Bizim hoşnut olmamıza, mutlu olmamıza, tatmin olmamıza vesile olan, ruhen ve psikolojik olarak rahatladığımız, sakinleştiğimiz, kendimizi bulduğumuz tabiri caizse şarj olduğumuz anlar, zamanlar vardır.
Dinlediğimiz müzik tarzları, meşgul olduğumuz oyun türleri, arkadaşlarımız, uğraşılarımız, gezip görmek istediklerimiz, seçtiğimiz mekânlar, yediklerimiz içtiklerimiz, bize hitap eden ne varsa tüm seçimlerimiz bizim kim olduğumuzun dışarı yansımış halidir. Nasıl bir ruha, gönle sahip isek zevklerimiz de ona göre şekillenip gelişiyor.
Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de haber verildiği gibi hepimizin içinde birbirine geçmiş yedi tane âlem, yedi nefis basamağı vardır. Bunlar emmare, levvame, mülhime, mutmainne, raziye, merziyye ve safiyedir.
Olaylara, hadiselere bulunduğumuz bu âlemlerden bakarız.
Kişiliğimiz, karakterimiz, huylarımız bu mertebelere göredir. Tabi ki zevklerimiz, hoşlandıklarımız da bulunduğumuz mertebe ve seviye doğrultusundadır. Yani herkes bulunduğu nefis basamağına göre kendine yakışanı yapar.
Kimileri temizlikten zevk alır, kimileri pislikten. Kimileri tatlı sudan zevk alırken kimileri tuzludan.
Kimileri yaşamaktan, yaşatmaktan zevk alırken kimileri vurmaktan, kırmaktan, yok etmekten zevk alır. Bizle başlayıp bizle biten zevklerimiz.
Hizmetten, hayırdan, hasenattan mı zevk alıyoruz yoksa kötülükten, ihanetten mi?
Sevindirmekten, mutlu etmekten mi yoksa üzmekten mi hoşlanıyoruz.
İlimden, irfandan, ihlastan mı yoksa gıybetten, dedikodudan, iftiradan, fitne fesattan mı zevk alıyoruz.
Zararımıza da olsa adaletten mi yoksa bencillikten, zulümden, işkenceden mi hoşlanıyoruz. Haktan mı, batıldan mı?
Haramlardan mı, helallerden mi, hayır olanlardan mı, şer olanlardan mı; iyilerden mi, kötülerden mi, iyilikten mi, kötülükten mi?
Güzelden mi, çirkinden mi?
Yapıcı olmaktan mı, yıkıcı olmaktan mı zevk alıyoruz. Biz kimiz ve nelerden haz alıyoruz, zevk alıyoruz. Kısacası Allah'ı, Peygamberimizi, Ehl-i Beyt'i; cenneti, cehennemi hatırlatan şeylerden mi, yoksa bunlardan uzaklaştıran şeylerden mi hoşlanıyoruz? Kendimize bu soruları soralım ve zevklerimizi gözden geçirelim ki, biz kimiz anlayalım. Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim atasözümüzde olduğu gibi zevklerimizi kendimize sayalım, kim olduğumuzu anlayalım.
Eğitici, kapsayıcı, kucaklayıcı, yetiştirici, birleştirici fikir, gönül dünyamızı açan, genişleten, ibret alabileceğimiz, tefekküre daldıran zevklerimizin olması dileğiyle.
Allah ömrümüzü ve zevklerimizi hayır eylesin.
- ÇİĞDEM PALA: Açık mektup / 14.04.2025
- SEÇİL DAMLA KAYAALP - Öğrenme / 08.03.2025
- BURHAN BORAN: Deprem / 27.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Maarif yüzyılı mı, masallar yüzyılı mı? / 20.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Parayı kim basarsa düzeni o kurar / 19.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Petro-Dolar Tuzağından Kurtuluş: Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Vizyonu / 18.02.2025
- AYŞE ZIVALI: Hoca Atatürk / 08.02.2025
- OZANCAN DERNEK /Efendi kim, köle kim? / 17.01.2025
- MELEK KERESTECİ: Birlik ve beraberlik üzerine / 23.12.2024