15 Temmuz felaketini ülkemize ve milletimize yaşatan malum şebekenin "Türkçe Olimpiyatları" diye bir kandırmacası vardı.
Büyük şehirlerin büyük salonlarını, bazen de stadyumlarını hıncahınç doldurarak, çeşitli ülkelerden getirdikleri çocuklara Türkçe şarkılar ve türküler söyleterek kitlelere yayılmaya çalışırlardı.
İşte o meşhur göz boyama programları ile özellikle iktidar çevrelerinin gözlerini iyice boyamışlardı, öyle ki ülkenin Başbakanından, bakanlarından, milletvekillerinden partinin bölgedeki tüm teşkilatlarına kadar hemen hepsi o programlarda Pensilvanya'ya selam göndermek için sıraya girerlerdi, "Bitsin artık bu hasret buluşalım gayri" makamında göz yaşları bile dökerlerdi.
Haklarını teslim etmek lazım, elinizde tuttuğunuz bu gazetenin yazar kadrosu, sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın uyarıları istikametinde o malum diyalogcu şebekeye ta başından beri mesafeli durduğu için, söz konusu şarkı-türkü programlarının da göz boyamadan ibaret olduğunu söyledi, yazdı ve dört bir yana duyurmaya çalıştı.
İktidar sarhoşluğu ile başları dönen iktidar çevreleri ve kayıtsız-şartsız destekçileri ve dahi malum şebekenin elemanları bizleri kıskançlıkla suçlarlar, sesimizin bastırılmasına çalışırlardı.
Yanlışta ısrar etmenin, ısrarla yanlışı savunmanın acı faturasını ne yazık ki millet 15 Temmuz felaketinde canı ile ve malı ile ödedi.
Milletimiz bu kanlı darbe girişimi ile biraz uyanır, kendine gelir gibi oldu ama, geçmişi çabuk unuttu ve iktidarın yanlışlarını savunmaya devam etti ve ediyor.
Yanlışı savunmanın kaça mal olduğuna bizzat şahit olduğu halde, tarifsiz acıları can evinde yaşadığı halde yanlışları, iktidarın yanlışlarını savunmayı sürdürüyor.
Malum olduğu üzere, ülkenin kilit noktalarını, en önemli bakanlıklarını ve kurumlarını malum şebekeye teslim eden bu iktidar idi, onların her türlü göz boyama programlarına sonuna kadar destek veren bu iktidardı, bu şebekenin dışarıdaki başına selam salmak için sıraya girenler de bu iktidarın üyeleri idi.
"Ne istediniz de vermedik, ne dediniz de yapmadık?" diye kendi ağızlarından itiraf ettikleri gibi, o şebekenin ülkeye kanlı darbe teşebbüsünde bulunacak kadar palazlanmasında aslan payı, mevcut iktidarındır.
Böylesine hayati hataların hesabını sorması beklenirken, milletin ve devletin hayatına kasteden bu tür hain teşebbüslerin yollarını döşediği için iktidara surat asması beklenirken, ülkenin önde gelen ilim çevreleri, yazar-çizer takımı hala bu iktidarın yanlışlarını savunmaya devam ediyorlar.
15 Temmuz'a gelene kadar savunduğunuz yanlışların, alkışladığınız yanlış adamların ülkenin başına açtıkları belalara bakınca hala savunmaya devam ettiğiniz yanlışların da başımıza hangi musibetleri açacağı hususunda gerçekten endişeliyiz.
Uyarılarında ne yazık ki sürekli haklı çıkan bu kadroya kulak vermeniz, dikkat kesilmeniz temennisiyle.
Büyük şehirlerin büyük salonlarını, bazen de stadyumlarını hıncahınç doldurarak, çeşitli ülkelerden getirdikleri çocuklara Türkçe şarkılar ve türküler söyleterek kitlelere yayılmaya çalışırlardı.
İşte o meşhur göz boyama programları ile özellikle iktidar çevrelerinin gözlerini iyice boyamışlardı, öyle ki ülkenin Başbakanından, bakanlarından, milletvekillerinden partinin bölgedeki tüm teşkilatlarına kadar hemen hepsi o programlarda Pensilvanya'ya selam göndermek için sıraya girerlerdi, "Bitsin artık bu hasret buluşalım gayri" makamında göz yaşları bile dökerlerdi.
Haklarını teslim etmek lazım, elinizde tuttuğunuz bu gazetenin yazar kadrosu, sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın uyarıları istikametinde o malum diyalogcu şebekeye ta başından beri mesafeli durduğu için, söz konusu şarkı-türkü programlarının da göz boyamadan ibaret olduğunu söyledi, yazdı ve dört bir yana duyurmaya çalıştı.
İktidar sarhoşluğu ile başları dönen iktidar çevreleri ve kayıtsız-şartsız destekçileri ve dahi malum şebekenin elemanları bizleri kıskançlıkla suçlarlar, sesimizin bastırılmasına çalışırlardı.
Yanlışta ısrar etmenin, ısrarla yanlışı savunmanın acı faturasını ne yazık ki millet 15 Temmuz felaketinde canı ile ve malı ile ödedi.
Milletimiz bu kanlı darbe girişimi ile biraz uyanır, kendine gelir gibi oldu ama, geçmişi çabuk unuttu ve iktidarın yanlışlarını savunmaya devam etti ve ediyor.
Yanlışı savunmanın kaça mal olduğuna bizzat şahit olduğu halde, tarifsiz acıları can evinde yaşadığı halde yanlışları, iktidarın yanlışlarını savunmayı sürdürüyor.
Malum olduğu üzere, ülkenin kilit noktalarını, en önemli bakanlıklarını ve kurumlarını malum şebekeye teslim eden bu iktidar idi, onların her türlü göz boyama programlarına sonuna kadar destek veren bu iktidardı, bu şebekenin dışarıdaki başına selam salmak için sıraya girenler de bu iktidarın üyeleri idi.
"Ne istediniz de vermedik, ne dediniz de yapmadık?" diye kendi ağızlarından itiraf ettikleri gibi, o şebekenin ülkeye kanlı darbe teşebbüsünde bulunacak kadar palazlanmasında aslan payı, mevcut iktidarındır.
Böylesine hayati hataların hesabını sorması beklenirken, milletin ve devletin hayatına kasteden bu tür hain teşebbüslerin yollarını döşediği için iktidara surat asması beklenirken, ülkenin önde gelen ilim çevreleri, yazar-çizer takımı hala bu iktidarın yanlışlarını savunmaya devam ediyorlar.
15 Temmuz'a gelene kadar savunduğunuz yanlışların, alkışladığınız yanlış adamların ülkenin başına açtıkları belalara bakınca hala savunmaya devam ettiğiniz yanlışların da başımıza hangi musibetleri açacağı hususunda gerçekten endişeliyiz.
Uyarılarında ne yazık ki sürekli haklı çıkan bu kadroya kulak vermeniz, dikkat kesilmeniz temennisiyle.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025