Bugün, dünyada ve ülkemizde bunalımın, stres ve de huzursuzluğun olduğu bilinen bir gerçek. Teknolojik ilerlemelere, hayatı kolaylaştıran imkanların genişlemesine rağmen, insanlık stresten, bunalımdan kurtulamıyor. Bizim gençlik dönemlerimizi hatırlıyorum da, o dönemde, hep şu iddia ile ortaya çıkılıyordu:
"Eğer siz insanların ekonomik noksanlıklarını, dertlerini giderirseniz, insanlığın huzur ve sükûnet içerisinde hayatlarına devam ettiğini göreceksiniz. Bugün insanlıkta bir kaos, bir bunalım, bir stres varsa bu ekonomik açıdan aç olmalarından kaynaklanıyor. Doyum noktasına ulaşamamalarından kaynaklanıyor." İddia buydu.
Tabii bu iddia aslında o günkü insanın iddiası değildir. Materyalizmin temeline bakıldığı zaman, hayatı sadece maddeden ibaret görmesi münasebetiyle her şeyi o kulvarda değerlendirir; "huzur varsa, mutluluk varsa, saadet varsa, iktisadî imkânların mevcudiyetinden dolayı vardır.
Yoksa bunlar olmadığı için yoktur" iddiasını savunur. Ama biz, bunalımların, buhranların, streslerin çoğaldığı dönemlere, devirlere ve de bölgelere baktığımız zaman, bilakis ekonomiden mahrum olan insanların değil de, iktisadî olarak güçlü insanların çok daha fazla bunalımda olduğunu müşahede ediyoruz.
Asıl açlık gönülde yaşanıyor
Bu teze göre, dünyanın en zengin devletlerinden bir tanesi olan İsviçre'de, buhran ve bunalımın olmaması gerekirdi. Fakat dünyada en fazla intiharın veya intihara teşebbüsün görüldüğü ülkelerden biridir İsviçre.
Dünyada en fazla zenginin yaşadığı bölge Amerika'dır. Bakıyoruz ki; intihar olayları burada da oldukça fazladır. İnsan öldürmeler yine oradadır. İngiltere'ye, Fransa'ya bakıyorsunuz, durum bundan farklı değil. Buda bize gösteriyor ki; materyalizmin bu iddiası yanlıştır.
Demek ki insanın, her türlü imkâna sahip olduğu halde doymayan bir tarafı var. Açlık dediğimiz husus söz konusu ki, bu açlıktan dolayı arayışını sürdürüyor. İnsanda bitmek bilmeyen bir arayış söz konusu…
Acaba insanın bu arayışı, ekonomik midir yoksa bunun dışında bir şeyler var da, omudur? Elbette ki ekonominin insan hayatında önemli bir yeri vardır. İnsan maddeye manasıyla bir bütündür. O ne sadece maddedir, ne sadece manadır. Bu ikisinin arasında mükellef bir varlıktır. Onun için onun madde yönü de var, mana yönü de var.
Maddeten midesinin, manen de kalbinin doyması gerekiyor. Biz, Milli Ekonomi Model'imizde maddî yönünün nasıl doyacağını bütün yönleriyle ele aldık ve insanlığın hizmetine sunduk. Biz burada onun mana yönünü ele alacağız.
"Kalplerinizi ancak Allah'ın zikri doyurur"
Ayet–i kerimede Cenab–ı Hak buyuruyor ki: "Dikkat edin! Kalplerinizi ancak Allah'ın zikri doyurur." Yani, zikrettiğiniz lafızlar mana itibariyle sizi Yaratıcıya taşımıyorsa, kalbinizi doyurması mümkün değildir. Onun için Allah, "Dikkat ediniz! Kalpleriniz ancak Beni zikirle doyar" buyuruyor.
Bugün insanlığın hayatına bakıyoruz! Zikri, hayatının merkezine koymak yerine, "İslam'da zikir var mıdır, yok mudur?" gibi boş tartışmaların içine girmiştir.
İman ehli diye kabul ettiğimiz insanlar bile, kendisini Allah'a taşıyacak ubudiyetten mahrum ve uzak. Dolayısıyla İlahî beyanla apaçık belirlenmiş huzur yolundan nasiplenmemek bizi buhranların ve sıkıntıların içine yuvarlamaktadır.
"Müslüman'ız" diyoruz ama onun inceliğinden, onun zarafetinden, nezaketinden maalesef mahrumuz. O kimlikten mahrumuz. O kimlik bizim iç tabiatımızda olmayınca, bu kimliğin sahibi olan Cenab–ı Hak ile irtibatımızı kuramıyoruz. Halbuki "ruh" dediğimiz cevher sahibi ile beraber olma aşkını, sevdasını, hasretini yaşıyor.
O'ndan gelen ruh, Hakk'tan gelen ruh, O'nu bulamayınca, O'nu göremeyince, O'nu sezemeyince, O'nu yaşayamayınca artık önüne ne koyulursa koyulsun hiçbir şey ile doymuyor.
İnsan neyi aradığını bilmiyor
Netice itibariyle, bunalımlar ve buhranlar devam ediyorsa, arayışımız da isabetli değil demektir. Maddeci mantıkla hayatımızın berkemal olarak devam edeceğini zannediyoruz. Misafir odamızı dayalı döşeli hale getirdik, mutfağımızı dört dörtlük yaptık, evimiz apartman oldu, köşk oldu, saray oldu, villa oldu; her şey mutantan, mütezeyyin, mükemmel ve fakat onun içinde yaşayan insan kupkuru, içi boş, kurtlanmış ağaca dönmüş vaziyette.
Eğer insan Mutlak Gerçeği, kendi iç tabiatında bulmuşsa, yani bir ömre bedel olan zenginliği yakalamışsa, Yunus'umuzun dediği gibi,"Ballar balını buldum/Kovanım yağma olsun" der.
Yani iç tabiatında olan o hazineyi, o zenginliği bulmuşsa, niye kalkıp başka şeyle kendini oyalayacaksın ki? Evet, arayış var; doğru, ama insan neyi aradığını bilmiyor.
Allah'ı bulana kadar arayış devam eder
Bugün insanlığın aradığı Allah'tır. Neden? Çünkü O'ndan geldik ve mutlaka O'na gideceğiz. Allah, "Ben, ona ruhumdan üfledim" diyor. O'nun cevherini taşıyoruz. O'nu bulana kadar bu sevda devam eder, bu arayış devam eder. Bu arayışı bitirmek istiyorsak, bilmemiz lazım ki, bunun yolu dış tabiatımızda değil, iç tabiatımızda, kalptedir.
"Ben Allah'a yürümek istiyorum…"
Doğru! Güzel! Peki, nerede yürüyeceksin? Kalp caddesinde… O'nu şu veya bu caddeden gidip bulamazsın. Kalpten gidip, bulacaksın. Niye? İnsan, o ibadetle, o zikirle Allah'a yürüyor. Allah'a yürüdükçe O'na yaklaşıyor. Allah ile konuşuyor, sohbet ediyor, arkadaş oluyor. Bizim için mutlak örnek olan Allah'ın Sevgilisi ve Ehl–i Beyt'in hayatına baktığımızda bu halin zirvesini müşahede ediyoruz.
Kısaca, mutlu ve huzurlu bir dünya hayatının elde edilmesi ve ahiretin kazanılması, zikir ve ibadetle mutmain olmuş kalpten geçer. Allah bu konuda hepimizi muvaffak eylesin. (Prof. Dr. Haydar Baş İcmal 2012)
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Ruhun arayışı sahibini bulana kadar devam eder / 17.01.2025
- Bu mücadele ezelidir -2- / 16.01.2025
- Bu mücadele ezelidir -1- / 15.01.2025
- Hakikate ters düşenlerin özellikleri -2- / 14.01.2025
- Hakikate ters düşenlerin özellikleri -1- / 13.01.2025
- Onları cehennem ateşi yakmaz / 12.01.2025
- Ne evladın ne de malın fayda etmeyeceği gün / 11.01.2025
- Müslümanlıktaki hikmet nedir? / 10.01.2025
- Son Nefes / 09.01.2025
- Halkın çağrısına icabet ettik / 08.01.2025
- Bu mücadele ezelidir -2- / 16.01.2025
- Bu mücadele ezelidir -1- / 15.01.2025
- Hakikate ters düşenlerin özellikleri -2- / 14.01.2025
- Hakikate ters düşenlerin özellikleri -1- / 13.01.2025
- Onları cehennem ateşi yakmaz / 12.01.2025
- Ne evladın ne de malın fayda etmeyeceği gün / 11.01.2025
- Müslümanlıktaki hikmet nedir? / 10.01.2025
- Son Nefes / 09.01.2025
- Halkın çağrısına icabet ettik / 08.01.2025