Osmanlı-İran dostluğuna Almanya'nın yaklaşımı

Rus birilikleri Korind ve Meyan-Dü-Ab'da bozguna uğratıldıktan sonra Kasr-ı Şirin'de huzurlu sakin günler başlar. Tahran'da, Rus yanlısı Femanferma başbakanlığında kurulan Hükümet, Kum Kentinde toplanmış olan İranlı Yurtsever aydın ve milletvekillerine baskı ve takipte bulununca sağa sola dağılmışlardı. Rus kuvvetleri 17 Mart 1916'da Karint ve Meyan-Dü-Ab'da bozguna uğrayıp geriye çekilince, Hükümet baskısından kaçan yurtsever ve milliyetçi aydın ve milletvekilleri Kasr-ı Şirin'e gelirler.Osmanlı koruyuculuğu ve güvenliği içerisinde bulunan milletvekilleri, ülkelerini Rus işgali ve baskısı altından kurtarma çareleri aramaya başlarlar. Tecrübeli bir siyasetçi olan Mehmet Sadık Tabatabai 1 ve 5 Nisan tarihleri arasında Kasr-ı Şirinde bulunan yurtseverlerle toplantılar yaparak onları vatanın işgalden kurtuluşu için ideal bir düşüncede birleştirir. Hepsinin de iştiraki ile, vatanın Rus işgalinden kurtulmasına kadar dağılmamak şartı ile "Müdafa-i Vatan Cemiyeti"ni kurar. Gerçekten de İran Meclis-i Mebusanında çeşitli partilere mensup olan milletvekilleri vatan düşüncesinde birleşerek, İran ülkesi Rus işgalinden kurtulana kadar bu dernek adı altında savaşırlar.Kasr-ı Şirin'de Safa Bey 5 Nisan da, Mehmet Sadık Tabatabai ile bir görüşme yapar. O, Müdafa-i Vatan Cemiyeti'nin Osmanlı ve Alman'lar ile ilgili siyasi düşüncelerini Bab-ı Ali'ye bildirir: "Tabatabai yardım gelmezse ümitsizlik doğar diyor.- Nizam üs- Saltana için bir danışma kurulu (Heyet-i Müşavire) kurulmuş-  Muvakkat Hükümet kurulmayışının sebebi Alman elçisinin bunu istemeyişi imiş? Parayı da o verdiği için sözü dinleniyor. Nizam-üs-Saltana onun eciri (ücretle çalışan işçisi) gibidir. Tabatabai'ye göre bu fena bir çözüm işidir. Zira Tahran hükümeti Rus baskısı altındadır. Osmanlı'ya savaş ilan edilebilir. Şah da baskı altında bunu imzalayabilir. Hâlbuki batı İran'da bir muvakkat hükmet bulunursa mücadele daha kolay olur. Tabatabai şunları da der: Biz Alman'a sarılacağımıza, Osmanlı'ya sarılmayı isterdik. Ancak Alman elçisinin geniş yetkileriyle yaptığı gibi Osmanlı'nın da düşmanların İran'da yenmeleri halinde Osmanlı taraftarlarının can ve malının her vakit korunulacağına dair yazılı inanca vermemesi cesareti kırıyor.""Mehmet Sadık Tabatabai, 5 Nisanda Safa bey ile görüşmesinde, Alman Büyük Elçisinden davranışlarından memnun olmadığını açık bir şekilde ifade ediyor. Nizam-üs-Saltana'nın Alman Elçisinin işcisi gibi demekle de, Almanya'nın bir dost olarak değil egemen emperyalist bir devlet gibi davrandığını, Rusya'ya karşı İranlıları kullandığını anlatmak istiyor. Alman'dan çok Osmanlı'ya güvendiğini, fakat Osmanlı'nın da diğer İslam toplumları gibi ilim ve tenkite geri oldukları için, fakir bir devlet olduğu için İran'a bir inanca veremediğini ima ediyor.Nitekim, Musul Valisi Haydar Bey'in 9 Nisan 1916 da Hariciye nazırına çektiği tel gerçekleri açık bir şekilde ortaya koyuyor. O çektiği telde şunları ifade etmektedir: "Almanlar İran'da ve Şark Vilayetlerinde aleyhimizde çalışıyorlar ve şu yolda propaganda yapıyorlar: İttihad-ı İslam sözü İran ve Afganistan'ı ele geçirmek için bir Türk uydurmasıdır.Türk ordusu ancak Alman komutası altında galip gelebilir. Bundan başka İran ve Osmanlı Kürtlerini aleyhimizde kışkırtmaktadırlar."  Anlaşma Gurubu Devletleri(İngiltere-Rusya-Fransa) savaş döneminde nasıl Osmanlı topraklarını kendi arlarında emperyalist amaçlarına göre paylaşım görüşmeleri yapıyorsa, Almanya'da ayni amaçlarla davranmaktadır. Savaş döneminde silah, cephane ve borç para vererek, borçlandırdığı Osmanlı'yı, Kapitülasyonları kaldırmasına rağmen Emperyalist amaçlarına göre teşkilatlandırmak, parçala, böl ve hükmederek sömür siyasetini uygulamasının ifadesidir diyebiliriz. Bugün de 1990'lı yılardan beri Önce Rusya'nın başlattığı, daha sonra da A.B.Devletleri, İngiltere Fransa ve Almanya'nın birbirleri ile yarışır şekilde devam ettirdikleri PKK siyasası da ayni amaçlar güderek yapılmaktadır. Üstelik yukarıda isimlerini belirttiğim devletlerin üniversitelerindeki Türkoloji Enstitülerinde kabul ettikleri, Selçuklu Sultanı Melik Şah'ın İslami bir görüş kazandırmak için, İran İslam geleneğine göre Farsça Nevruz adını koyduğu bir Türk bayramını kutlayan Turanlı Kavimler arsında Anadolu Türkleri ve Kürtleri de vardır. Fakat emperyalist amaçlara göre bizimle aynı kandan ve kültürden olan Kürtleri PKK ile örgütleyerek, Türk yurdunu bölmek ve sömürmek için aynı siyasi oyun oynanmaktadır.