Recep ayı ibadet ayıdır. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutarsa, oruç tutulan günler dile gelip 'Ya Rabbi onu mağfiret et' derler" (Ebû Muhammed)
Feyiz, bereket ve afiyetibol olan bu mübarek ay ile alakalı denmiştir ki,"Receb-i Şerif cefayı terk ayıdır; Şaban-ı Şerif amel ve vefa ayıdır; Ramazan-ı Şerif ise, sadakat ve sefa ayıdır"..O bakımdan bu mübarek ayda Müslüman, dili ve kalbi ile Allah'ı anmalı, O'nu tefekkür ve tezekkür etmelidir. Allah'ı kalple hatırlamak ve dil ile anmak, zikir olarak adlandırılır. Resulullah Efendimizin hadisi şeriflerinde en çok bahsettiği konulardan biri de zikirdir.Öyle ki, Resulullah (sav), Allah'ı zikredenle zikretmeyeni, diri ile ölüye teşbih etmiştir. Muaz bin Cebel'in, "Hangi amel daha hayırlıdır?" sorusuna, "Dilin Allah'ın zikriyle meşgul iken ölmendir" buyurmuştur. Yine bir hadisi şerifte, "Allah'ı o kadar anın ki, size deli desinler" buyurulmuştur.Yalnız hadislerle değil, pekçok ayet ile de Allah'ı sevmenin, O'na ibadet etmenin en büyük tezahürlerinden birinin, O'nu zikretmek olduğu kullara bildirilmiştir; "Onlar, ayakta, otururken ve yanları üstüne yatarken Allah'ı zikrederler" (Al-i İmran, 191) ayeti kerimesi de bizlere her halü kârda, her zaman Allah'ı zikretmemezi emrediyor.Bütün bunlardan anladığımız, bu mübarek mevsimde Allah'ın zikrini sevmenin, Allah'ın zikrinde devamlı olmanın ve her zaman, her hâl altında O'nun zikrini terketmemenin Allah'ı sevmenin bir işareti olduğudur. * * *Hazret-i Aişe validemiz, şöyle rivayet etmiştir:- Resûlullah, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çok önem verirdi." buyuruyor. Çünkü Hadis-i Şerifte, "Ameller Allahü teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini istiyorum." buyururdu.
Feyiz, bereket ve afiyetibol olan bu mübarek ay ile alakalı denmiştir ki,"Receb-i Şerif cefayı terk ayıdır; Şaban-ı Şerif amel ve vefa ayıdır; Ramazan-ı Şerif ise, sadakat ve sefa ayıdır"..O bakımdan bu mübarek ayda Müslüman, dili ve kalbi ile Allah'ı anmalı, O'nu tefekkür ve tezekkür etmelidir. Allah'ı kalple hatırlamak ve dil ile anmak, zikir olarak adlandırılır. Resulullah Efendimizin hadisi şeriflerinde en çok bahsettiği konulardan biri de zikirdir.Öyle ki, Resulullah (sav), Allah'ı zikredenle zikretmeyeni, diri ile ölüye teşbih etmiştir. Muaz bin Cebel'in, "Hangi amel daha hayırlıdır?" sorusuna, "Dilin Allah'ın zikriyle meşgul iken ölmendir" buyurmuştur. Yine bir hadisi şerifte, "Allah'ı o kadar anın ki, size deli desinler" buyurulmuştur.Yalnız hadislerle değil, pekçok ayet ile de Allah'ı sevmenin, O'na ibadet etmenin en büyük tezahürlerinden birinin, O'nu zikretmek olduğu kullara bildirilmiştir; "Onlar, ayakta, otururken ve yanları üstüne yatarken Allah'ı zikrederler" (Al-i İmran, 191) ayeti kerimesi de bizlere her halü kârda, her zaman Allah'ı zikretmemezi emrediyor.Bütün bunlardan anladığımız, bu mübarek mevsimde Allah'ın zikrini sevmenin, Allah'ın zikrinde devamlı olmanın ve her zaman, her hâl altında O'nun zikrini terketmemenin Allah'ı sevmenin bir işareti olduğudur. * * *Hazret-i Aişe validemiz, şöyle rivayet etmiştir:- Resûlullah, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çok önem verirdi." buyuruyor. Çünkü Hadis-i Şerifte, "Ameller Allahü teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini istiyorum." buyururdu.