Cuma namazında yanımda duran amcanın yaşı 60-65 arasındaydı. Büyük ihtimalle de emekli.
En azından ömrünün büyük bir kısmını, hatta en verimli kısmını bir mesleği öğrenmeye ayırmış.
Normaldir. Ayıplanacak, küçümsenecek bir tarafı yok bunun. Şartların gereği dini eğitimi yeterince alamadığı namazdaki hal ve hareketlerinin ölçüsüzlüğünden belli oluyordu.
Gizli diye yaptığı kıraati ben rahatlıkla duyuyordum. Gerçi soluklanarak yapılan kıraat yanındaki tarafından duyulsa da "gizli okumaya" girer.
Fakat onun volümü biraz fazlaca idi ama, bu da pek önemli değildi diğerlerinin yanında.
Okuduğu "Fatiha"dan bir şey anlamadım. Nece okuyor diye bile düşündüm.
Az kalsın kendisine: "Yeni mi nazil oldu amca?" diye soracaktım.
Sonra da onun beni: "Sen ne anlarsın be! Benim babam büyük hocaydı" diye azarlamasından korktum, sormadım.
Genel anlayışımız bu; benim babam, benim dedem büyük hocaydı.
İyi de sana ve bana ne?
Öte alemde herkes kendisinden hesaba çekilecek.
Ahiret hayatı şirket değil ki, birinin konuşması diğerlerini kurtarsın.
Fatiha'dan sonra siz bir de "tahiyyatı" dinleyecektiniz.
Neler yoktu ki, altmışlık dedenin "tahiyyat" metninde.
Hani şu otururken okuduğumuz "ettehiyyatü"da.
Ya Resülellah.
İyyake na'budü.
Rebbena, amnenna.
Ve diğer bazı metinler yetmişlik amcanın tahiyyatında bolca vardı.
Bütün bunlardan daha garibime giden imam efendinin ve aynı durumdaki diğer imam arkadaşların hali.
Bugün arkasında saf tutan cemaatin abdestte, kıraatte, namazda, kısaca ibadetlerin tümünde sayısız yanlışı varken, ki bu yanlışlardan biz bile bazen kurtulamıyoruz, hoca arkadaşların başka şeylerle uğraşması. Başka konuları vaazlarında, hutbelerinde gündem etmeleri çok yanlış.
Aynı caminin genç imamı arkadaş, gelir dağılımındaki adaletsizliği ifade için kurduğu o cümleyi ezberlemekten namaz sûrelerini ezberlemek daha kolaydı.
Bir başladı anlatmaya; "GSMH'nın %80'i ile nüfusun %20'si, Nüfusun %80'i ile GSMH'nın %20'si falan filan olmuş." Namaz biteli bir saat olmuştu ve ben hala acaba hoca ne anlatmak istedi diye düşünüyordum.
Be mübareğin evladı, bütün anlatmak istediklerin doğru, güzel ama cemaatte bir çok insan daha lazım olan şeylerden habersiz.
Baştan savma kılınan namazdan manevi bir haz almanın da imkanı yok.
Ancak disiplin içinde kılınan namaz, usul ve erkanına riayet edilerek yapılan ibadet insan gönlüne yer eder, manevi hazların alınmasına vesile olur.
Ve alınan o manevi haz bir daha ibadeti terk ettirmez insana.
Bu olmadan yapılan ibadet insan için yük, bir an önce kurtulsam hesabıyla yapılan angarya gibidir.
Vaazlarımızda bu millete abdesti, namazı, guslü, tahareti anlatsak. Yıllarca anlatsak.
Hiç bıkmadan, usanmadan anlatsak.
Ecrini Allah'tan bekleyerek anlatsak daha büyük şeyler yapmış oluruz.
Kuralım kürsün üstüne tezgahımızı başlayalım abdesti, namazı pratik yaparak anlatmaya.
Kısaca bu milleti önce iyi bir kul yapalım, arkası gelir Allah'ın izniyle.Önemli Not:
7 Haziran tarihli yazımdaki davetimi unutmuyorsunuz ha!
Pazar günü Tandoğan'da beraber olacağız.
Tan doğarken, ülkemizin ve bütün insanlığın mahkum edilmeye çalışıldığı o karanlık dağılırken orada olacağız.
Neyani'nin dediği gibi;
Tandoğan'da Tandoğan'da.
Milyonlar Tandoğan'da.
Karanlıklar kaybolur
Gün ışır tan doğanda.
Tek yürek olacağız
Hep birden Tandoğan'da
Aşık Neyani
En azından ömrünün büyük bir kısmını, hatta en verimli kısmını bir mesleği öğrenmeye ayırmış.
Normaldir. Ayıplanacak, küçümsenecek bir tarafı yok bunun. Şartların gereği dini eğitimi yeterince alamadığı namazdaki hal ve hareketlerinin ölçüsüzlüğünden belli oluyordu.
Gizli diye yaptığı kıraati ben rahatlıkla duyuyordum. Gerçi soluklanarak yapılan kıraat yanındaki tarafından duyulsa da "gizli okumaya" girer.
Fakat onun volümü biraz fazlaca idi ama, bu da pek önemli değildi diğerlerinin yanında.
Okuduğu "Fatiha"dan bir şey anlamadım. Nece okuyor diye bile düşündüm.
Az kalsın kendisine: "Yeni mi nazil oldu amca?" diye soracaktım.
Sonra da onun beni: "Sen ne anlarsın be! Benim babam büyük hocaydı" diye azarlamasından korktum, sormadım.
Genel anlayışımız bu; benim babam, benim dedem büyük hocaydı.
İyi de sana ve bana ne?
Öte alemde herkes kendisinden hesaba çekilecek.
Ahiret hayatı şirket değil ki, birinin konuşması diğerlerini kurtarsın.
Fatiha'dan sonra siz bir de "tahiyyatı" dinleyecektiniz.
Neler yoktu ki, altmışlık dedenin "tahiyyat" metninde.
Hani şu otururken okuduğumuz "ettehiyyatü"da.
Ya Resülellah.
İyyake na'budü.
Rebbena, amnenna.
Ve diğer bazı metinler yetmişlik amcanın tahiyyatında bolca vardı.
Bütün bunlardan daha garibime giden imam efendinin ve aynı durumdaki diğer imam arkadaşların hali.
Bugün arkasında saf tutan cemaatin abdestte, kıraatte, namazda, kısaca ibadetlerin tümünde sayısız yanlışı varken, ki bu yanlışlardan biz bile bazen kurtulamıyoruz, hoca arkadaşların başka şeylerle uğraşması. Başka konuları vaazlarında, hutbelerinde gündem etmeleri çok yanlış.
Aynı caminin genç imamı arkadaş, gelir dağılımındaki adaletsizliği ifade için kurduğu o cümleyi ezberlemekten namaz sûrelerini ezberlemek daha kolaydı.
Bir başladı anlatmaya; "GSMH'nın %80'i ile nüfusun %20'si, Nüfusun %80'i ile GSMH'nın %20'si falan filan olmuş." Namaz biteli bir saat olmuştu ve ben hala acaba hoca ne anlatmak istedi diye düşünüyordum.
Be mübareğin evladı, bütün anlatmak istediklerin doğru, güzel ama cemaatte bir çok insan daha lazım olan şeylerden habersiz.
Baştan savma kılınan namazdan manevi bir haz almanın da imkanı yok.
Ancak disiplin içinde kılınan namaz, usul ve erkanına riayet edilerek yapılan ibadet insan gönlüne yer eder, manevi hazların alınmasına vesile olur.
Ve alınan o manevi haz bir daha ibadeti terk ettirmez insana.
Bu olmadan yapılan ibadet insan için yük, bir an önce kurtulsam hesabıyla yapılan angarya gibidir.
Vaazlarımızda bu millete abdesti, namazı, guslü, tahareti anlatsak. Yıllarca anlatsak.
Hiç bıkmadan, usanmadan anlatsak.
Ecrini Allah'tan bekleyerek anlatsak daha büyük şeyler yapmış oluruz.
Kuralım kürsün üstüne tezgahımızı başlayalım abdesti, namazı pratik yaparak anlatmaya.
Kısaca bu milleti önce iyi bir kul yapalım, arkası gelir Allah'ın izniyle.Önemli Not:
7 Haziran tarihli yazımdaki davetimi unutmuyorsunuz ha!
Pazar günü Tandoğan'da beraber olacağız.
Tan doğarken, ülkemizin ve bütün insanlığın mahkum edilmeye çalışıldığı o karanlık dağılırken orada olacağız.
Neyani'nin dediği gibi;
Tandoğan'da Tandoğan'da.
Milyonlar Tandoğan'da.
Karanlıklar kaybolur
Gün ışır tan doğanda.
Tek yürek olacağız
Hep birden Tandoğan'da
Aşık Neyani
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024