 Ağustos 2005 günü yola çıkılacak... Çocuklarda cıvıl cıvıl bir sevinç bir hazırlık... Kendileri İstanbulda doğup büyümüş olsalar bile, babalarının köyünü görecek olmaları, amcalarının, teyzelerinin, halalarının ellerini öpacek olmaları onları olabildiğince heyacanlandırmaktadır. Gün yaklaştıkça hazırlıklar bitme noktasına ve heyecanlar doruk noktasına tırmanmıştır.Günlerden çarşamba aylardan Ağustos ve takvim onaltıncı günü göstermektedir. Polat ailesi, anne, baba, büyük anne ve dört cıvıl cıvıl yavru ile sıla yollarındadırlar. Elveda İstanbul deyip çıkmışlar ve merhaba Erzurum, merhaba Tortum diyebilmek için sılaya doğru yol almaktadırlar.Yollar kıvrım kıvrım, yollar inişli çıkışlı... Ömrü olanlar için bu yollar kaç kez bitirildi, vuslat gerçekleşti ama sayılı nefesler yolları bitirmeye yetmemişse o noktada kulun yapacağı hiç bir şey yoktur. Fatih Hoca, genç, delikanlı, mert, cömert ve iyi bir dost, iyi bir arkadaştı. Sevgili eşi, gelinimiz, kardeşimiz de aynı özelliklere fazlası ile sahipti. Gözü yaşlı sevenleri, arkadaşları, akrabaları keşke diyorlar,otobüsle gitseydi, özel araçla yola çıkmasaydı, arabayı yavaş kullansaydı...Bütün bunların hepsi de çok geç kalmış temenniler. Önümüzda dağ gibi bir hakikat var; Fatih Polat ve Gülcemal gelinimiz, tabutlarında ağır ağır ilerlerken, tüm sevenlerine ve geride bıraktıkları dört yavrularına, "Elveda, kavuşmak mahşere kaldı" diyorlar.İyi ki, çok şükür ki, mahşer var, mahşerde buluşmak var, ölümsüzlük var, ölümden sonra dirilmek var.Polat ailesi yedi kişi olarak sılaya doğru yola çıktılar, ecel bellerini büktü, anne ve baba ancak tabutların içinde vasıl oldular.Erzurum'un Tortum ilçesine bağlı ikibin metre yükseklikteki Tipili köyü müstesna bir gün yaşadı. Hafız Fatih'in arkadaşları, hafız-hoca arkadaşları cennet vatanın dört bir yanından koşup gelmişlerdi. Gözyaşları eşliğinde hatimler indirdiler, Yasinler, Fatihalar gönderdiler. Gelemeyenler de bulundukları yerden indirdikleri hatimlerin adedini bildirdiler. Yunus'un "Biz dünyadan gider olduk/Kalanlara selam olsun/Bizim için hayır dua/Kılanlara selam olsun" mısraları sanki o günü anlatmak için söylenmişti ve mana yerine oturmuştu.Yıllar önce, nikahları kıyılan, düğünleri yapılan bu genç insanlar, Ağustos'un sıcağında, toprağın serin kucağına doğru ilerlerken, arkalarından gözyaşı döken yedisinden yetmişine tüm insanlara sanki şöyle diyorlardı:Allah'ın emri ve Peygamberimiz Efendimizin Sünneti üzere, büyüklerimizin de onayı ile biz bir yuva kurduk, dört tane fidan yetişdirdik ve bizden bu kadar. Bizim kavl-ü kararımız mezara da beraber gitmekti, "Bize gel oldu ol yüce Mevla'dan" ve biz gidiyoruz.Mezarın başında dua yapan hocalardan biri, haklı olarak dedi ki; ben bu kardeşlerime imrendim, böyle bir ölümü Allah bana da nasip etsin. Bu kadar müslüman, bu kadar hafız-ı Kur'an, yürekten bu insanların imanlarına "Tevhid Ehli" olduklarına şahitlik ediyorlar.Bir kez daha yaşayarak, ayn-el yakin gördük ki, planımız, programımız nasıl olursa, yönümüz, hedefimiz ne tarafa olursa olsun, her zaman ve zeminde geçerli olan, hükmünü icra eden Mutlak Hakim Allah'ın hükmüdür. İsteyerek, istemeyerek, herkes ve her şey O'nun buyruğuna boyun eğmek zorundadır. Sılaya diye çıktılar, ölümle vuslata erdiler.Mekanları cennet olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025