Bundan yaklaşık iki sene önce gelen telefonlar, hakaret, küfür ve hesap sorma muhtevalı idi.
Bunca "hizmeti" görmüyor musunuz?
Niye "hocaefendi"yi eleştiriyorsunuz?
Siz bizi kıskanıyorsunuz.
Ve benzeri hakaretler.
Aradan iki sene geçti.
Telefonların şekli değişti.
Şimdi arayanlar, misyonerlik faaliyetlerinin tehlikeli boyutlara vardığından şikayetçi oluyor.
Cami açmanın zorlaştırıldığı bir ülkede ha bire kilise nasıl açıldığını merak ediyor.
Hıristiyan olan komşusundan, kapısına bırakılan "İncil kolisinden", bölücülük propagandasından bahsediyor, şikayet ediyor, dert yanıyor. Bunun son örneği, dün Bursa'dan bir öğretmen arkadaş aradı.
Kurdukları siteden bahsetti.
Türkiye aleyhinde ABD Senatosunda bir takım girişimlerde bulunan Patrik Barthelemeos'u protesto etmek ve ABD'li senatörü bu girişimlerden caydırmak için e-mail yollamaktan bahsetti.
Benden de bu konuda yardımcı olmamı istedi.
Şunu sordum öğretmen arkadaşa;
ABD'li senatöre e-mail çekerek Türkiye aleyhinde sonuç doğuracak şekilde Fener Patriği Dimitri Bartholomoes'e destek vermemesi konusunda ikaz etmekten önce başka yapmamız gereken şeyler yok mu?
Bugün gelinen nokta, iki sene önce ev sahipliğini ve fahri sponsorluğunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı "Medeniyetlerarası Diyalog" ve adı daha sonra değiştirilerek "Dinlerarası Diyalog" faaliyetlerinin sonucu değil mi?
İki sene zarfında ne yaptınız?
En büyük zevki, ülkeyi koruma ve kollama görevini üstlenmiş kuruma hakaret yağdırmayı ana ilke edinmiş "basınımızın yumurta akı" gazeteye; "Diyalog" aleyhinde niye bir çalışma içinde olmadığını sormanız gerekmiyor muydu?
Her an farklı yerlerden uruç eden "şafak" sizi niye rahatsız etmiyor?
27 Mayıs 2002 tarihli Yeni Şafak Gazetesi'nin sayın Bartholomeos'u aklar gibi tam sayfa verdiği "Türkiye aleyhine faaliyetimiz yok" başlıklı, YTB (her ne demekse) Başkanı Şeyda Açıkkol'la yaptığı röportaj sizi rahatsız etmedi mi?
Hepsi bir tarafa, sayın patriğin ABD'li Ortodoks bir iş adamına ait olduğu ve dünyada iki tane olduğu söylenen özel uçakla Atatürk Hava Limanına iner inmez yaptığı, Türkiye Cumhuriyetinin "iradesini" sorgulayan konuşması vardı:
Ben "ekümenik patrik/Bizans'ın tek temsilcisiyim,"
Ve "Eğer devlet iradesi varsa Heybeliada Ruhban Okulu açılır."
İşte bu meydan okumayı yaptığı gün havaalanında kendisini karşılayıp elini öpen, ona arz-i hürmetlerini sunan bir kişi vardı.
Ara sıra kameralardan saklanmayı denese de ki, boyunun kısalığı o konuda kendisine yardımcı oluyordu, kameralara yakalanan o kişi Fethullah hocanın hizmetlerinde önemli bir misyonu olan Cemal Uşşak'tan başkası değildi.
Neydi, sayın Uşşak'ı hava alanına gönderen güç?
Neydi, ona patriğin elini öptürten şey?
Ve tabi patriğin elini sayın Uşşak'ın omzuna koyacak kadar ileriye giden samimiyet neydi?
Tabi daha önce yapılan bütün temel atma, açılış, kapanış, kurdele kesme, fön çekme merasimlerinde sayın patriğin hemen "Hocaefendi"nin sağında yer alması bununla bağlantılı ama ayrı bir konudur.
İşte bunu sordum sayın öğretmen arkadaşa;
ABD'li senatörden önce sayın Uşşak'a bir e-mail yollamayı düşündünüz mü?
ABD'li senatörden önce Uşşak'a ulaşmak daha kolay değil miydi?
Sayın Uşşak'ın o gün bizi hayrete düşüren arz-i hürmetlerinin çok "hikmetleri" vardı mutlaka.
Bizin, baştan beri "hikmet" denince başka şey anladığımız için bundaki "hikmeti" bilmemiz mümkün değil tabi.
Ama millet bizi çok iyi anlıyor, keşke biraz geç kalınmasaydı.
Bunca "hizmeti" görmüyor musunuz?
Niye "hocaefendi"yi eleştiriyorsunuz?
Siz bizi kıskanıyorsunuz.
Ve benzeri hakaretler.
Aradan iki sene geçti.
Telefonların şekli değişti.
Şimdi arayanlar, misyonerlik faaliyetlerinin tehlikeli boyutlara vardığından şikayetçi oluyor.
Cami açmanın zorlaştırıldığı bir ülkede ha bire kilise nasıl açıldığını merak ediyor.
Hıristiyan olan komşusundan, kapısına bırakılan "İncil kolisinden", bölücülük propagandasından bahsediyor, şikayet ediyor, dert yanıyor. Bunun son örneği, dün Bursa'dan bir öğretmen arkadaş aradı.
Kurdukları siteden bahsetti.
Türkiye aleyhinde ABD Senatosunda bir takım girişimlerde bulunan Patrik Barthelemeos'u protesto etmek ve ABD'li senatörü bu girişimlerden caydırmak için e-mail yollamaktan bahsetti.
Benden de bu konuda yardımcı olmamı istedi.
Şunu sordum öğretmen arkadaşa;
ABD'li senatöre e-mail çekerek Türkiye aleyhinde sonuç doğuracak şekilde Fener Patriği Dimitri Bartholomoes'e destek vermemesi konusunda ikaz etmekten önce başka yapmamız gereken şeyler yok mu?
Bugün gelinen nokta, iki sene önce ev sahipliğini ve fahri sponsorluğunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı "Medeniyetlerarası Diyalog" ve adı daha sonra değiştirilerek "Dinlerarası Diyalog" faaliyetlerinin sonucu değil mi?
İki sene zarfında ne yaptınız?
En büyük zevki, ülkeyi koruma ve kollama görevini üstlenmiş kuruma hakaret yağdırmayı ana ilke edinmiş "basınımızın yumurta akı" gazeteye; "Diyalog" aleyhinde niye bir çalışma içinde olmadığını sormanız gerekmiyor muydu?
Her an farklı yerlerden uruç eden "şafak" sizi niye rahatsız etmiyor?
27 Mayıs 2002 tarihli Yeni Şafak Gazetesi'nin sayın Bartholomeos'u aklar gibi tam sayfa verdiği "Türkiye aleyhine faaliyetimiz yok" başlıklı, YTB (her ne demekse) Başkanı Şeyda Açıkkol'la yaptığı röportaj sizi rahatsız etmedi mi?
Hepsi bir tarafa, sayın patriğin ABD'li Ortodoks bir iş adamına ait olduğu ve dünyada iki tane olduğu söylenen özel uçakla Atatürk Hava Limanına iner inmez yaptığı, Türkiye Cumhuriyetinin "iradesini" sorgulayan konuşması vardı:
Ben "ekümenik patrik/Bizans'ın tek temsilcisiyim,"
Ve "Eğer devlet iradesi varsa Heybeliada Ruhban Okulu açılır."
İşte bu meydan okumayı yaptığı gün havaalanında kendisini karşılayıp elini öpen, ona arz-i hürmetlerini sunan bir kişi vardı.
Ara sıra kameralardan saklanmayı denese de ki, boyunun kısalığı o konuda kendisine yardımcı oluyordu, kameralara yakalanan o kişi Fethullah hocanın hizmetlerinde önemli bir misyonu olan Cemal Uşşak'tan başkası değildi.
Neydi, sayın Uşşak'ı hava alanına gönderen güç?
Neydi, ona patriğin elini öptürten şey?
Ve tabi patriğin elini sayın Uşşak'ın omzuna koyacak kadar ileriye giden samimiyet neydi?
Tabi daha önce yapılan bütün temel atma, açılış, kapanış, kurdele kesme, fön çekme merasimlerinde sayın patriğin hemen "Hocaefendi"nin sağında yer alması bununla bağlantılı ama ayrı bir konudur.
İşte bunu sordum sayın öğretmen arkadaşa;
ABD'li senatörden önce sayın Uşşak'a bir e-mail yollamayı düşündünüz mü?
ABD'li senatörden önce Uşşak'a ulaşmak daha kolay değil miydi?
Sayın Uşşak'ın o gün bizi hayrete düşüren arz-i hürmetlerinin çok "hikmetleri" vardı mutlaka.
Bizin, baştan beri "hikmet" denince başka şey anladığımız için bundaki "hikmeti" bilmemiz mümkün değil tabi.
Ama millet bizi çok iyi anlıyor, keşke biraz geç kalınmasaydı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024