‘Oruçtan gaye, nefsi takvaya alıştırmaktır’
Oysa oruçtan gaye, mideyi aç bırakmak, heva ve şehveti kırmak ve böylece nefsi, takvaya alıştırmaktır. Bu, orucun başta gelen hedefidir
20.03.2024 15:46:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Gazali Hazretleri şöyle buyurdu:
"Ramazan'da diğer azaları da günahtan alıkoymak gerekir. Meselâ el ve ayak gibi... Karnını iftar zamanında nefsin istediği şehvetlerden korumalıdır. Helâl yemekten çekinmek suretiyle oruç tutup, iftar zamanında haram ile iftar edenin orucu hiçbir fayda temin etmez ve manasız kalır. Böyle bir oruçlunun durumu tıpkı bir köşk bina edip, bir şehri yıkanın durumuna benzer. Çünkü helâl yemek ancak fazla yendiği takdirde zarar vericidir. Onun azı ise, faydalıdır. Bu bakımdan oruç, onu azaltmak için icat edilmiş bir ibadettir. Zararından korkarak ilâçları terk etmek, sonra da zehir almak, hamakattan başka bir şey değildir. Haram ise, dini yok eden bir zehirdir. Helâl ise, azı fayda, çoğu zarar veren bir ilâçtır. Oruçtan gaye, helâli azaltmaktır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
'Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan sadece açlık ve susuzluk elde eder.' (Nesâî ve İbn Mâce; Ebu Hureyre'den).
Bu hadisin tefsirinde bazı âlimler, akşam fazla yemek suretiyle harama giren bir kimsenin kast olunduğunu söylemişlerdir. Bazıları da, bu öyle bir kimsedir ki, helâl yemekten nefsini men ede, fakat haram olan gıybette bulunmak suretiyle orucunu bozar. Bazı âlimler de azılarını haramdan korumayan bir kimsenin kast olunduğunu söylemiştir.
İftar zamanında tıka-basa helâl de olsa yememek gerekir. Helâl de olsa tıka-basa doldurulan karın, Allah nezdinde en fazla buğz edilen kaptır. Oruçlu bir kimse, gündüz yemediklerini iftar zamanında tıka-basa yerse, acaba Allah'ın düşmanı olan nefis ve şeytanı nasıl kahredebilir ve şehvetini nasıl kırabilir? Bazen de kişi, oruçlu olmadığı takdirde yiyeceklerinin birkaç mislini temin ederek iftarda yer.
Hatta öyle âdet edilmiştir ki, yemeklerin en nefisleri Ramazan ayı için tedarik edilir ve o ayda, birkaç ayda yenilmeyecek kadar çeşitli yemekler yenir. Oysa oruçtan gaye, mideyi aç bırakmak, heva ve şehveti kırmak ve böylece nefsi, takvaya alıştırmaktır. Bu, orucun başta gelen hedefidir.
Fakat mide sabahtan akşama kadar aç bırakılır, tam akşam zamanı yemeğe karşı şehvetle isteği kabardığında, ona lezzetli yemekleri yedirip doyurursa, onun iştahı daha da fazlalaşır ve kuvveti daha da gelişir. O zaman öyle şehvetler baş gösterir ki, şayet nefis eski âdetlerinde bırakılıp oruç vesilesiyle bu kadar çeşitli yemeklerle beslenmeseydi, daha sakin olacaktı."
"Ramazan'da diğer azaları da günahtan alıkoymak gerekir. Meselâ el ve ayak gibi... Karnını iftar zamanında nefsin istediği şehvetlerden korumalıdır. Helâl yemekten çekinmek suretiyle oruç tutup, iftar zamanında haram ile iftar edenin orucu hiçbir fayda temin etmez ve manasız kalır. Böyle bir oruçlunun durumu tıpkı bir köşk bina edip, bir şehri yıkanın durumuna benzer. Çünkü helâl yemek ancak fazla yendiği takdirde zarar vericidir. Onun azı ise, faydalıdır. Bu bakımdan oruç, onu azaltmak için icat edilmiş bir ibadettir. Zararından korkarak ilâçları terk etmek, sonra da zehir almak, hamakattan başka bir şey değildir. Haram ise, dini yok eden bir zehirdir. Helâl ise, azı fayda, çoğu zarar veren bir ilâçtır. Oruçtan gaye, helâli azaltmaktır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
'Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan sadece açlık ve susuzluk elde eder.' (Nesâî ve İbn Mâce; Ebu Hureyre'den).
Bu hadisin tefsirinde bazı âlimler, akşam fazla yemek suretiyle harama giren bir kimsenin kast olunduğunu söylemişlerdir. Bazıları da, bu öyle bir kimsedir ki, helâl yemekten nefsini men ede, fakat haram olan gıybette bulunmak suretiyle orucunu bozar. Bazı âlimler de azılarını haramdan korumayan bir kimsenin kast olunduğunu söylemiştir.
İftar zamanında tıka-basa helâl de olsa yememek gerekir. Helâl de olsa tıka-basa doldurulan karın, Allah nezdinde en fazla buğz edilen kaptır. Oruçlu bir kimse, gündüz yemediklerini iftar zamanında tıka-basa yerse, acaba Allah'ın düşmanı olan nefis ve şeytanı nasıl kahredebilir ve şehvetini nasıl kırabilir? Bazen de kişi, oruçlu olmadığı takdirde yiyeceklerinin birkaç mislini temin ederek iftarda yer.
Hatta öyle âdet edilmiştir ki, yemeklerin en nefisleri Ramazan ayı için tedarik edilir ve o ayda, birkaç ayda yenilmeyecek kadar çeşitli yemekler yenir. Oysa oruçtan gaye, mideyi aç bırakmak, heva ve şehveti kırmak ve böylece nefsi, takvaya alıştırmaktır. Bu, orucun başta gelen hedefidir.
Fakat mide sabahtan akşama kadar aç bırakılır, tam akşam zamanı yemeğe karşı şehvetle isteği kabardığında, ona lezzetli yemekleri yedirip doyurursa, onun iştahı daha da fazlalaşır ve kuvveti daha da gelişir. O zaman öyle şehvetler baş gösterir ki, şayet nefis eski âdetlerinde bırakılıp oruç vesilesiyle bu kadar çeşitli yemeklerle beslenmeseydi, daha sakin olacaktı."