Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görevinin ilk yıllarında kendisini seçerek Çankaya Köşkü'ne gönderen Ecevit-Bahçeli-Yılmaz Hükümeti'nin hukukdışı uygulamalarına geçit vermeyerek, kamuoyunda büyük saygınlık kazandı. Ancak hakimlik hayatı boyunca edindiği "yazılı çalışma" alışkanlığı nedeniyle Sezer, vatandaşlarla arasına hep mesafe koydu. Oysa halk her gittiği yerde kendisine özel ilgi gösteriyordu. Sezer'in hastanede sıra beklemesi, eşiyle markete giderek alışveriş yapması da vatandaşın beğendiği tablolardı. Ancak o, halka karşılık vermek istemyordu...
Cumhurbaşkanı Sezer'in 'üniversitelerde başörtüsü yasağını' savunması ve CHP'li bir Cumhurbaşkanı kimliğini pekiştirmesi, yüzde 70'i başörtüsü takan Türk Milleti'nin tepkisini çekti. Böylece Çankaya ile vatandaş arasındaki bağ kopmuş oldu. Eğer Sezer meslek liselilere ÖSS'de katsayı eşitliği getiren düzenlemeyi de veto ederse, halk ile Çankaya arasındaki mesafe iyice açılmış olacak. Böylece Sezer'in "Türk milletinin cumhurbaşkanı değil de, CHP'ye oy verenlerin cumhurbaşkanı" olduğu varsayımı kesinlik kazanacak.
Cumhurbaşkanı Sezer, başta YÖK olmak üzere Anayasa gereği atama yapmak zorunda olduğu kuruluşlara "anti-demokratik yönelimleri" olan kişileri atadı. Buna rağmen, YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz'ü göreve getirmeyerek, kamuoyundan 'olumlu puan' aldı. Ancak Sezer, Gürüz'ün yerine "fikir olarak aynı, üsup olarak demokratik birisi olan Prof. Dr. Erdoğan Teziç'i atayarak" üniversitelerdeki katı yapınını sürmesine imkan tanıdı.
Sezer'in eleştirilebilecek bir başka yönü de, 'af mekanizması'nı sürekli olarak işletmesiydi. Sezer'in 'sürekli hastalık' gerekçesiyle affettiği mahkumların çoğunun sapasağlam olduğu ortaya çıktı.
Sezer, ABD'nin Irak savaşı ve tezkereler konusunda kesin kanaat bildirmeyerek, CHP'den ayrıldı. Ayrıca Sezer, Annan Planı konusunda da tıpkı Genelkurmay gibi tavrını açıkça ortaya koymadı.
Cumhurbaşkanı Sezer, bugüne kadar Türk ve yabancı basına mesafeli durdu. Yurtdışı gezilerine çıkarken, uçağına gazeteci almadı. Neticede Anadolu Ajansı muhabirinden başka hiçbir basın kuruluşu yurtdışı gezilerini izlemiyor. Sezer bugüne kadar TRT ve Anadolu Ajansı da dahil olmak üzere medyaya mülakat da vermedi. En kritik gündemlerde bile basının sorularına cevap vermekten kaçındı. Çankaya Köşkü'nde düzenlenen haftalık bilgilendirme toplantıları da bir süredir yapılmıyor.
Ramazan'da su içti
Cumhurbaşkanı Sezer'in 'mütedeyyin kitle' ile bağını kopardığı en önemli gelişme ise, 29 Ekim 2003'teki Cumhuriyet Bayramı'nın 80. yıldönümü kutlamaları sırasında Anıtkabir'deki törenler esnasında Ramazan ayı gerçeğini bir tarafa bırakarak, kameralar önünde su içmesiydi. Türk halkı ilk kez bir Cumhurbaşkanı'nın kendisine ve inancına karşı böyle bir meydan okumasıyla karşılaşıyordu.
Cumhurbaşkanı Sezer'in 'üniversitelerde başörtüsü yasağını' savunması ve CHP'li bir Cumhurbaşkanı kimliğini pekiştirmesi, yüzde 70'i başörtüsü takan Türk Milleti'nin tepkisini çekti. Böylece Çankaya ile vatandaş arasındaki bağ kopmuş oldu. Eğer Sezer meslek liselilere ÖSS'de katsayı eşitliği getiren düzenlemeyi de veto ederse, halk ile Çankaya arasındaki mesafe iyice açılmış olacak. Böylece Sezer'in "Türk milletinin cumhurbaşkanı değil de, CHP'ye oy verenlerin cumhurbaşkanı" olduğu varsayımı kesinlik kazanacak.
Cumhurbaşkanı Sezer, başta YÖK olmak üzere Anayasa gereği atama yapmak zorunda olduğu kuruluşlara "anti-demokratik yönelimleri" olan kişileri atadı. Buna rağmen, YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz'ü göreve getirmeyerek, kamuoyundan 'olumlu puan' aldı. Ancak Sezer, Gürüz'ün yerine "fikir olarak aynı, üsup olarak demokratik birisi olan Prof. Dr. Erdoğan Teziç'i atayarak" üniversitelerdeki katı yapınını sürmesine imkan tanıdı.
Sezer'in eleştirilebilecek bir başka yönü de, 'af mekanizması'nı sürekli olarak işletmesiydi. Sezer'in 'sürekli hastalık' gerekçesiyle affettiği mahkumların çoğunun sapasağlam olduğu ortaya çıktı.
Sezer, ABD'nin Irak savaşı ve tezkereler konusunda kesin kanaat bildirmeyerek, CHP'den ayrıldı. Ayrıca Sezer, Annan Planı konusunda da tıpkı Genelkurmay gibi tavrını açıkça ortaya koymadı.
Cumhurbaşkanı Sezer, bugüne kadar Türk ve yabancı basına mesafeli durdu. Yurtdışı gezilerine çıkarken, uçağına gazeteci almadı. Neticede Anadolu Ajansı muhabirinden başka hiçbir basın kuruluşu yurtdışı gezilerini izlemiyor. Sezer bugüne kadar TRT ve Anadolu Ajansı da dahil olmak üzere medyaya mülakat da vermedi. En kritik gündemlerde bile basının sorularına cevap vermekten kaçındı. Çankaya Köşkü'nde düzenlenen haftalık bilgilendirme toplantıları da bir süredir yapılmıyor.
Ramazan'da su içti
Cumhurbaşkanı Sezer'in 'mütedeyyin kitle' ile bağını kopardığı en önemli gelişme ise, 29 Ekim 2003'teki Cumhuriyet Bayramı'nın 80. yıldönümü kutlamaları sırasında Anıtkabir'deki törenler esnasında Ramazan ayı gerçeğini bir tarafa bırakarak, kameralar önünde su içmesiydi. Türk halkı ilk kez bir Cumhurbaşkanı'nın kendisine ve inancına karşı böyle bir meydan okumasıyla karşılaşıyordu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016