Geliri “açlık sınırının altında” olan zor da olsa yaşar, en olmaz, şerefiyle ölür de, “şeref ve şahsiyeti açlık sınırının çok altında” olan her iki dünyada da rezildir, rezil kalacaktır.
Şöyle vecizelendirelim sözü: “dünyası bed–hah ile dolan ukbası bed–baht olur.”
Bed–baht talihsiz, bed–hah ise sinsi ve iğrenç hesaplar peşinde olan demek.
Gelelim asıl konuya.
“Köklü Medeniyetimizin Birikimi” sloganıyla, taa 1983’den beri İcmal Dergisi, Prof. Dr. Haydar Baş’ın destek ve himayeleriyle yayın hayatını sürdürmektedir ve o tarihten itibaren Üstat Baş, İcmal ve diğer yayın organları aracılığıyla fikir ve düşüncelerini yazılı olarak insanımızla paylaşmaktadır.
1983’ten önce de, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında, konferans, panel, sohbet gibi çeşitli vesilelerle ve sözlü olarak da neyi düşündüğünü, niye düşündüğünü fırsat buldukça açıkça söylemiştir, hâlâ da söylemeye devam etmektedir.
Bütün bu kalem ve kelam hareketlerini; “dinî ve millî bütünlüğümüzü koruma ve savunma” hassasiyetiyle yapmıştır ve hâlâ da aynı ölçü içinde yapmaktadır.
Hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmadan.
Sadece Allah’ın rızasını gözeterek.
Ahiret kazanımını dünyevî kazanımların önüne koyarak.
Gerek yazılarında ve gerekse de konuşmalarında ortaya koyduğu yüzlerce tarihî tespiti, olaylara getirdiği eşsiz yorumları, akıl, idrak ve iz’an ehli herkesi hayran bırakan tezlerini ve çalışmalarını ve bütün bu çalışmaların toplandığı eserlerini bir türlü göremeyen körler, duyamayan sağırlar ve anlayamayan irfan ve idrak fukarası tipler, zamanlaması ve mekanlaması son derece doğru bir sözünü, bir tespitini kendilerince dillerine dolamaya kalkıştılar; “Esad Hazret–i Hüseyin rolündedir.”
Onu da ancak bir münafığın yapacağı hinlikle, işine gelen kısmı cımbızlayarak, cümlenin tamamını vermeyerek yaptılar.
“Suriye’de birçok Kerbela’lar yaşanacak. Bunların hepsi de Esad’a mal edilecek. Esad, şu anda Hazret–i Hüseyin’in rolünde. Bunu hiç unutmayın. Hazret–i Hüseyin’in kahramanlık rolüne soyunanlar da Yezid rolünde. Türkiye’dekiler de dahil olmak üzere.”
Kerbela; İslam ordularıyla küffar orduları arasında vuku bulmadı, bunun öncelikle altını çizelim.
Kerbela olayı, İslam’ı dedesi Hazret–i Muhammed’in yaşayıp yaşattığı gibi yaşatma ve yaşama idealinde olanlarla, o yüce dini dünyevî saltanatlarının devamına aracı yapmak isteyenler arasında geçmiştir.
Nasıl da benziyor günümüze.
Ama taraflardan biri kaç asırdır rahmetle, dua ile, göz yaşıyla anılırken öte tarafın payına ise sadece lanet ve beddua düşmüştür.
Haklı ile haksızın ayrışma noktası.
Taraf ol, bertaraf olma.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın altın harflerle yazılacak, gabî zihinlere kazınacak nice tarihî tespitleri var.
1990’lı yıllar, birinci Körfez savaşı arifesinde Öğüt Dergisi’nde yayımlanan röportajında şunu diyordular: “Körfez savaşında asıl hedef Türkiye’dir, ülkemizin bölünmesidir. Bu savaş ile İsrail’in “arz–ı mev’ud” gayesinin önündeki engeller bir bir kaldırılacaktır.”
Temeli kotarılan devlet ihalesi olan sitenize koysaydınız ya bu sözü.
“Dinlerarası Diyalog, dinî görünse de asıl hedefi siyasî olan bir süreçtir. Bu millete önce Müslümanlıkta ısrar etmenize gerek yok, diğer dinler de ilahîdir, haktır fikri kabul ettirilecek, peşinden de “e canım sen zaten Türk değilsin ki, bu ülke de Türk milletine ait değil. Seni Müslümanlıkla asimile ettiler, sen şu millettensin, bu millettensin denilecek. Sonrası malum.”
Prof. Dr. Haydar Baş 1998’den beri her fırsatta dile getirdiği bu tarihî tespitini, yerin dibine batasıca sitenize bulup koysaydınız ya.
“Fakir tanrı” inancının sahibi Hıristiyan iktisatçıların, bu inançlarının gereği tez diye dünya âleme yutturdukları; “kaynaklar sınırlı, insanın ihtiyaçları sınırsızdır, fakir tanrı insanın bu ihtiyaçlarını karşılayamaz” safsatasını elinin tersiyle itip, bir Müslüman duruşuyla, Allah mülkün sahibi, zenginlikte eşi–emsali olmayandır. Kaynaklar değil, ihtiyaçlar sınırlıdır, sınırsız olan ise insanın ihtiraslarıdır, ana fikri etrafında yepyeni bir ekonomi modeli ortaya koyup dünyanın en saygın ilim adamlarını bu düşünceleri ile kendine hayran bırakan Prof. Dr. Haydar Baş’ın sitenizde yayımlanan bir cümlesi oldu mu?
Yayınlanmış 50’yi aşkın eserinden, binlerce makalesinden, yaptığı onca sunumdan bir cümle yazılmadı sitenizde.
İyi ki yazılmadı, hamdolsun.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın fikir dünyası gülistandır, boşuna etrafında dolaşmayın, en iyisi siz konmak için mezabile uçun.
Mezabil: mezbeleliğin çoğulu.
Şöyle vecizelendirelim sözü: “dünyası bed–hah ile dolan ukbası bed–baht olur.”
Bed–baht talihsiz, bed–hah ise sinsi ve iğrenç hesaplar peşinde olan demek.
Gelelim asıl konuya.
“Köklü Medeniyetimizin Birikimi” sloganıyla, taa 1983’den beri İcmal Dergisi, Prof. Dr. Haydar Baş’ın destek ve himayeleriyle yayın hayatını sürdürmektedir ve o tarihten itibaren Üstat Baş, İcmal ve diğer yayın organları aracılığıyla fikir ve düşüncelerini yazılı olarak insanımızla paylaşmaktadır.
1983’ten önce de, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında, konferans, panel, sohbet gibi çeşitli vesilelerle ve sözlü olarak da neyi düşündüğünü, niye düşündüğünü fırsat buldukça açıkça söylemiştir, hâlâ da söylemeye devam etmektedir.
Bütün bu kalem ve kelam hareketlerini; “dinî ve millî bütünlüğümüzü koruma ve savunma” hassasiyetiyle yapmıştır ve hâlâ da aynı ölçü içinde yapmaktadır.
Hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmadan.
Sadece Allah’ın rızasını gözeterek.
Ahiret kazanımını dünyevî kazanımların önüne koyarak.
Gerek yazılarında ve gerekse de konuşmalarında ortaya koyduğu yüzlerce tarihî tespiti, olaylara getirdiği eşsiz yorumları, akıl, idrak ve iz’an ehli herkesi hayran bırakan tezlerini ve çalışmalarını ve bütün bu çalışmaların toplandığı eserlerini bir türlü göremeyen körler, duyamayan sağırlar ve anlayamayan irfan ve idrak fukarası tipler, zamanlaması ve mekanlaması son derece doğru bir sözünü, bir tespitini kendilerince dillerine dolamaya kalkıştılar; “Esad Hazret–i Hüseyin rolündedir.”
Onu da ancak bir münafığın yapacağı hinlikle, işine gelen kısmı cımbızlayarak, cümlenin tamamını vermeyerek yaptılar.
“Suriye’de birçok Kerbela’lar yaşanacak. Bunların hepsi de Esad’a mal edilecek. Esad, şu anda Hazret–i Hüseyin’in rolünde. Bunu hiç unutmayın. Hazret–i Hüseyin’in kahramanlık rolüne soyunanlar da Yezid rolünde. Türkiye’dekiler de dahil olmak üzere.”
Kerbela; İslam ordularıyla küffar orduları arasında vuku bulmadı, bunun öncelikle altını çizelim.
Kerbela olayı, İslam’ı dedesi Hazret–i Muhammed’in yaşayıp yaşattığı gibi yaşatma ve yaşama idealinde olanlarla, o yüce dini dünyevî saltanatlarının devamına aracı yapmak isteyenler arasında geçmiştir.
Nasıl da benziyor günümüze.
Ama taraflardan biri kaç asırdır rahmetle, dua ile, göz yaşıyla anılırken öte tarafın payına ise sadece lanet ve beddua düşmüştür.
Haklı ile haksızın ayrışma noktası.
Taraf ol, bertaraf olma.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın altın harflerle yazılacak, gabî zihinlere kazınacak nice tarihî tespitleri var.
1990’lı yıllar, birinci Körfez savaşı arifesinde Öğüt Dergisi’nde yayımlanan röportajında şunu diyordular: “Körfez savaşında asıl hedef Türkiye’dir, ülkemizin bölünmesidir. Bu savaş ile İsrail’in “arz–ı mev’ud” gayesinin önündeki engeller bir bir kaldırılacaktır.”
Temeli kotarılan devlet ihalesi olan sitenize koysaydınız ya bu sözü.
“Dinlerarası Diyalog, dinî görünse de asıl hedefi siyasî olan bir süreçtir. Bu millete önce Müslümanlıkta ısrar etmenize gerek yok, diğer dinler de ilahîdir, haktır fikri kabul ettirilecek, peşinden de “e canım sen zaten Türk değilsin ki, bu ülke de Türk milletine ait değil. Seni Müslümanlıkla asimile ettiler, sen şu millettensin, bu millettensin denilecek. Sonrası malum.”
Prof. Dr. Haydar Baş 1998’den beri her fırsatta dile getirdiği bu tarihî tespitini, yerin dibine batasıca sitenize bulup koysaydınız ya.
“Fakir tanrı” inancının sahibi Hıristiyan iktisatçıların, bu inançlarının gereği tez diye dünya âleme yutturdukları; “kaynaklar sınırlı, insanın ihtiyaçları sınırsızdır, fakir tanrı insanın bu ihtiyaçlarını karşılayamaz” safsatasını elinin tersiyle itip, bir Müslüman duruşuyla, Allah mülkün sahibi, zenginlikte eşi–emsali olmayandır. Kaynaklar değil, ihtiyaçlar sınırlıdır, sınırsız olan ise insanın ihtiraslarıdır, ana fikri etrafında yepyeni bir ekonomi modeli ortaya koyup dünyanın en saygın ilim adamlarını bu düşünceleri ile kendine hayran bırakan Prof. Dr. Haydar Baş’ın sitenizde yayımlanan bir cümlesi oldu mu?
Yayınlanmış 50’yi aşkın eserinden, binlerce makalesinden, yaptığı onca sunumdan bir cümle yazılmadı sitenizde.
İyi ki yazılmadı, hamdolsun.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın fikir dünyası gülistandır, boşuna etrafında dolaşmayın, en iyisi siz konmak için mezabile uçun.
Mezabil: mezbeleliğin çoğulu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024