Peygamberimizin bir kadına nasihati
Sa’d’den; “O, Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile bir kadının yanına girdi. Kadının elinde tesbih çektiği bir taş ya da bir çekirdek vardı
25.11.2024 08:54:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Sa'd'den; "O, Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile bir kadının yanına girdi. Kadının elinde tesbih çektiği bir taş ya da bir çekirdek vardı.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ona dedi ki: 'Sana bundan daha kolay ve üstün olan bir şey söyleyeyim mi?'
Kadın, 'Annem babam Sana feda olsun ey Allah Resûlü, evet' dedi.
Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi): 'Gökteki yarattıkları sayısınca subhanallah (Allah'ı tenzîh ederim). Yerdeki yarattıkları sayısınca subhanallah. Gökle yer arasındaki yarattıkları sayısınca subhanallah. Yaratacağı şeyler sayısınca subhanallah. Bunun misli Allahüekber, bunun misli elhamdülillah ve bunun misli lâ havle ve-lâ kuvvete illâ billah de!' buyurdu."
İbn Ömer'den, "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile namaz kılarken, cemaatten bir adam şöyle dedi:
'Allahu ekberu kebîrâ, vel-hamdü lillâhi kesîra ve sübhanallahi ve-bi-hamdihî bükreten ve asîlâ/Allah büyük de büyüktür, Allah'a hamdimiz çoktur, sabah akşam tesbihimiz Allah'adır.' Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), 'Bunları kim söyledi?' diye sorunca, bir adam, 'Ey Allah Resûlü! Ben söyledim' dedi.
Bunun üzerine, 'Buna çok hayret ettim, çünkü gök kapıları ona açıldı' buyurdu."
İbn Ömer dedi ki: "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) bunu söylediği günden beri o duayı asla bırakmadım"
Enes'ten (radiyallahu anh) rivâyetle; "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) namaz kılıyordu. Aniden bir adam nefes nefese gelip şöyle terennüm etti: 'Allahuekber. el-hamdu lillahi kesîrân tayyiben mübâreken fîhi/Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah'a mahsustur.' Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) namazını eda edince sordu:
'Falan kelimeleri kim söyledi?' Cemaat çekindi. 'Onun söylediklerinde bir sakınca yoktur' buyurunca, adam, 'Onları ben söyledim, ey Allah Resûlü!' dedi. Şöyle buyurdu: 'O anda tam oniki meleğin gelip o kelimeleri yukarı kaldırmak için birbirleriyle yarıştıklarını gördüm.'"
Abdullah b. Büsr'den, "Bir adam Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle dedi:
'Ey Allah Resûlü! Hayır kapıları çok. Hepsini yapmama imkân yok. Bana bir şey söyle de onu yapayım, çok şey söyleyip de unutmayayım.' Şöyle buyurdu: 'Dilin daima Allah'ın zikriyle ıslak kalsın!'"
Yüseyre'den "(Bu kadın ilk muhâcir kadınlardandı) dedi ki: Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) bize şöyle buyurdu: Tesbih, tehlîl, takdis ve tekbirde bulunmalısınız. Bunları parmakla sayıp söylemelisiniz. Çünkü parmaklar sorulacak ve konuşturulacaklardır. Sakın gaflet etmeyin zira bu durumda rahmeti elden kaçırmış olursunuz."
Cüveyriye'den, "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) sabah namazını kıldıktan sonra, daha o (Cüveyriye) namazgâhındayken çıktı. Kuşluk vakti dönünce o hâlâ yerinde oturuyordu. Bunun üzerine dedi ki: 'Hâlâ burada oturuyor musun?'
'Evet.'
'Senden ayrıldıktan sonra üç kere şu dört kelimeyi söyledim. Bu günden beri o kelimeler, eğer senin bütün gün okuduklarınla tartılacak olsa mutlaka o dört kelime ağır basardı. Onlar şunlardır: Sübhanallahi ve bi hamdihi adede halkihi ve rıdâ nefsihi ve zînete arşihî ve midâde kelimâtihî (Allah'ı mahlûkâtı sayısınca, nefsinin rızâsınca, Arş'ının ağırlığınca, kelimelerinin sayısınca tesbih (tenzîh) ederim).'"
Sa'd'den, "O, Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile bir kadının yanına girdi. Kadının elinde tesbih çektiği bir taş ya da bir çekirdek vardı.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ona dedi ki: 'Sana bundan daha kolay ve üstün olan bir şey söyliyeyim mi?'
Kadın, 'Annem babam Sana feda olsun ey Allah Resûlü, evet' dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi):
'Gökteki yarattıkları sayısınca subhanallah (Allah'ı tenzîh ederim). Yerdeki yarattıkları sayısınca subhanallah. Gökle yer arasındaki yarattıkları sayısınca subhanallah. Yaratacağı şeyler sayısınca subhanallah. Bunun misli Allahüekber, bunun misli elhamdülillah ve bunun misli Lâ havle ve-lâ kuvvete illâ billah' de!' buyurdu."
İbnü'z-Zübeyr'den, "O, her namazın ardından selâm verdiği zaman şöyle derdi:
Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh. Lehu'l-mülkü ve-lehülhamdu ve hüve alâ külli şey'in Kadîr. Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. Lâ ilâhe illallah velâ na'budü illâ iyyahu. Lehü'n-ni'metü ve lehu'l-fadlu ve lehu's-senâu'l-hasen. Lâ ilâhe illallahu muhlisîne lehu'd-dîn velev kerihe'l-kâfirûn/
Allah'tan başka ilah yoktur. Yalnız O vardır, ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd da O'na mahsustur. O, her şeye gücü yetendir. Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur, biz ancak O'na ibâdet ederiz, nimet O'nun, fazîlet O'nun ve güzel övgü de O'nundur. Kâfirler hoşlanmasalar da dinde samîmî olarak Allah'tan başka ilâh yoktur."
İbnü'z-Zübeyr şöyle dedi: "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), her namazın ardından bunlarla tehlil yapardı."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim her gece okuduğu hizbini okumadan ve tesbihlerini yapmadan uyuyakalır da sonraki gün sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa geceleyin okumuş gibi kendisine sevap yazılır." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ona dedi ki: 'Sana bundan daha kolay ve üstün olan bir şey söyleyeyim mi?'
Kadın, 'Annem babam Sana feda olsun ey Allah Resûlü, evet' dedi.
Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi): 'Gökteki yarattıkları sayısınca subhanallah (Allah'ı tenzîh ederim). Yerdeki yarattıkları sayısınca subhanallah. Gökle yer arasındaki yarattıkları sayısınca subhanallah. Yaratacağı şeyler sayısınca subhanallah. Bunun misli Allahüekber, bunun misli elhamdülillah ve bunun misli lâ havle ve-lâ kuvvete illâ billah de!' buyurdu."
İbn Ömer'den, "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile namaz kılarken, cemaatten bir adam şöyle dedi:
'Allahu ekberu kebîrâ, vel-hamdü lillâhi kesîra ve sübhanallahi ve-bi-hamdihî bükreten ve asîlâ/Allah büyük de büyüktür, Allah'a hamdimiz çoktur, sabah akşam tesbihimiz Allah'adır.' Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), 'Bunları kim söyledi?' diye sorunca, bir adam, 'Ey Allah Resûlü! Ben söyledim' dedi.
Bunun üzerine, 'Buna çok hayret ettim, çünkü gök kapıları ona açıldı' buyurdu."
İbn Ömer dedi ki: "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) bunu söylediği günden beri o duayı asla bırakmadım"
Enes'ten (radiyallahu anh) rivâyetle; "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) namaz kılıyordu. Aniden bir adam nefes nefese gelip şöyle terennüm etti: 'Allahuekber. el-hamdu lillahi kesîrân tayyiben mübâreken fîhi/Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah'a mahsustur.' Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) namazını eda edince sordu:
'Falan kelimeleri kim söyledi?' Cemaat çekindi. 'Onun söylediklerinde bir sakınca yoktur' buyurunca, adam, 'Onları ben söyledim, ey Allah Resûlü!' dedi. Şöyle buyurdu: 'O anda tam oniki meleğin gelip o kelimeleri yukarı kaldırmak için birbirleriyle yarıştıklarını gördüm.'"
Abdullah b. Büsr'den, "Bir adam Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle dedi:
'Ey Allah Resûlü! Hayır kapıları çok. Hepsini yapmama imkân yok. Bana bir şey söyle de onu yapayım, çok şey söyleyip de unutmayayım.' Şöyle buyurdu: 'Dilin daima Allah'ın zikriyle ıslak kalsın!'"
Yüseyre'den "(Bu kadın ilk muhâcir kadınlardandı) dedi ki: Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) bize şöyle buyurdu: Tesbih, tehlîl, takdis ve tekbirde bulunmalısınız. Bunları parmakla sayıp söylemelisiniz. Çünkü parmaklar sorulacak ve konuşturulacaklardır. Sakın gaflet etmeyin zira bu durumda rahmeti elden kaçırmış olursunuz."
Cüveyriye'den, "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) sabah namazını kıldıktan sonra, daha o (Cüveyriye) namazgâhındayken çıktı. Kuşluk vakti dönünce o hâlâ yerinde oturuyordu. Bunun üzerine dedi ki: 'Hâlâ burada oturuyor musun?'
'Evet.'
'Senden ayrıldıktan sonra üç kere şu dört kelimeyi söyledim. Bu günden beri o kelimeler, eğer senin bütün gün okuduklarınla tartılacak olsa mutlaka o dört kelime ağır basardı. Onlar şunlardır: Sübhanallahi ve bi hamdihi adede halkihi ve rıdâ nefsihi ve zînete arşihî ve midâde kelimâtihî (Allah'ı mahlûkâtı sayısınca, nefsinin rızâsınca, Arş'ının ağırlığınca, kelimelerinin sayısınca tesbih (tenzîh) ederim).'"
Sa'd'den, "O, Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile bir kadının yanına girdi. Kadının elinde tesbih çektiği bir taş ya da bir çekirdek vardı.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ona dedi ki: 'Sana bundan daha kolay ve üstün olan bir şey söyliyeyim mi?'
Kadın, 'Annem babam Sana feda olsun ey Allah Resûlü, evet' dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi):
'Gökteki yarattıkları sayısınca subhanallah (Allah'ı tenzîh ederim). Yerdeki yarattıkları sayısınca subhanallah. Gökle yer arasındaki yarattıkları sayısınca subhanallah. Yaratacağı şeyler sayısınca subhanallah. Bunun misli Allahüekber, bunun misli elhamdülillah ve bunun misli Lâ havle ve-lâ kuvvete illâ billah' de!' buyurdu."
İbnü'z-Zübeyr'den, "O, her namazın ardından selâm verdiği zaman şöyle derdi:
Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh. Lehu'l-mülkü ve-lehülhamdu ve hüve alâ külli şey'in Kadîr. Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. Lâ ilâhe illallah velâ na'budü illâ iyyahu. Lehü'n-ni'metü ve lehu'l-fadlu ve lehu's-senâu'l-hasen. Lâ ilâhe illallahu muhlisîne lehu'd-dîn velev kerihe'l-kâfirûn/
Allah'tan başka ilah yoktur. Yalnız O vardır, ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd da O'na mahsustur. O, her şeye gücü yetendir. Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur, biz ancak O'na ibâdet ederiz, nimet O'nun, fazîlet O'nun ve güzel övgü de O'nundur. Kâfirler hoşlanmasalar da dinde samîmî olarak Allah'tan başka ilâh yoktur."
İbnü'z-Zübeyr şöyle dedi: "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), her namazın ardından bunlarla tehlil yapardı."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim her gece okuduğu hizbini okumadan ve tesbihlerini yapmadan uyuyakalır da sonraki gün sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa geceleyin okumuş gibi kendisine sevap yazılır." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)