Resulullah’ın kızı Hz. Fâtıma
Hz. Fâtımatü'z-Zehra, Allah Resûlü Hz. Muhammed Mustafa'nın kızıdır. Annesi Haticetü'l-Kübra'dır. Hz. Fâtıma, Allah'ın, Kur'an'da tertemiz olduğunu beyan ettiği beş kişiden birisidir
11.08.2024 08:22:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Fâtımatü'z-Zehra, Allah Resûlü Hz. Muhammed Mustafa'nın kızıdır. Annesi Haticetü'l-Kübra'dır.
Hz. Fâtıma, Allah'ın, Kur'an'da tertemiz olduğunu beyan ettiği beş kişiden birisidir.
Hz. Fâtıma'nın doğumu
Hz. Hatice doğum sancıları sıklaştığı zaman komşularını ve Hâşimoğulları'nın kadınlarını yardıma çağırdı.
Ancak Hz. Muhammed (s.a.v.) ile olan evliliğini bahane ederek O'nu boykot eden kadınlar doğumuna da gelmeyeceklerini haber verdiler. Böyle bir anda Cenab-ı Hak, O'nu yalnız bırakmadı. Allah'ın melekleri ve insanlık tarihinin dört büyük kadını O'na yardıma gönderildiler:
"Ey Hatice! Üzülme, biz Rabbin tarafından Sana gönderilmiş elçileriz. Biz Senin kardeşleriniz. Ben Sâre, bu da Mezahim kızı Asiye'dir. O Senin cennetteki arkadaşındır. Bu da İmran kızı Meryem'dir. Bu ise, Mûsa b. İmran'ın (a.s.) kız kardeşi Gülsüm'dür. Senin doğum esnasında çekeceğin zorlukları hafifletmek için Allah bizi Sana gönderdi."
Böylece Hz. Hatice'nin biri sağında, biri solunda, biri önünde, biri de arkasında oturdu. Derken temiz ve pak olarak cennet gülü Hz. Fâtıma doğdu.
Hz. Fâtıma doğunca, O'nun pak bedeninden bir nur yükseldi. Bu nur bütün Mekke evlerine girdi. Önünde oturan kadın Hz. Fâtıma'yı aldı ve Kevser suyuyla yıkadı. İki beyaz hırka çıkardı. Birini bedenine sardı, birini de üzerine örttü. Sonra Hz. Fâtıma'yı konuşturmaya çalıştı.
Hz. Fâtıma şehadet getirdi ve bu kadınlara selam verdi. Kadınların her birini isim vererek selamladı. Kadınlar O'na gülümsediler. Dediler ki: "Ey Hatice! Temiz, pak, arı ve uğurlu olarak al O'nu. O'na ve soyuna bereket verilmiştir."
Hz. Hatice sevinçle ve güler yüzle çocuğunu aldı. Göğsünü verdi. Derhal sütü kaynamaya başladı.
Siretü'l-Molla'dan rivâyetle, Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmektedir:
"Cebrail Bana cennetten bir elma getirdi; Ben onu yedim ve Hatice ile bir araya geldim. O, Fâtıma'ya hamile kaldı. Hatice, 'Benim kolay bir hâlim var. Sen Benim yanımdan ayrıldığında (ve Ben yalnız kaldığımda) karnımdaki çocuk Benimle konuşuyor' diyordu.
Hatice, doğum vakti geldiğinde Kureyş hanımlarına haber gönderdi. Ama onlar kabul etmeyip, 'Muhammed'in (s.a.v.) hanımı olduğun için Senin yanına gelmeyiz' dediler.
Bu esnada aniden, güzellik ve nurları vasfedilemeyecek dört hanım Hatice'nin huzuruna geldi.
Onlardan biri, 'Ben Senin annen Havva'yım'; diğeri, 'Ben Mezâhim kızı Asiye'yim'; öbürü ise, 'Ben Mûsa'nın bacısı Gülsüm'üm'; dördüncüsü de, 'Ben İmran'ın kızı ve İsa'nın annesi Meryem'im' dediler ve sözlerine şunu eklediler: 'Kadınların yapması gereken işi üstlenmek ve Sana yardım etmek için geldik.'
Hatice diyor ki: Böylece Fâtıma dünyaya geldi ve secde halinde yere düştü ama parmağını göğe doğru kaldırmıştı."
Hz. Fâtıma'nın vefat ânı
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) vefatı ânında yanında ne eşi Hz. Ali (a.s.), ne de çocuklarından birisi vardı. Sadece Esma binti Ümeys O'nun yanında idi.
İbn-i Sa'd'ın "Tabakât" adlı eserinde Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ölüm ânı ile ilgili olarak şunlar yazmaktadır:
"Ebu Rafi kanalıyla Esma'dan gelen rivâyete göre;
Fâtıma (a.s.) yatağına yattıktan sonra, Esma'ya ölümünün yakın olduğunu ve dışarı çıkmasını, daha sonra kapıda üç kez seslenmesini, eğer cevap vermezse ölmüş olduğunu bilmesini söyledi.
Esma bir süre sonra Fâtıma'nın (a.s.) odadan çıkmadığını görünce seslendi bir ses işitmeyince odaya girdi ve Fâtıma'nın (a.s.) ruhunu teslim ettiğini gördü."
Bazı eserlerde Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ölüm zamanı ile ilgili bir rüya gördüğü rivayet edilir.
"Fâtıma (a.s.) şunları söylüyor:
Babamın vefatından birkaç gün sonra rüyada O'nu gördüm. Bana yaklaştı; bunu görünce kendimi tutamadım, bağırmaya başladım; 'Baba, Babacığım! Senin ölümünle göğün bizimle ilişkisi kesildi… Bu ırmak da Allah-u Teâlâ'nın Bana vaad ettiği Kevser'dir. Babam nerede?' dedim.
'Şimdi Senin yanına gelecek' dediler.
Bu sırada bir saray göründü; diğer saraylardan daha beyaz, daha iyi ve güzel örtülerle donatılmış. Kendimi saraydaki tahtlardan birinin üzerinde buldum. Babamı orada oturmuş halde gördüm. Bir grup O'nunla birlikte idi. Beni kucakladı, alnımdan öptü, 'Hoş geldin kızım' dedikten sonra yanına oturttu ve şöyle buyurdu: 'Biricik yavrum! Allah'ın Senin için hazırladığı şeyi ve Senin daha önce Allah rızası için yaptıklarının karşılığını görmedin mi?'
Ardından Bana yüksek saraylar gösterdi; içinde değerli eşyalar, güzel süslemelerle çok sayıda odası vardı. 'Bu saray Senin, Kocanın, Evlatlarınızın ve Sizi sevenlerin olacaktır. Kızım, sevin zira kısa bir süre sonra yanıma geleceksin' diye buyurdu."
Yine rivâyet edilir ki; öleceğini anladığı zaman Kendini toplayarak kalkmış ve çocuklarına karşı son annelik vazifelerini yerine getirmiştir. Çocuklarının elbiselerini yıkamış, onların da başlarını yıkamış, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) kabrine ziyarete yollamıştır. Kızlarını da evden uzaklaştırmıştır.
Son anlarıyla ilgili bir başka bilgi de Fuzulî'den şöyle rivâyet edilmektedir:
"Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ölümünden üç ay geçince, bir söylentiye göre altı ay sonra, bir gün Hz. Ali (a.s.) evine geldiğinde, Fâtıma'yı (a.s.), biraz hamur açmış ve bir miktar gül suyu ile çocuklarının saçlarını yıkamış ve onların esvaplarını yıkamak için biraz su hazırlamış gördü.
Hz. Ali (a.s.) bu hâle şaştı. 'Ey zamanın en büyüğünün kızı ve ey cihanın iffetli kadını' dedi. 'Dünya işine hiçbir zaman bu kadar kendini verdiğini bilmiyorum. Acaba bu ne hikmettir ki, bugün üç işi bitirmeyi birden başarmışsın.'
'Ey Ali! Dün gece Allah'ın Resûlü'nü rüyamda gördüm. Yastığımın üzerine yaslanmıştı. Etrafa bakıyordu. Ben hıçkırmaya başladım.
'Ey Baba! Ey Allah'ın Elçisi! Ayrılığından eridim, bittim. Sen nerelerdesin' dedim.
Hazret-i Resûl dedi ki: 'Ey Fâtıma! Sana müjde vermeye geldim. Bu iğreti hayat kaydının bağını kesip fâni dünyanın dar geçidinden ahiret semasına Senin ayak basmanın demi geldi.
Ey Fâtıma! Sen oraya gelmeyince Ben buradan gidemem. Eğer Bana kavuşmak saadetini istersen acele et, çalış ki, yarın gece Bana misafir gel.'
Ben uyandım ve şimdi o ümitle ahiret âlemine yol tutmuş bulunuyorum…
Ya Ali! Senden ayrılma eleminin ateşi ciğer yakıcıdır ve ayrılık mihnetin gam vericidir. Fakat Babama kavuşma müjdesi gönül aydınlatıcıdır. Yola çıkmak hazırlığı yapmamın sebebi şudur ki; yarın Sen Benim vereceğim musibetle uğraşırken evlatlarım yiyecek sıkıntısı çekmesinler.
Elbiselerini yıkamamın sebebi de; Benden sonra bu iş için yabancılara yüzsuyu dökmesinler. Yine saçlarını şunun için yıkıyorum ki, Benden sonra onların derdine derman kim olacak?" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Hz. Fâtıma, Allah'ın, Kur'an'da tertemiz olduğunu beyan ettiği beş kişiden birisidir.
Hz. Fâtıma'nın doğumu
Hz. Hatice doğum sancıları sıklaştığı zaman komşularını ve Hâşimoğulları'nın kadınlarını yardıma çağırdı.
Ancak Hz. Muhammed (s.a.v.) ile olan evliliğini bahane ederek O'nu boykot eden kadınlar doğumuna da gelmeyeceklerini haber verdiler. Böyle bir anda Cenab-ı Hak, O'nu yalnız bırakmadı. Allah'ın melekleri ve insanlık tarihinin dört büyük kadını O'na yardıma gönderildiler:
"Ey Hatice! Üzülme, biz Rabbin tarafından Sana gönderilmiş elçileriz. Biz Senin kardeşleriniz. Ben Sâre, bu da Mezahim kızı Asiye'dir. O Senin cennetteki arkadaşındır. Bu da İmran kızı Meryem'dir. Bu ise, Mûsa b. İmran'ın (a.s.) kız kardeşi Gülsüm'dür. Senin doğum esnasında çekeceğin zorlukları hafifletmek için Allah bizi Sana gönderdi."
Böylece Hz. Hatice'nin biri sağında, biri solunda, biri önünde, biri de arkasında oturdu. Derken temiz ve pak olarak cennet gülü Hz. Fâtıma doğdu.
Hz. Fâtıma doğunca, O'nun pak bedeninden bir nur yükseldi. Bu nur bütün Mekke evlerine girdi. Önünde oturan kadın Hz. Fâtıma'yı aldı ve Kevser suyuyla yıkadı. İki beyaz hırka çıkardı. Birini bedenine sardı, birini de üzerine örttü. Sonra Hz. Fâtıma'yı konuşturmaya çalıştı.
Hz. Fâtıma şehadet getirdi ve bu kadınlara selam verdi. Kadınların her birini isim vererek selamladı. Kadınlar O'na gülümsediler. Dediler ki: "Ey Hatice! Temiz, pak, arı ve uğurlu olarak al O'nu. O'na ve soyuna bereket verilmiştir."
Hz. Hatice sevinçle ve güler yüzle çocuğunu aldı. Göğsünü verdi. Derhal sütü kaynamaya başladı.
Siretü'l-Molla'dan rivâyetle, Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmektedir:
"Cebrail Bana cennetten bir elma getirdi; Ben onu yedim ve Hatice ile bir araya geldim. O, Fâtıma'ya hamile kaldı. Hatice, 'Benim kolay bir hâlim var. Sen Benim yanımdan ayrıldığında (ve Ben yalnız kaldığımda) karnımdaki çocuk Benimle konuşuyor' diyordu.
Hatice, doğum vakti geldiğinde Kureyş hanımlarına haber gönderdi. Ama onlar kabul etmeyip, 'Muhammed'in (s.a.v.) hanımı olduğun için Senin yanına gelmeyiz' dediler.
Bu esnada aniden, güzellik ve nurları vasfedilemeyecek dört hanım Hatice'nin huzuruna geldi.
Onlardan biri, 'Ben Senin annen Havva'yım'; diğeri, 'Ben Mezâhim kızı Asiye'yim'; öbürü ise, 'Ben Mûsa'nın bacısı Gülsüm'üm'; dördüncüsü de, 'Ben İmran'ın kızı ve İsa'nın annesi Meryem'im' dediler ve sözlerine şunu eklediler: 'Kadınların yapması gereken işi üstlenmek ve Sana yardım etmek için geldik.'
Hatice diyor ki: Böylece Fâtıma dünyaya geldi ve secde halinde yere düştü ama parmağını göğe doğru kaldırmıştı."
Hz. Fâtıma'nın vefat ânı
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) vefatı ânında yanında ne eşi Hz. Ali (a.s.), ne de çocuklarından birisi vardı. Sadece Esma binti Ümeys O'nun yanında idi.
İbn-i Sa'd'ın "Tabakât" adlı eserinde Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ölüm ânı ile ilgili olarak şunlar yazmaktadır:
"Ebu Rafi kanalıyla Esma'dan gelen rivâyete göre;
Fâtıma (a.s.) yatağına yattıktan sonra, Esma'ya ölümünün yakın olduğunu ve dışarı çıkmasını, daha sonra kapıda üç kez seslenmesini, eğer cevap vermezse ölmüş olduğunu bilmesini söyledi.
Esma bir süre sonra Fâtıma'nın (a.s.) odadan çıkmadığını görünce seslendi bir ses işitmeyince odaya girdi ve Fâtıma'nın (a.s.) ruhunu teslim ettiğini gördü."
Bazı eserlerde Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ölüm zamanı ile ilgili bir rüya gördüğü rivayet edilir.
"Fâtıma (a.s.) şunları söylüyor:
Babamın vefatından birkaç gün sonra rüyada O'nu gördüm. Bana yaklaştı; bunu görünce kendimi tutamadım, bağırmaya başladım; 'Baba, Babacığım! Senin ölümünle göğün bizimle ilişkisi kesildi… Bu ırmak da Allah-u Teâlâ'nın Bana vaad ettiği Kevser'dir. Babam nerede?' dedim.
'Şimdi Senin yanına gelecek' dediler.
Bu sırada bir saray göründü; diğer saraylardan daha beyaz, daha iyi ve güzel örtülerle donatılmış. Kendimi saraydaki tahtlardan birinin üzerinde buldum. Babamı orada oturmuş halde gördüm. Bir grup O'nunla birlikte idi. Beni kucakladı, alnımdan öptü, 'Hoş geldin kızım' dedikten sonra yanına oturttu ve şöyle buyurdu: 'Biricik yavrum! Allah'ın Senin için hazırladığı şeyi ve Senin daha önce Allah rızası için yaptıklarının karşılığını görmedin mi?'
Ardından Bana yüksek saraylar gösterdi; içinde değerli eşyalar, güzel süslemelerle çok sayıda odası vardı. 'Bu saray Senin, Kocanın, Evlatlarınızın ve Sizi sevenlerin olacaktır. Kızım, sevin zira kısa bir süre sonra yanıma geleceksin' diye buyurdu."
Yine rivâyet edilir ki; öleceğini anladığı zaman Kendini toplayarak kalkmış ve çocuklarına karşı son annelik vazifelerini yerine getirmiştir. Çocuklarının elbiselerini yıkamış, onların da başlarını yıkamış, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) kabrine ziyarete yollamıştır. Kızlarını da evden uzaklaştırmıştır.
Son anlarıyla ilgili bir başka bilgi de Fuzulî'den şöyle rivâyet edilmektedir:
"Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ölümünden üç ay geçince, bir söylentiye göre altı ay sonra, bir gün Hz. Ali (a.s.) evine geldiğinde, Fâtıma'yı (a.s.), biraz hamur açmış ve bir miktar gül suyu ile çocuklarının saçlarını yıkamış ve onların esvaplarını yıkamak için biraz su hazırlamış gördü.
Hz. Ali (a.s.) bu hâle şaştı. 'Ey zamanın en büyüğünün kızı ve ey cihanın iffetli kadını' dedi. 'Dünya işine hiçbir zaman bu kadar kendini verdiğini bilmiyorum. Acaba bu ne hikmettir ki, bugün üç işi bitirmeyi birden başarmışsın.'
'Ey Ali! Dün gece Allah'ın Resûlü'nü rüyamda gördüm. Yastığımın üzerine yaslanmıştı. Etrafa bakıyordu. Ben hıçkırmaya başladım.
'Ey Baba! Ey Allah'ın Elçisi! Ayrılığından eridim, bittim. Sen nerelerdesin' dedim.
Hazret-i Resûl dedi ki: 'Ey Fâtıma! Sana müjde vermeye geldim. Bu iğreti hayat kaydının bağını kesip fâni dünyanın dar geçidinden ahiret semasına Senin ayak basmanın demi geldi.
Ey Fâtıma! Sen oraya gelmeyince Ben buradan gidemem. Eğer Bana kavuşmak saadetini istersen acele et, çalış ki, yarın gece Bana misafir gel.'
Ben uyandım ve şimdi o ümitle ahiret âlemine yol tutmuş bulunuyorum…
Ya Ali! Senden ayrılma eleminin ateşi ciğer yakıcıdır ve ayrılık mihnetin gam vericidir. Fakat Babama kavuşma müjdesi gönül aydınlatıcıdır. Yola çıkmak hazırlığı yapmamın sebebi şudur ki; yarın Sen Benim vereceğim musibetle uğraşırken evlatlarım yiyecek sıkıntısı çekmesinler.
Elbiselerini yıkamamın sebebi de; Benden sonra bu iş için yabancılara yüzsuyu dökmesinler. Yine saçlarını şunun için yıkıyorum ki, Benden sonra onların derdine derman kim olacak?" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.