Geçen akşam gökyüzünü izliyordum ki, ayın güzelliğini görünce aslında hal dili ile onun ne çok şey ifade ettiğini fakat benim sadece birkaçını anlayabildiğimi farkettim. Kimbilir o gece kainatın dilinin ne kadar cüz'ünü anlayabilmiştim. Yarım ay biçiminde olan ay, önceleri parlak iken sonraları hem yerini yavaş yavaş değiştiriyor hem de rengi sararıyordu. Dakikalar geçtikçe deryaya doğru iniyor, portakal rengini alıp, denize yaklaşıyordu. Nihayet kızıl olup denizle kucaklaştı ve onda fani oldu. Artı biz onu göremiyorduk, kimbilir nerede, ne miktarda ve ne renkte kimlere görünüyor, hal dili ile neler neler anlatıyordu. Sanki o da her varlık gibi gençliğini, ardından ihtiyarlığını yaşamış vakti geldiğinde de bizlere veda etmişti. Zaman ne kadar kıymetli ve ne kadar çabuk geçiyordu. O güzel tabloyu sabaha kadar olsa, biz izlemeyi göze almıştık ama o, zaman denen nehir içinde akıp gitmişti.
Zaman çok çabuk geçiyor bizler onu en faydalı ve ekonomik şekilde kullanamıyorduk. Onu her zaman istediğmiz gibi kullanıp, elimizin altında hissettiğimizi oysa o bittiğinde kısacık ve sınırlı olduğunu, yaşanan eskilerin kısalığından anlıyorduk. Bu durumla ilgili Kur'an-ı Kerim'de Naziat Sûresi 46 ve Yunus Sûresi 45 ile karşılaştım. Bu ayetlerde şöyle buyuruluyordu: "Onlar onu (kıyameti) gördükleri zaman sanki dünyada bir akşam veya kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar".
"Hz. Allah'ın onları bir araya topladığı gün (ahirette) sanki onlar kendilerinin dünyada sadece gündüzleyin görüşüp tanıştıkları bir saat kadar kaldıklarını sanırlar."
Şu ömürde kaç ilkbahar-yaz, kaç sonbahar-kış yaşamıştık ister mecazi ister gerçek manada olsun. Sonuçta zaman bir ırmak gibi akıp geçti, hala da şu satırları yazarken geçmekte. Acıların da sevinçlerin de üzerine zaman bir yorgan oldu. Bazen sıkıldık, darıldık üzerimize Yüce Allah'ın (cc) isimlerinden El Gabid ism-i şerifi tecelli etti. Bazen mutlu, sevinçli, rahat ve genişlik üzerimize El Basit ism-i şerifi tecelli etti. Ama önemli olan bize sadece değerini bilerek yaşadığımız, faydası iki dünyada görülecek dakikalar kaldı.
Kıymetini bilemediğimiz zamanı ilgisizce harcarken, harcandığımızı bilemedik. Onu kullanmayı bilemediğimiz için zamansızlıktan şikayet ededururken, zamanın sessiz bir testere gibi işleyip ömrümüzü öğüttüğünü de düşünemedik. Dakikalarımızı, saatlerimizi çalan hırsızlar kapımızı sonuna kadar açıp; faydasız hatta zararlı komşu, ahbap toplantıları yapıp, lüzumsuz telefon konuşmalarını saatlerce uzatıp, bir işe başlamadan önce dakikalarca oyalanıp, çeşitli oyunlar ve TV ile kendi zamanımızı kendimizi katlettik. Önce zamanımızı böyle israf edip bereketini kaldırdık, sonra bütün günümüzü lüzumsuz ve faydasız işlerle uğraşmaya ayırdık. Güldük, eğlendik kıyamet günü ömrümüzü ve gençliğimizi ne işte harcadığımızın sorulacağını düşünmeden harvurup harman savurduk şu sınırlı ömrümüzü. Sonra da bir Müslümanın bilmesi gereken en önemli neredeyse hayati konulara vakit bulamadık ve daima ileriye erteledik. Her yarının da bugün olacağını, bugün vakit bulamadıkarımıza yarın nasıl bulacağımızı ciddi bir şekilde düşünmedik. Vakti boşa geçirmenin bir musibet olduğunu idrak edemedik. Hiç olmazsa şu anı ve geleceği güzel değerlendirecek planlar yapıp, bunları uygulayarak geçmişi telafi yoluna da gidemedik.
Velhasıl o gece bir ayın hali ve zamanın hızla geçişi beni o gün sizlerle paylaşmam için nerelere götürmüş neler düşündürmüştü.
Yüce Allah (cc) bana, bütün okuyucularımıza ve dünya üzerinde yaşayan tüm Müslüman kardeşlerime öyle bir zamanı kavrama ve değerlendirme bilinci versin ki; yarın ahirette hiçbirimiz yaptıklarımızdan dolayı utanacak durumda kalmayalım.
Hümeyra EZERGÜL
Zaman çok çabuk geçiyor bizler onu en faydalı ve ekonomik şekilde kullanamıyorduk. Onu her zaman istediğmiz gibi kullanıp, elimizin altında hissettiğimizi oysa o bittiğinde kısacık ve sınırlı olduğunu, yaşanan eskilerin kısalığından anlıyorduk. Bu durumla ilgili Kur'an-ı Kerim'de Naziat Sûresi 46 ve Yunus Sûresi 45 ile karşılaştım. Bu ayetlerde şöyle buyuruluyordu: "Onlar onu (kıyameti) gördükleri zaman sanki dünyada bir akşam veya kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar".
"Hz. Allah'ın onları bir araya topladığı gün (ahirette) sanki onlar kendilerinin dünyada sadece gündüzleyin görüşüp tanıştıkları bir saat kadar kaldıklarını sanırlar."
Şu ömürde kaç ilkbahar-yaz, kaç sonbahar-kış yaşamıştık ister mecazi ister gerçek manada olsun. Sonuçta zaman bir ırmak gibi akıp geçti, hala da şu satırları yazarken geçmekte. Acıların da sevinçlerin de üzerine zaman bir yorgan oldu. Bazen sıkıldık, darıldık üzerimize Yüce Allah'ın (cc) isimlerinden El Gabid ism-i şerifi tecelli etti. Bazen mutlu, sevinçli, rahat ve genişlik üzerimize El Basit ism-i şerifi tecelli etti. Ama önemli olan bize sadece değerini bilerek yaşadığımız, faydası iki dünyada görülecek dakikalar kaldı.
Kıymetini bilemediğimiz zamanı ilgisizce harcarken, harcandığımızı bilemedik. Onu kullanmayı bilemediğimiz için zamansızlıktan şikayet ededururken, zamanın sessiz bir testere gibi işleyip ömrümüzü öğüttüğünü de düşünemedik. Dakikalarımızı, saatlerimizi çalan hırsızlar kapımızı sonuna kadar açıp; faydasız hatta zararlı komşu, ahbap toplantıları yapıp, lüzumsuz telefon konuşmalarını saatlerce uzatıp, bir işe başlamadan önce dakikalarca oyalanıp, çeşitli oyunlar ve TV ile kendi zamanımızı kendimizi katlettik. Önce zamanımızı böyle israf edip bereketini kaldırdık, sonra bütün günümüzü lüzumsuz ve faydasız işlerle uğraşmaya ayırdık. Güldük, eğlendik kıyamet günü ömrümüzü ve gençliğimizi ne işte harcadığımızın sorulacağını düşünmeden harvurup harman savurduk şu sınırlı ömrümüzü. Sonra da bir Müslümanın bilmesi gereken en önemli neredeyse hayati konulara vakit bulamadık ve daima ileriye erteledik. Her yarının da bugün olacağını, bugün vakit bulamadıkarımıza yarın nasıl bulacağımızı ciddi bir şekilde düşünmedik. Vakti boşa geçirmenin bir musibet olduğunu idrak edemedik. Hiç olmazsa şu anı ve geleceği güzel değerlendirecek planlar yapıp, bunları uygulayarak geçmişi telafi yoluna da gidemedik.
Velhasıl o gece bir ayın hali ve zamanın hızla geçişi beni o gün sizlerle paylaşmam için nerelere götürmüş neler düşündürmüştü.
Yüce Allah (cc) bana, bütün okuyucularımıza ve dünya üzerinde yaşayan tüm Müslüman kardeşlerime öyle bir zamanı kavrama ve değerlendirme bilinci versin ki; yarın ahirette hiçbirimiz yaptıklarımızdan dolayı utanacak durumda kalmayalım.
Hümeyra EZERGÜL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.