Bir kadın, çocuğunu Abdülkâdiri Geylânî'ye getirip; "Oğlumun kalbini size tutulmuş gördüm; bana hizmetinden onu âzâd edip, size getirdim." dedi. Geylani hazretleri bu genci yanına aldı. Ona nefsin istemediklerini yapmasını emretti. Tasavvufta sülûke başlattı. Bu şekilde devâm ederken, bir gün annesi çıka geldi. Oğlunu, az yemek ve uyumak sebebiyle, zayıf ve sararmış, arpa ekmeği yer hâlde buldu. Bu hâl ona dokundu. Çocuğunu bırakıp, Abdülkâdiri Geylânî hazretlerinin yanına girdi. O ise, oturmuş, tavuk yiyordu. "Efendim, siz burada tavuk yersiniz, benim oğlum ise, arpa ekmeği yer." dedi. Abdülkadir Geylani, bunu duyunca, elini, tavuk kemiklerinin üzerine koyup; "Kum biiznillâh!" yâni Allahü teâlânın izni ile kalk, diril! buyurdu. Tavuk hemen dirildi ve Hazret, kadına hitâben; "Senin oğlun da böyle olduğu zaman, dilediğini yesin!" buyurdu...Ebü'lHacer Hâmid Hirânî anlatıyor: "Bir gün Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin medresesine gittim ve huzûrunda oturdum. Bana; "Ey Hâmid! Bir gün gelecek meliklerin, sultanların minderinde oturacaksın." buyurdu. Aradan epeyce zaman geçip, Hiran'a dönünce, Sultan Nûreddîn beni çağırıp yanına oturttu ve evkaf bakanı yaptı. O günden beri devamlı Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin o sözünü hatırlarım".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.