Malumunuz Muharrem ayını idrak ediyoruz. Şehitlerin ve cennet gençlerinin efendisi İmam Hüseyin'in (a.s.) kıyamete kadar dirilişin sembolü olan kıyamını, şecaatini tezekkür ettiğimiz Muharrem ayını...
Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinde "Onun kanı en kıymetli zamanda en kutsal iş için akmıştır. İmam Hüseyin'in canı pahasına duruşu, küfre, bâtıla ve zulme karşı, Resûlullah'ın istikametinde hakkı temsil etme duruşudur. Gerçek mü'minlerin ve elbette ki Ehl-i Beyt İmamlarının vazifesi, Kur'an ve Sünnet çizgisini diğer nesillere aktarmaktır. İmam Hüseyin (a.s.) için bunun tek yolu ölüme gitmekti ve bunu başarı ile yaptı" diyor Şehid-i Kerbela için.
Derler ya, "Denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yetmez." İşte aynen öyle Kerbela. Yüreklere kor bir ateş düşürüyor. Her Muharrem'de bu ateşte yanıyor Yezid melunları. İmam'ın (a.s.) bu kıyamı, Hüseynî duruş diye tarihe kazınmış bir kere. Üstünü ne kadar kapatmaya çalışırlarsa çalışsınlar, isterlerse Camii Haftası diye hutbelerden çıkarsınlar, isterlerse Kerbela'dan bir kelam bahsetmeden kazan kazan aşureler dağıtsınlar yüreklere kazınmış bir kere.
İmam Ca'fer Sâdık'ın (a.s.), "Mü'minlerin kalbinde Hüseyin'in ölümü hakkında ebediyen sönmeyecek bir hararet vardır" hitabı bu yüreği taşıyanlara ışık tutuyor. Turnusol vazifesi görüyor. Kimin samimi olup olmadığı bu hararetten belli oluyor. Bu hararetin kızıl dumanını gördüğünüzde ya o Ehl-i Beyt ocağının altına girin ya da gidebildiğiniz kadar uzağa gidin. O feryadın yankıları devam etmekte çünkü.
İşitip de zamanın Yezidlerinin karşısında, Hz. Hüseyinlerinin yanında olmayanların vay haline! Yanında olabilenlerse emin olsunlar, müsterih olsunlar. Fırat'ın suyunu içemeyiz belki ama varsın Fırat onların olsun. Ehl-i Beyt'in yanında ve yolunda olmak bize iki cihanda da yeter. Etrafımızı binlerden oluşan küfür ordusu kuşatsa da gönlümüz bir o kadar hürdür. Zamanında Hacı Bektaş Veli'mizi, Mevlana'mızı, Yunus'umuzu batıda Haçlılar, doğuda Moğollar kuşatmıştı. Onlar o kadar hürdü ki, o dönemde bu coğrafyayı Anadolu yaptılar.
İstiklal Ordumuzu yedi düvel kuşatmıştı. Onlar o kadar hürdü ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün şahsında tüm mazlum milletlerin umudu oldular. Zamanın Hz. Hüseyinleriyle bir oldular, susuz kaldılar.
Nitekim bugün de durumumuz pek farklı değil. Etrafımız ateş çemberi. Komşularımız paramparça. Bütün tablolar aleyhimize. Yıllardır tüm dünya insanlığını sömüren kapitalist sistem ve türevleri başta bizi ve tüm Müslüman-Türk coğrafyasını iliğine kadar sömürmüş "cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş." Bu ahval ve şerâit içinde bir Müslüman-Türk evladı, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet tezleriyle, Ehl-i Beyt Sempozyumlarıyla ve külliyatıyla bütün bu sömürü düzenine karşı durmuş, Hüseynî bir duruş göstermiştir.
Peki bugün biz kimin yanındayız?
Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinde "Onun kanı en kıymetli zamanda en kutsal iş için akmıştır. İmam Hüseyin'in canı pahasına duruşu, küfre, bâtıla ve zulme karşı, Resûlullah'ın istikametinde hakkı temsil etme duruşudur. Gerçek mü'minlerin ve elbette ki Ehl-i Beyt İmamlarının vazifesi, Kur'an ve Sünnet çizgisini diğer nesillere aktarmaktır. İmam Hüseyin (a.s.) için bunun tek yolu ölüme gitmekti ve bunu başarı ile yaptı" diyor Şehid-i Kerbela için.
Derler ya, "Denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yetmez." İşte aynen öyle Kerbela. Yüreklere kor bir ateş düşürüyor. Her Muharrem'de bu ateşte yanıyor Yezid melunları. İmam'ın (a.s.) bu kıyamı, Hüseynî duruş diye tarihe kazınmış bir kere. Üstünü ne kadar kapatmaya çalışırlarsa çalışsınlar, isterlerse Camii Haftası diye hutbelerden çıkarsınlar, isterlerse Kerbela'dan bir kelam bahsetmeden kazan kazan aşureler dağıtsınlar yüreklere kazınmış bir kere.
İmam Ca'fer Sâdık'ın (a.s.), "Mü'minlerin kalbinde Hüseyin'in ölümü hakkında ebediyen sönmeyecek bir hararet vardır" hitabı bu yüreği taşıyanlara ışık tutuyor. Turnusol vazifesi görüyor. Kimin samimi olup olmadığı bu hararetten belli oluyor. Bu hararetin kızıl dumanını gördüğünüzde ya o Ehl-i Beyt ocağının altına girin ya da gidebildiğiniz kadar uzağa gidin. O feryadın yankıları devam etmekte çünkü.
İşitip de zamanın Yezidlerinin karşısında, Hz. Hüseyinlerinin yanında olmayanların vay haline! Yanında olabilenlerse emin olsunlar, müsterih olsunlar. Fırat'ın suyunu içemeyiz belki ama varsın Fırat onların olsun. Ehl-i Beyt'in yanında ve yolunda olmak bize iki cihanda da yeter. Etrafımızı binlerden oluşan küfür ordusu kuşatsa da gönlümüz bir o kadar hürdür. Zamanında Hacı Bektaş Veli'mizi, Mevlana'mızı, Yunus'umuzu batıda Haçlılar, doğuda Moğollar kuşatmıştı. Onlar o kadar hürdü ki, o dönemde bu coğrafyayı Anadolu yaptılar.
İstiklal Ordumuzu yedi düvel kuşatmıştı. Onlar o kadar hürdü ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün şahsında tüm mazlum milletlerin umudu oldular. Zamanın Hz. Hüseyinleriyle bir oldular, susuz kaldılar.
Nitekim bugün de durumumuz pek farklı değil. Etrafımız ateş çemberi. Komşularımız paramparça. Bütün tablolar aleyhimize. Yıllardır tüm dünya insanlığını sömüren kapitalist sistem ve türevleri başta bizi ve tüm Müslüman-Türk coğrafyasını iliğine kadar sömürmüş "cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş." Bu ahval ve şerâit içinde bir Müslüman-Türk evladı, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet tezleriyle, Ehl-i Beyt Sempozyumlarıyla ve külliyatıyla bütün bu sömürü düzenine karşı durmuş, Hüseynî bir duruş göstermiştir.
Peki bugün biz kimin yanındayız?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihan Erdoğan Yılmaz / diğer yazıları
- YKS’nin öne alınması üzerine / 09.05.2020
- ‘Baş’ınız sağ olsun’ diyenlere… / 23.04.2020
- Uzay savaşları ve MEM / 30.12.2019
- İki büyük dâhiyle gurur duymalıyız / 13.12.2019
- Kocatepe’den Malazgirt’e / 30.08.2019
- Seçimin matematiksel bağıntılarını açıklıyorum / 30.03.2019
- Ehl-i Beyt’e tuzak kurmaya çalışan zavallılar / 17.01.2019
- Ey Türk gençliği var mısınız? / 06.01.2019
- Sahi niye soruyoruz ki… / 19.11.2018
- Peygamberimiz (s.a.v), teknik ve sosyal bilimler / 28.10.2018
- ‘Baş’ınız sağ olsun’ diyenlere… / 23.04.2020
- Uzay savaşları ve MEM / 30.12.2019
- İki büyük dâhiyle gurur duymalıyız / 13.12.2019
- Kocatepe’den Malazgirt’e / 30.08.2019
- Seçimin matematiksel bağıntılarını açıklıyorum / 30.03.2019
- Ehl-i Beyt’e tuzak kurmaya çalışan zavallılar / 17.01.2019
- Ey Türk gençliği var mısınız? / 06.01.2019
- Sahi niye soruyoruz ki… / 19.11.2018
- Peygamberimiz (s.a.v), teknik ve sosyal bilimler / 28.10.2018