Önce yalan sonra savaş çıkarmak

Dünya tarihi yalanla çıkarılmış birçok savaş kaydetmektedir. Bunun en yakın ve en yeni örneği Irak savaşıdır. ABD, "Irak'ta kitle imha silâhları vardır, bu silâhlarla dünyayı ateşe verecektir" diyerek büyük bir yaygara kopardı. O dönemde ABD Dışişleri Bakanı olan Colin Powel, 5 Şubat 2003'te BM Güvenlik Konseyi'ne küçük bir ilâç şişesiyle geldi. O miktarda bir kimyasal maddenin ne kadar insanı öldürebileceğini, görüntülerle tam iki saat Konsey üyelerine anlattı. Sonuçta Irak'a savaş açıldı. Savaşın Irak'a verdiği maddi ve manevi kayıpları anlatmak için kelimeler yetersiz kalmaktadır. Bütün bunlara karşı ABD, "CIA, bizi yanılttı" demekle yetindi ve işin içinden sıyrıldı. Kendince sıyrıldı, ama bu yalan, hafızalara kazındı.Aynı yalana Suriye'de de başvurdu. Ancak bu sefer yalan ters tepti. Türkiye'deki medyanın konuştuklarına ve yazdıklarına bakmayın. Dünya, Suriye'deki kimyasal yalanın farkındadır. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Suriye'de kimyasal silâh kullanılmadan önce Haziran ayının başında Almanya Dışişleri Bakanı ile yaptıkları ortak basın toplantısında, bu konuya değinmiş ve şöyle demişti: "İsyancılar, sarin gazı kullanacak, suçu Esad'a atacak ve uluslararası müdahaleyi meşru hale getirmeye çalışacaklar." Suriye Birleşmiş Milletler elçisi Beşar Caferi de, BM Genel Konseyi ve BM sekreteri Ban ki Moon'a yazdığı mektupta şöyle demiştir: "Dış destekli isyancılar, Suriye halkına karşı kimyasal silâh kullanmak ve sorumluluğu yönetime atmak için çalışmaktadır." Dahası, Özgür Suriye Ordusu'nun siyasi danışmanı Bessam el Dade, kimyasal silâh üretebilecek hammadde ve kapasiteye sahip olduklarını belirti ve Esad'ı şu sözlerle tehdit etti : "Esad, bizi kimyasal silâhla tehdit ederse, bizde de o silâhtan olduğunu bilmeli."Bu gerçekler, ortaya dökülmesine rağmen, Suriye'de kimyasal silâh yine kullanıldı. Kimyasal saldırının haber ve görüntüleri yayınlanır yayınlanmaz, AKP iktidarı hemen "Esad, halkına karşı kimyasal silâh kullandı" diye bangır bangır bağırmaya ve başta ABD olmak üzere Batılı ülkeleri Suriye'ye müdahale etmeye çağırdı. Türkiye'nin de, her türlü müdahaleye katılacağını ve her türlü desteği sağlayacağını ilân etti. AKP iktidarının bu yoğun gayretleri boşa gitti, sonuç vermedi. İnsan sormadan edemiyor, hiçbir araştırma ve inceleme yapmadan, kimyasal silâhı Esad'ın kullandığını, AKP iktidarı neye dayanarak söyledi ve kuvvetle savundu? Kimyasal silâhı devletten başka bir güç üretemez mi? Uzmanların dediğine göre, kimyasal silâh üretimi hem ucuz, hem de çok basittir. Meselâ, küçük bir piknik tüpü kimyasal silâha, bir gübre fabrikası kimyasal silâh üreten fabrikaya çok rahat dönüştürülebilir. Kimyasal silâh kolay üretildiği ve çok etkili olduğu için egemen güçler, başkalarının onu üretmesine engel oluyorlar. Suriye Devlet Başkanı Esad, Amerikan kanalı Fox News'a verdiği söyleşide kimyasal silâhların kolayca üretilebileceğine dikkat çekti ve şöyle dedi: "Sinir gazı mutfak gazı olarak adlandırılır. Nedenini biliyor musunuz? Herkes evinde sinir gazı yapabilir. Bir isyancı da sinir gazı yapabilir."AKP iktidarı, bu gerçekleri niçin hiç düşünmeden Esad'ı suçladı? Sonunda savaş, kan, gözyaşı, can ve mal kaybı olacak bir konuda böylesine fevri davranmak, ne devlet adamı vakarıyla, ne de devlet ciddiyetiyle bağdaşır. General Patton, "Savaşta önce gerçekler öldürülür" demiş. AKP iktidarı ise savaş başlamadan gerçekleri öldürmeye kalkmış, fakat muvaffak olamamıştır. AKP iktidarının ileri sürdüğü gibi Suriye'de amaç, Esad yönetimini devirmek, yerine demokratik bir yönetim kurmak değildir. Asıl amaç, Irak ve Libya'da olduğu gibi Suriye'yi parçalamaktır. Bunu görememeyi, basiretsizlik ve öngörüsüzlükle izah edemiyor, başkasını söylemeye de dilimiz varmıyor. Fakat şuna kesinlikle inanıyoruz, bu fırtınalı ve çalkantılı hava dağıldıktan sonra, yapılanların hükmü, yapanların sıfatı hakkıyla verilecektir. Çünkü tarihi gerçekler ilânihaye gizli kalmıyor, yalan ile de payidar olunmuyor.