Amerikalı ünlü dilbilimci-yazar Japon asıllı Amerikan vatandaşı Noam Chomsky Amerikan Başkanı George Bush'un 2004 yılında yeniden seçilebilmesi için Amerikan güvenliğine yönelik yeni bir tehdit üretmesi gerektiğini söylüyor.
Amerika'nın korkmuş bir ülke olduğunu ifade eden Chomsky, "halkı uydurulmuş bir tehditle dehşete düşürmek için oynayacakları yeni bir kart var. Bunu yapmak zor değil" diyerek, Irak sorunuyla ilgili tespitlerde bulunuyor ve "herşeyi böyle berbat etmenin büyük bir yetenek olduğunun" altını çiziyor.
Chomsky'nin açıklamalarına katılmamak mümkün değil. Amerikan yönetimi bağımsızlığını kazandığından bu yana bu tarz bir politika izliyor. Amerikalı yöneticilerin literatüründen dış tehdit paranoyası hiç çıkmadı. Kızılderili fobisiyle devreye sokulan emperyal niyetler, Komünizm paranoyasıyla sürdürüldü, nükleer korkuyla devam etti ve ululararası terör tehdidiyle tırmandırılıyor. Tarih ilerliyor, Amerikan etki alanı yayılıyor; ama dış tehdit algılamaları çeşitlenerek aşama aşama idame ettiriliyor.
Amerikan varlığı dış tehdite endeksli gelişmek zorunda. Hatta bu algılama süreci onun milli birlik sürecinde çok önemli bir yer tutuyor. Çok parçalı ulusal kimlik bilincini perçinlemek için Amerikan yöneticileri sık sık bu yola başvurmak zorunda.
Yakın planda ve son örnekler olması münasebetiyle Afganistan'da yapılanlar ve devamında Irak'ta gerçekleştirilenler bu politikaların son semereleri.
Afganistan'da Taliban ve El-Kaide gerekçe gösterilirken Irak'ta Baas ve Saddam kılıf olarak uyduruldu.
Ülkeler işgal edildi, halklar sindirildi ama bununla kalındı mı? Hayır. Bir adım sonrası yeni etki alanları için sanal senaryolar ve komplo teorileri kurgulanmaya başlandı. Bu kurguda kah Suriye, kah Sudan, Kah Filistin, Kah Yemen hatta Pakistan ve Türkiye bile olabilecek. "Olamaz" diyebilmek için elinizde telkin edici veriler var mı?
Söylemlere ve gidişata bakıldığında biz bunun olabilirliğinin daha güçlü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Tarih de bizim bu tezimizi doğrular nitelikte.
Amerikanın Irak'ta ve Afganistan'da içine düştüğü zor ve zor olduğu kadar da düşündürücü ve acıklı durumu örtbas etmesi için yeni tehdit ve tehdit algılamalarına ihtiyacı var.
Usame Bin Ladin'in bir türlü çökertilemeyen Kaide örgütü, Saddam'ın tüm aramalara rağmen rastlanamayan nükleer silah ve başlıklarının reel inandırıcılığı kalmadı.
Başka ülkelerde ve yeni tehditler devreye sokulmak zorunda. Böylelikle hem uluslararası kamuoyunun gözü kulağı başka yöne çevrilmiş olacak, hem de Amerikan yöneticileri biraz soluk alacak.
Şu sıralar Kongre-Senato ve CIA başta olmak üzere Amerikan kurumlarında büyük çatlaklar ve siyasal güç mücadeleleri yaşanıyor. Yaklaşan seçimlersu bu ayrışmaları daha da alevlendiriyor.
Global terör nosyonuyla hipnotize edilen Amerikan halkını kazanabilmek için, yukarıda da sözü edildiği üzere Başkan Bush'un yeni senaryolara ihtiyacı var. Son Irak senaryosu tepki almaya başlayan Başkan'ın daha marjinal söylemler geliştirerek yeni ülkeleri hedef tantasına çekmesi gerek.
Şaibeli addedilen, şeytan eksenine sokulan, serseri ülkeler kategorisinde değerlendirilen ülkeler hazırda oldukça bu hiç de kolay olmayacak. Çekersin torbadan birini olur biter. Belki Kuzey Kore, belki İran, Belki de Filistin...
Pandoranın kutusu bir kere açılmaya görsün.
Amerika'nın korkmuş bir ülke olduğunu ifade eden Chomsky, "halkı uydurulmuş bir tehditle dehşete düşürmek için oynayacakları yeni bir kart var. Bunu yapmak zor değil" diyerek, Irak sorunuyla ilgili tespitlerde bulunuyor ve "herşeyi böyle berbat etmenin büyük bir yetenek olduğunun" altını çiziyor.
Chomsky'nin açıklamalarına katılmamak mümkün değil. Amerikan yönetimi bağımsızlığını kazandığından bu yana bu tarz bir politika izliyor. Amerikalı yöneticilerin literatüründen dış tehdit paranoyası hiç çıkmadı. Kızılderili fobisiyle devreye sokulan emperyal niyetler, Komünizm paranoyasıyla sürdürüldü, nükleer korkuyla devam etti ve ululararası terör tehdidiyle tırmandırılıyor. Tarih ilerliyor, Amerikan etki alanı yayılıyor; ama dış tehdit algılamaları çeşitlenerek aşama aşama idame ettiriliyor.
Amerikan varlığı dış tehdite endeksli gelişmek zorunda. Hatta bu algılama süreci onun milli birlik sürecinde çok önemli bir yer tutuyor. Çok parçalı ulusal kimlik bilincini perçinlemek için Amerikan yöneticileri sık sık bu yola başvurmak zorunda.
Yakın planda ve son örnekler olması münasebetiyle Afganistan'da yapılanlar ve devamında Irak'ta gerçekleştirilenler bu politikaların son semereleri.
Afganistan'da Taliban ve El-Kaide gerekçe gösterilirken Irak'ta Baas ve Saddam kılıf olarak uyduruldu.
Ülkeler işgal edildi, halklar sindirildi ama bununla kalındı mı? Hayır. Bir adım sonrası yeni etki alanları için sanal senaryolar ve komplo teorileri kurgulanmaya başlandı. Bu kurguda kah Suriye, kah Sudan, Kah Filistin, Kah Yemen hatta Pakistan ve Türkiye bile olabilecek. "Olamaz" diyebilmek için elinizde telkin edici veriler var mı?
Söylemlere ve gidişata bakıldığında biz bunun olabilirliğinin daha güçlü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Tarih de bizim bu tezimizi doğrular nitelikte.
Amerikanın Irak'ta ve Afganistan'da içine düştüğü zor ve zor olduğu kadar da düşündürücü ve acıklı durumu örtbas etmesi için yeni tehdit ve tehdit algılamalarına ihtiyacı var.
Usame Bin Ladin'in bir türlü çökertilemeyen Kaide örgütü, Saddam'ın tüm aramalara rağmen rastlanamayan nükleer silah ve başlıklarının reel inandırıcılığı kalmadı.
Başka ülkelerde ve yeni tehditler devreye sokulmak zorunda. Böylelikle hem uluslararası kamuoyunun gözü kulağı başka yöne çevrilmiş olacak, hem de Amerikan yöneticileri biraz soluk alacak.
Şu sıralar Kongre-Senato ve CIA başta olmak üzere Amerikan kurumlarında büyük çatlaklar ve siyasal güç mücadeleleri yaşanıyor. Yaklaşan seçimlersu bu ayrışmaları daha da alevlendiriyor.
Global terör nosyonuyla hipnotize edilen Amerikan halkını kazanabilmek için, yukarıda da sözü edildiği üzere Başkan Bush'un yeni senaryolara ihtiyacı var. Son Irak senaryosu tepki almaya başlayan Başkan'ın daha marjinal söylemler geliştirerek yeni ülkeleri hedef tantasına çekmesi gerek.
Şaibeli addedilen, şeytan eksenine sokulan, serseri ülkeler kategorisinde değerlendirilen ülkeler hazırda oldukça bu hiç de kolay olmayacak. Çekersin torbadan birini olur biter. Belki Kuzey Kore, belki İran, Belki de Filistin...
Pandoranın kutusu bir kere açılmaya görsün.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005