Parçalanan devletler

Osmanlı İmparatorluğu ile başlayıp, mirasçısı devletlerde, yüz yılı aşkın bir zamandan beri hala devam eden parçalanma veya bölünme hız kesmeden devam ediyor.
Milliyetçilik akımları ile başlayan, dini ve mezhepsel ayrımcılıkla en üst seviyeye ulaşan ayrıştırmalar, Ortadoğu, Anadolu, Balkanlar, Kuzey Afrika'daki yaşayan halklarda can, mal, namus emniyeti bırakmamış, bu coğrafyanın insanları da, muhacir sıfatı ile başta Avrupa olmak üzere, değişik kıtalara güvenli yaşam için, bir daha ülkelerine geri dönmemek üzere hicret etmişlerdir. 
Bu coğrafyaların, neden, kimin için, kimin eli ile parçalandığı konularına girmeden bir örnekle nasıl parçalandığı konusuna değinmek istiyorum.
Mısır aynı etnik köke sahip, aynı ana dili kullanan, âdeti ve örfü aynı toplumdan meydana gelen bir devlet. Geçtiğimiz Nisan ayının dokuzunda Hıristiyanlar bakımından tarihi öneme sahip Tanta ve İskenderiye illerindeki kiliselerde düzenlenen bombalı saldırılarda 119 vatandaşın yaralanması, 43 vatandaşının da kaybedilmesi üzerine, sosyal medyada, Hıristiyanların, Müslümanlardan ayrılma istekleri gittikçe artmaya başladı. 
İlk baştan beri Hıristiyanların Müslümanlardan ayrılması gerektiğini destekleyen eller, şimdi Hıristiyanlara vatan olarak Mısır'ın batısında Nil nehrinin ve deltasının batı kolu olan Tanta, İskenderiye bölgesini seçmiş ve sosyal medya, başta olmak üzere yazılı ve görsel medyada seslerini yüksek bir şekilde duyurmaya başlamışlardır.
Mısır'da gittikçe kötüleşen ekonomi, dolar karşısında devamlı değer kaybeden para birimi cüneyh (Mısır paundu) ithalata dayalı mallarda aşırı pahalanma ve halkın alım gücünün düşmesine bağlı dolarda yaşanan aşağı yukarı hareketler pazarın devamlılığını bitirmiştir. İthalatçı, imalatçı, toptancı, perakendeci, Müşteri arasında telafisi mümkün olmayan güvensizlik oluşmasına sebebiyet vermiştir. Alanın ihtiyaçtan dolayı razı olmadan aldığı, satanın ise sattığını yerine koyamayacağını bile bile, razı olmadan sattığı bir ekonomiden ne beklenebilir ki!
Ekonomik çöküş ve patlatılan bombalar Mısır gibi tek bir dili konuşan, tek bir etnik kökene sahip bir devletin parçalanmasına sebebiyet veriyor. Gerçi Mısır'ın parçalanma senaryolarını Türkiye'de bazı kalemler yazmışlardı, işin ilginç tarafı o devletlerin parçalanabileceğini sezip öngörenler, güzel vatanımızdaki tehlikeleri neden görmediler de, nasıl birlik olmaktan yana tezleri ortaya koyamadılar! Ülkemizin bu problemlerini görüp, pratikte diğer devletlerce uygulanıp başarıya ulaşmış, tezlerin sahibi, ilim, bilim ve fikir adamı, bu milletin içinden çıkan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i görmezlikten geldiler. 
Mısır tarımsal olarak her türlü ürünün senede en az üç, çoğu bölgelerde dört defa hasat edilebildiği, petrol, doğalgaz başta olmak üzere birçok tabii kaynaklara sahip, en çok turist çeken ülkelerden biri idi. Fakat şu anda bu kadar çok imkâna karşı ekonomik darboğazla parçalanmanın eşiğinde.
Osmanlı'nın parçalanmasından sonra, Anadolu'muz da parçalanacaktı. Bir Mustafa Kemal çıktı, yapılan planları bozdu. Eğer toplumumuza el feneri gibi ışık tutan bazı kalemler mütareke basını gibi hakikatleri balçıkla sıvamaya devam ederlerse, gün gelecek çocuklarının ve torunlarının yüzlerine iflas etmiş işadamı gibi pişmanlıktan bakamayacaklardır. Tabi ki ceplerinde başka ülkelerin pasaportlarını taşıyanlara lafımız yok, nasıl olsa onlara gidecek çok ülke var.