‘Sen ne vakit kâfirlere dost olmadın!’
İmam Ali (a.s.), Amr b. As’a, Hudeybiye’de Resûlullah’a yapılanla kendisine yapılanın aynı olduğunu söyleyince, Amr, “Sübhanallah, bizi kâfirlere benzettin, hâlbuki biz iman ehliyiz” dedi. Hz. Ali şöyle buyurdu: “Ey Nabigan’ın oğlu, sen ne vakit kâfirlere dost olmadın, inananlara düşmanlık etmedin?”
03.02.2025 10:53:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Şamlılar, Muaviye'nin dileğine uyup As oğlu Amr'ı hakem tayin ettiler. Sulh antlaşmasının yazılması için Amr, Hz. Ali'nin ordusuna geldi. Ebu Musa ile buluştu. "Mü'minlerin Emiri Ali ile Muaviye arasındaki" diye yazılmaya başlanınca Amr, "Nasıl olur, o sizin emiriniz, bizim değil. Kendi adıyla babasının adını yaz" dedi.
Kays oğlu Ahnef, "Mü'minlerin Emiri lakabını silme, halk birbirini kırsa bile bu lakap kalsın, silersen bir daha anılmaz diye korkuyorum" dedi. Bu sırada Eş'as geldi, "Şu adı sil" dedi. Hz. Ali, "Allah'tan başka ilah yoktur ve uludur, tıpkısı tıpkısına...
Hudeybiye barışının antlaşma yazısını yazarken, 'Bu, Resûlullah Muhammed ile Amr oğlu Suheyl arasındaki uzlaşmadır' ibaresini yazmıştım. Suheyl, 'Senin Allah'ın elçisi olduğunu kabul etsek, seninle savaşır mıydık? Abdullah oğlu Muhammed yaz' dedi. Ben, bu adı silemedim. Hz. Muhammed (s.a.a.), "Yâ Ali, elbette Allah Resulüyüm ve aynı zamanda Abdullah oğluyum. Onların dileği bendeki peygamberliği gidermez ki' buyurdu. Bugün o müşriklerin oğullarıyla bir antlaşma yazıyorum, nitekim dün de babalarıyla bağlanan antlaşmayı yazmıştım. Onda da böyle oldu, bunda da" dedi.
Amr, "Sübhanallah, bizi kâfirlere benzettin, hâlbuki biz iman ehliyiz" dedi. Hz. Ali, "Ey Nabigan'yn oğlu, sen ne vakit kâfirlere dost olmadın, inananlara düşmanlık etmedin?" dedi.
Amr, "Bugünden sonra ebediyen seninle bir mecliste bulunmam" dedi.
Hz. Ali de, "Ben Allah'tan dilerim, meclisimi senden ve senin adamlarından temizlesin" buyurdu.
Antlaşma yazıldı. Üstüne Hz. Ali'nin, altına Muaviye'nin mühürleri basıldı. Her iki mühürdeki yazı da "Muhammedu'r Resûlulllah" yazısıydı.
"Rahman ve Rahim olan Allah adıyla Ebu Talib oğlu Ali ile Ebu Süfyan oğlu Muaviye ve ikisinin taraftarları arasında verilen kararnamedir:
Ali, Iraklılarla onlarla aynı fikirde bulunalar için, Muaviye, Şamlılarla onlarla aynı fikirde güdenler için Allah'ın hükmüne ve Kitabına razı olarak, neyi ihya ederse ihya etmeyi, neyi imha ederse imha etmeyi taahhüt ettiler. Hakem olan Ebu Musa ile As oğlu Amr buluşup Allah'ın Kitabında buldukları hükümle amel edecekler, kitapta bulamazlarsa Peygamber'in sünnetine uyacaklardır. Verecekleri karar için canları, malları, ehilleri emniyet altındadır. Onlar adalet ve hak üzere hüküm verdikleri takdirde ümmet de onlara yardımcıdır. Hüküm vermeden önce birisi ölürse o tarafın emiri ve taraftarları bir başkasını hakem tayin edecektir.
İki emirden biri, hakemlerin kararından önce ölürse o taraf, onun yerine birsini ikame edecektir. Hakemler bir karara varıncaya dek yollar açıktır, silahlar bırakılmıştır; bu hususta hazır olanlar burada bulunmayan müsavidir. Karar, Ramazan ayı çıkıncaya kadar verilecektir. Ancak hakemler dilerlerse kararı evvele alabilirler, dilerlerse Ramazan'dan sonraya atabilirler. Allah'ın Kitabıyla Peygamber'in sünnetine uygun olarak bir hükme varmazlarsa savaş hususunda her iki taraf da evvelki haline döner.
Ümmet, bu hükme, bu uzlaşmaya Allah ile ahd ü misak etmiş ve hükmü itmama ve ona vefa göstermeye karar vermiştir. Bu uzlaşma, umeyre tarafından Hicret'in otuz yedinci yılı Safer ayının on üçüncü çarşamba günü yazıldı."
Mühürlendikten sonra Hz. Ali tarafından, içlerinde sahabeden bazı kimselerin, Abbas oğlu Abdullah'ın da bulunduğu yirmi üç kişi, Muaviye tarafından içlerinde, Mervan, Amr, Utbe Ebu'l-A'ver, Velid de bulunan otuz iki kişi tarafından imzalandı.
Bunlar, şahit mevkiinde idiler. Askerden de hakemlerin verecekleri hükme uyulacağına dair ahit alındı. Kûfe şehriyle Şam arasında, orta yerde bulunan bir mahalde toplanmaya da karar verildi. Hakemler, Şam civarındaki Ezruh şehrinde bir araya geldiler. Hz. Ali, adamlarından dört yüz, Muaviye de dört yüz kişiyi bu kararda bulunup tanıklık etmek üzere oraya gönderdi.
Uzlaşma antlaşması yazıldıktan sonra Eş'as, bu antlaşmayı Eşter'e de imzalatmak istedi. Eşter, "Sağ elimin yazdığını sol elim bozamaz. Rabbimden apaçık delile sahip değil miyim, düşmanımın sapıklığını açıkça bilmiyor muyum; siz de sıkıntıdan sonra üst gelmediniz mi, bunu bilmiyor musunuz" dedi.
Eş'as, "Vallahi sen ne üst olmayı gördün, ne sıkıntı çektin. Gel de şu kâğıda imza et. Zaten halk, senin bu işe karışmanı pek istemiyor ama imza edersen iyi olur" dedi. Eşter, "Doğru söyledin fakat bil ki benim, ne dünya için şu dünyada sana bir meylim var, ne ahiret için ahirette senden bir şey ummadayım. And olsun ki, Allah şu kılıcımla birçok adamın kanını döktü, sen o geberenlerden hayırlı değilsin ve senin kanını dökmeyi hiç de haram bilmem" dedi.
Bu sözlerden sonra Eşter, "Ancak, bu işe razı olmuşum, Mü'minler Emiri'nin razı oluşundandır çünkü onun kabul ettiğini kabul etmişim, reddettiğini reddetmişim; elbette o, ancak doğru yola, gerçeğe tâbi olur" dedi.
Kays oğlu Ahnef, "Mü'minlerin Emiri lakabını silme, halk birbirini kırsa bile bu lakap kalsın, silersen bir daha anılmaz diye korkuyorum" dedi. Bu sırada Eş'as geldi, "Şu adı sil" dedi. Hz. Ali, "Allah'tan başka ilah yoktur ve uludur, tıpkısı tıpkısına...
Hudeybiye barışının antlaşma yazısını yazarken, 'Bu, Resûlullah Muhammed ile Amr oğlu Suheyl arasındaki uzlaşmadır' ibaresini yazmıştım. Suheyl, 'Senin Allah'ın elçisi olduğunu kabul etsek, seninle savaşır mıydık? Abdullah oğlu Muhammed yaz' dedi. Ben, bu adı silemedim. Hz. Muhammed (s.a.a.), "Yâ Ali, elbette Allah Resulüyüm ve aynı zamanda Abdullah oğluyum. Onların dileği bendeki peygamberliği gidermez ki' buyurdu. Bugün o müşriklerin oğullarıyla bir antlaşma yazıyorum, nitekim dün de babalarıyla bağlanan antlaşmayı yazmıştım. Onda da böyle oldu, bunda da" dedi.
Amr, "Sübhanallah, bizi kâfirlere benzettin, hâlbuki biz iman ehliyiz" dedi. Hz. Ali, "Ey Nabigan'yn oğlu, sen ne vakit kâfirlere dost olmadın, inananlara düşmanlık etmedin?" dedi.
Amr, "Bugünden sonra ebediyen seninle bir mecliste bulunmam" dedi.
Hz. Ali de, "Ben Allah'tan dilerim, meclisimi senden ve senin adamlarından temizlesin" buyurdu.
Antlaşma yazıldı. Üstüne Hz. Ali'nin, altına Muaviye'nin mühürleri basıldı. Her iki mühürdeki yazı da "Muhammedu'r Resûlulllah" yazısıydı.
"Rahman ve Rahim olan Allah adıyla Ebu Talib oğlu Ali ile Ebu Süfyan oğlu Muaviye ve ikisinin taraftarları arasında verilen kararnamedir:
Ali, Iraklılarla onlarla aynı fikirde bulunalar için, Muaviye, Şamlılarla onlarla aynı fikirde güdenler için Allah'ın hükmüne ve Kitabına razı olarak, neyi ihya ederse ihya etmeyi, neyi imha ederse imha etmeyi taahhüt ettiler. Hakem olan Ebu Musa ile As oğlu Amr buluşup Allah'ın Kitabında buldukları hükümle amel edecekler, kitapta bulamazlarsa Peygamber'in sünnetine uyacaklardır. Verecekleri karar için canları, malları, ehilleri emniyet altındadır. Onlar adalet ve hak üzere hüküm verdikleri takdirde ümmet de onlara yardımcıdır. Hüküm vermeden önce birisi ölürse o tarafın emiri ve taraftarları bir başkasını hakem tayin edecektir.
İki emirden biri, hakemlerin kararından önce ölürse o taraf, onun yerine birsini ikame edecektir. Hakemler bir karara varıncaya dek yollar açıktır, silahlar bırakılmıştır; bu hususta hazır olanlar burada bulunmayan müsavidir. Karar, Ramazan ayı çıkıncaya kadar verilecektir. Ancak hakemler dilerlerse kararı evvele alabilirler, dilerlerse Ramazan'dan sonraya atabilirler. Allah'ın Kitabıyla Peygamber'in sünnetine uygun olarak bir hükme varmazlarsa savaş hususunda her iki taraf da evvelki haline döner.
Ümmet, bu hükme, bu uzlaşmaya Allah ile ahd ü misak etmiş ve hükmü itmama ve ona vefa göstermeye karar vermiştir. Bu uzlaşma, umeyre tarafından Hicret'in otuz yedinci yılı Safer ayının on üçüncü çarşamba günü yazıldı."
Mühürlendikten sonra Hz. Ali tarafından, içlerinde sahabeden bazı kimselerin, Abbas oğlu Abdullah'ın da bulunduğu yirmi üç kişi, Muaviye tarafından içlerinde, Mervan, Amr, Utbe Ebu'l-A'ver, Velid de bulunan otuz iki kişi tarafından imzalandı.
Bunlar, şahit mevkiinde idiler. Askerden de hakemlerin verecekleri hükme uyulacağına dair ahit alındı. Kûfe şehriyle Şam arasında, orta yerde bulunan bir mahalde toplanmaya da karar verildi. Hakemler, Şam civarındaki Ezruh şehrinde bir araya geldiler. Hz. Ali, adamlarından dört yüz, Muaviye de dört yüz kişiyi bu kararda bulunup tanıklık etmek üzere oraya gönderdi.
Uzlaşma antlaşması yazıldıktan sonra Eş'as, bu antlaşmayı Eşter'e de imzalatmak istedi. Eşter, "Sağ elimin yazdığını sol elim bozamaz. Rabbimden apaçık delile sahip değil miyim, düşmanımın sapıklığını açıkça bilmiyor muyum; siz de sıkıntıdan sonra üst gelmediniz mi, bunu bilmiyor musunuz" dedi.
Eş'as, "Vallahi sen ne üst olmayı gördün, ne sıkıntı çektin. Gel de şu kâğıda imza et. Zaten halk, senin bu işe karışmanı pek istemiyor ama imza edersen iyi olur" dedi. Eşter, "Doğru söyledin fakat bil ki benim, ne dünya için şu dünyada sana bir meylim var, ne ahiret için ahirette senden bir şey ummadayım. And olsun ki, Allah şu kılıcımla birçok adamın kanını döktü, sen o geberenlerden hayırlı değilsin ve senin kanını dökmeyi hiç de haram bilmem" dedi.
Bu sözlerden sonra Eşter, "Ancak, bu işe razı olmuşum, Mü'minler Emiri'nin razı oluşundandır çünkü onun kabul ettiğini kabul etmişim, reddettiğini reddetmişim; elbette o, ancak doğru yola, gerçeğe tâbi olur" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.