"İsrail, coğrafi statüsü itibarıyle Tevrat'a göre Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış bir ülke. Sınırları tanımlanmamış. İlhak edilen topraklar da Tevrat'a göre ayarlanmış. Şaron, işgal ve katliamı Tevrata göre ayarlıyor"
Araştırmacı yazar Aytunç Altındal, Filistin'deki işgal ve katliamı anlamak için öncelikle İsrail'in kuruluş senaryosunun çok iyi tahlil edilmesi gerektiğini belirtti. İsrail'in nasıl kurulduğunun hiç tartışılmadan Filistin konusunda, İsrail maalesef kötü davranıyor ama Filistinliler de terör uyguluyorlar, hak ediyorlar türünden Haçlı yaklaşımının sergilendiğini belirten Altındal, "Öncelikle şunun çok iyi bilinmesi lazım: İsrail, coğrafi statüsü itibariyle Tevrat'a göre Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış bir ülke. Burası çok mu önemli? Elbette. Ne demek Tevrat'a göre? Yahudi şeriatına göre oluşturulmuş bir coğrafi statü sözkonusu. Yahudi şeriatında, aynen Tevrat'ta geçtiği şekilde. Hem de sadece coğrafi statüsü kurulmuş bir ülke; sınırları belli değil. Bölgede Birleşmiş Milletler tarafından İsrail'in sınırları tanımlanmış değil. Evvela ortada coğrafî statünün Tevrat'taki Yahudi şeriatına göre tanımlanmış olan karşılığı ne? Bunun karşılığı Yahudilerin Tevrat'ta ne kadar yer gösteriliyorsa o kadarı bizimdir meselesi var" şeklinde konuştu.
İsrail'de Tevrat şeriat hukuku ve seküler hukuk olmak üzere iki hukukun yürürlükte olduğunun altını çizen Altındal, "Şaron ve benzerleri diyorlar ki biz siyonistiz. Siyonistiz ama biz muhafazakar siyonistiz. Bir de Ortodoks Yahudiler var. Şaron ve ekibi bu Ortodoks Yahudilerden farklı olduklarını söylüyorlar. Biz doğrudan doğruya siyonist olarak Yahudi şeriatından başka dünyada hiçbir kanunun boyunduruğuna girmeyiz, diyorlar. İşin püf noktası burda. Dolayısıyla hiç kimse onlara, sen Birleşmiş Milletler kararına uy veya mevcut devlet hukukuna uy diyemiyor. Yanında Şimon Perez gibi adam var, laik bir adam bu. Şaron diyor ki ben laik maik değilim. Şimdi diyor ben sadece ve sadece Yahudi şeriatına boyun eğerim. Perez ne yaparsa yapsın ne derse desin hiçbir şekilde engellemesi mümkün değil" şeklinde konuştu.
Şaron ekibinin Yahudi akidesine göre Filistin bölgesinde, Golan tepeleri gibi işgal edilen topraklarla Batı Şeria gibi ilhak edilen iki tür toprak bulunduğuna dikkat çeken Altındal, "Şaron işgal edilen topraklardan bir çakıl taşı dahi veremeyiz, diyor. 21 sene önceki açıklaması bu. Şaron kendisini ilhak edilen kutsal toprakların komiseri olarak görüyor. Buraları bizim ilhakımızdır ve Tevrat'a göre bunlar bizimdir, diyor. Ve biz bu bölgede öyle seküler hukuk, devlet mevlet tanımayız, diyor. Nitekim, bir iki sene önce dedi ki, ben buraya bir milyon Yahudi yerleştireceğim. Bir milyon Yahudi yerleştireceğim dedi buraya adam yirmi bir sene önce. O sırada Perez de vardı. Perez ağzını açamadı" şeklinde konuştu.
Altındal "Ne zaman ki Camp David antlaşması imzalandı. İmzalandığı gün Menahem Began, ilhak topraklarında altı tane yeni şehir kuracağız. açıklaması yaptı. Ve 47 bin silahlı Yahudiyi ilhak topraklarına soktular. Buna karşılık da, işgal bölümündeki topraklardan bazılarını Mısır'a bıraktılar. Yani antlaşmalar da, coğrafi statüler de, herşey Tevrat'a göre gidiyor, Yahudi şeriatına göre ilerliyor. Şimdi burda altını çizmemiz gereken konu şu. İsrail çağdaş bir devlet değil. Nerde bizdeki o meşhur laikler; hani her gece laisizim diye yatıp sabah laiklik elden gitti diye kalkanlar, insan hakları savunucuları. Hiçbirinden ses yok" dedi.
Şaron'un ABD ile birlikte 20 yıllık bir plan hazırladığını söyleyen Altındal, "Eski Başbakan Netenyahu, önemli bir açıklama yaptı ve bir rapor yazdı. Abisi gizli servisin başındaydı aynı zamanda. Yazdığı raporda şunu söyledi; Bölgemizde önce demokrasi değil, önce güvenlik gelir. İsrail'in güvenliği gelir. Likut Partisi 1981'den itibiran bütün ilhak topraklarını İsrail'in güvenlik bölgesi olarak ilan etti. Yani bunun alt yapısı, dün oluşmadı bu işin. Şaron gibi katil ve terörist bir teşkilatın üyesi tekrar nasıl oldu da Başbakan oldu. İşte bu planın çerçevesinde oldu. Böyle bir plan olmasaydı sistem mutlaka elerdi. Hem Ramallah'ın bu ilk ilhakı değil. 77 senesinde 20 bin kişiyle girdiler. Ramallah'a silahlı 20 bin Yahudi girde ve dedi ki biz burda piknik yapacağız dediler. Böyle böyle hazırlandı. Duvar meselesine gelince, ilk defa bu Ramallah'a giren Rabbi Cook ve bu Reminger, dedi ki biz Araplarla aramıza duvar çekeceğiz, yalnız duvarın nereden çekileceğine biz karar vereceğiz. Onu da Tevrat'a göre çekiceğiz. Mesela Nablus diyoruz bugün. Adamlar Nablus demiyor ki, Şeyh diyor. Oranın ismi, Tevrat'ta Şeyh görünüyor. Şeyh bizimdir diyor. Nablus ismini Araplar koydu sonradan.
Dolayısıyla şu olayı çok iyi anlamamız lazım; dün olduğu gibi bugün de Şaron Tevrat'a göre ilerliyor. Şimdi oradaki mücadele Yahudi şeriatçılarıyla, vatanlarına sahip çıkmak isteyen Filistinliler arasındaki mücadele. Türkiye'de olayın bu tarafına dikkat çekilmiyor" dedi.
Altındal, "Türkiye, İsrail'den demokrasinin gelişmesini istemelidir. Laikliğin gelişmesini istemelidir. Tevrat'a göre sınır belirlemekten vazgeç demelidir. Birleşmiş Milletler'de Türkiye'nin bir etkisi yok ama Arap ülkeleri İsrail'in sınırlarını tanımlanmasını istemelidir" şeklinde konuştu.
Araştırmacı yazar Aytunç Altındal, Filistin'deki işgal ve katliamı anlamak için öncelikle İsrail'in kuruluş senaryosunun çok iyi tahlil edilmesi gerektiğini belirtti. İsrail'in nasıl kurulduğunun hiç tartışılmadan Filistin konusunda, İsrail maalesef kötü davranıyor ama Filistinliler de terör uyguluyorlar, hak ediyorlar türünden Haçlı yaklaşımının sergilendiğini belirten Altındal, "Öncelikle şunun çok iyi bilinmesi lazım: İsrail, coğrafi statüsü itibariyle Tevrat'a göre Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış bir ülke. Burası çok mu önemli? Elbette. Ne demek Tevrat'a göre? Yahudi şeriatına göre oluşturulmuş bir coğrafi statü sözkonusu. Yahudi şeriatında, aynen Tevrat'ta geçtiği şekilde. Hem de sadece coğrafi statüsü kurulmuş bir ülke; sınırları belli değil. Bölgede Birleşmiş Milletler tarafından İsrail'in sınırları tanımlanmış değil. Evvela ortada coğrafî statünün Tevrat'taki Yahudi şeriatına göre tanımlanmış olan karşılığı ne? Bunun karşılığı Yahudilerin Tevrat'ta ne kadar yer gösteriliyorsa o kadarı bizimdir meselesi var" şeklinde konuştu.
İsrail'de Tevrat şeriat hukuku ve seküler hukuk olmak üzere iki hukukun yürürlükte olduğunun altını çizen Altındal, "Şaron ve benzerleri diyorlar ki biz siyonistiz. Siyonistiz ama biz muhafazakar siyonistiz. Bir de Ortodoks Yahudiler var. Şaron ve ekibi bu Ortodoks Yahudilerden farklı olduklarını söylüyorlar. Biz doğrudan doğruya siyonist olarak Yahudi şeriatından başka dünyada hiçbir kanunun boyunduruğuna girmeyiz, diyorlar. İşin püf noktası burda. Dolayısıyla hiç kimse onlara, sen Birleşmiş Milletler kararına uy veya mevcut devlet hukukuna uy diyemiyor. Yanında Şimon Perez gibi adam var, laik bir adam bu. Şaron diyor ki ben laik maik değilim. Şimdi diyor ben sadece ve sadece Yahudi şeriatına boyun eğerim. Perez ne yaparsa yapsın ne derse desin hiçbir şekilde engellemesi mümkün değil" şeklinde konuştu.
Şaron ekibinin Yahudi akidesine göre Filistin bölgesinde, Golan tepeleri gibi işgal edilen topraklarla Batı Şeria gibi ilhak edilen iki tür toprak bulunduğuna dikkat çeken Altındal, "Şaron işgal edilen topraklardan bir çakıl taşı dahi veremeyiz, diyor. 21 sene önceki açıklaması bu. Şaron kendisini ilhak edilen kutsal toprakların komiseri olarak görüyor. Buraları bizim ilhakımızdır ve Tevrat'a göre bunlar bizimdir, diyor. Ve biz bu bölgede öyle seküler hukuk, devlet mevlet tanımayız, diyor. Nitekim, bir iki sene önce dedi ki, ben buraya bir milyon Yahudi yerleştireceğim. Bir milyon Yahudi yerleştireceğim dedi buraya adam yirmi bir sene önce. O sırada Perez de vardı. Perez ağzını açamadı" şeklinde konuştu.
Altındal "Ne zaman ki Camp David antlaşması imzalandı. İmzalandığı gün Menahem Began, ilhak topraklarında altı tane yeni şehir kuracağız. açıklaması yaptı. Ve 47 bin silahlı Yahudiyi ilhak topraklarına soktular. Buna karşılık da, işgal bölümündeki topraklardan bazılarını Mısır'a bıraktılar. Yani antlaşmalar da, coğrafi statüler de, herşey Tevrat'a göre gidiyor, Yahudi şeriatına göre ilerliyor. Şimdi burda altını çizmemiz gereken konu şu. İsrail çağdaş bir devlet değil. Nerde bizdeki o meşhur laikler; hani her gece laisizim diye yatıp sabah laiklik elden gitti diye kalkanlar, insan hakları savunucuları. Hiçbirinden ses yok" dedi.
Şaron'un ABD ile birlikte 20 yıllık bir plan hazırladığını söyleyen Altındal, "Eski Başbakan Netenyahu, önemli bir açıklama yaptı ve bir rapor yazdı. Abisi gizli servisin başındaydı aynı zamanda. Yazdığı raporda şunu söyledi; Bölgemizde önce demokrasi değil, önce güvenlik gelir. İsrail'in güvenliği gelir. Likut Partisi 1981'den itibiran bütün ilhak topraklarını İsrail'in güvenlik bölgesi olarak ilan etti. Yani bunun alt yapısı, dün oluşmadı bu işin. Şaron gibi katil ve terörist bir teşkilatın üyesi tekrar nasıl oldu da Başbakan oldu. İşte bu planın çerçevesinde oldu. Böyle bir plan olmasaydı sistem mutlaka elerdi. Hem Ramallah'ın bu ilk ilhakı değil. 77 senesinde 20 bin kişiyle girdiler. Ramallah'a silahlı 20 bin Yahudi girde ve dedi ki biz burda piknik yapacağız dediler. Böyle böyle hazırlandı. Duvar meselesine gelince, ilk defa bu Ramallah'a giren Rabbi Cook ve bu Reminger, dedi ki biz Araplarla aramıza duvar çekeceğiz, yalnız duvarın nereden çekileceğine biz karar vereceğiz. Onu da Tevrat'a göre çekiceğiz. Mesela Nablus diyoruz bugün. Adamlar Nablus demiyor ki, Şeyh diyor. Oranın ismi, Tevrat'ta Şeyh görünüyor. Şeyh bizimdir diyor. Nablus ismini Araplar koydu sonradan.
Dolayısıyla şu olayı çok iyi anlamamız lazım; dün olduğu gibi bugün de Şaron Tevrat'a göre ilerliyor. Şimdi oradaki mücadele Yahudi şeriatçılarıyla, vatanlarına sahip çıkmak isteyen Filistinliler arasındaki mücadele. Türkiye'de olayın bu tarafına dikkat çekilmiyor" dedi.
Altındal, "Türkiye, İsrail'den demokrasinin gelişmesini istemelidir. Laikliğin gelişmesini istemelidir. Tevrat'a göre sınır belirlemekten vazgeç demelidir. Birleşmiş Milletler'de Türkiye'nin bir etkisi yok ama Arap ülkeleri İsrail'in sınırlarını tanımlanmasını istemelidir" şeklinde konuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.