Erdoğan önce “Hayır” der, sonra hizaya gelir. Bu iddia bana ait değil. İngilizlerin ünlü gazetelerinden olan Financial Times’a ait.
Bu gazetenin böyle bir başlık atmasının sebebine geçmeden önce Erdoğan hakkında neden böyle bir kanıya vardılar, sorusunu irdelemek lazım. Gerçekten bizim Başbakanımız önce “hayır” deyip (tabi ABD ve AB isteklerine) sonra “hizaya mı” geliyor?
Erdoğan’ın söz ve icraatlarına bakınca maalesef gazetenin doğru bir tespit yaptığını görüyoruz.
İsrail cumhurbaşkanı ve Yahudilere yönelik; “Barış için çabalarınız yeterli olmadı, çocukları öldürerek, kadınları öldürerek barışı sağlayamazsınız… Sizin “Filistin’e tankların üzerinde girmeyi seviyorum, kendimi başka mutlu addediyorum” diyen başbakanlarınız var… Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz...” dediği canlı yayından sonra;
“…Konuşmamda özellikle barış mesajlarını ön plana çıkardık. Ne İsrail’i, ne Peres’i ne de Musevi halkını hedef aldım. Aksine öğle ve akşam yapılan panelde antisemizme karşı bir başbakan olduğumu dile getirdim” demişti.
“NATO’nun ne işi var Libya’da? Böyle saçmalık olabilir mi?..” sözleri Erdoğan’a ait. Daha sonra İzmir’i NATO komuta merkezi yapıp, Meclis’ten tezkereyi alıp, Libya’ya giden Erdoğan; “Libya’yı Libyalılara teslim etmek için buradayız” demişti.
Örnekler çok… BOP kapsamında devam eden “Arap baharı” işgallerinde sıra Suriye’ye gelmişti. Suriye direndi. Arkasında Rusya, Çin ve İran var. Rusya ve Çin’e diş geçiremeyen ABD zaten BOP kapsamında olan İran’a yaptırımlar uygulamaya başladı.
Türkiye, İran’a komşu. Tarihi, kültürel ve inanç bağları var. Türkiye özellikle enerji alanında dışa bağımlı. Yani Rusya, Azerbaycan ve İran, enerji alanında Türkiye’nin “atardamarı” konumunda. Petrol ve doğalgaz olmadı mı, Türkiye dondu ve durdu. Tablo bu kadar basit.
Türkiye, İran’dan doğalgaz alıyor, altın veriyor. BOP planlayıcısı ve baş uygulayıcısı bundan rahatsız. Ve kadim dost(!), “İran’la alış-verişi keseceksin” diyor.
Olabilir mi? Erdoğan’a göre olamaz. (Bize göre de olmaması lazım) “İran doğal gaz ithal ettiğimiz bir ülke. Bu konuda ‘Yaptırımlara uyacaksınız, uymanız gerekir’ gibi yaklaşımlara uyamayız. Konu bizim için stratejik önemi haizdir. Bunu alırız ve takas konusunda yapmamız gereken neyse bunu da yapacağız. Kendilerine de bunu söyledik”
Erdoğan’ın bu açıklamasını İngilizlerin ünlü gazetesi Financial Times, Tİ’ye aldı. Başbakan Erdoğan’ın ilk etapta rest çekmesine alışıldığını hatırlatan gazete, “Daha önce de tek taraflı yaptırımlara uymayı reddetmiş ama ABD’nin cezaları ile karşı karşıya kalınca hizaya gelmişti!” diye yazdı.
Cevap hakkı Erdoğan’da…
Deniz Feneri
Süreci biliyorsunuz? Avrupa’daki Müslüman kardeşlerimizin milli ve manevi duygularına hitapla toplanan milyonlarca EURO’nun nasıl iç edildiği, Alman mahkemelerinin suçluları tespit edip, verdiği cezalar ama Türk savcı ve mahkemelerinin bir türlü cesaret gösterip, yargılamaya devam edemedikleri, cesarete kalkışanların ise başka ellerde olan “hukuk sopası” ile nasıl dövüldüğünü bildiğimiz bir süreç “Deniz Feneri”.
Süreç ağır işlese de, bulgular işin vahametini gözler önüne seriyor. Son olarak elde edilen bilgilere göre Deniz Feneri Derneği tarafından 119 vatandaşa, 250’şer Avro yardım yapıldığını gösteren belgelerin tümü sahte çıktı. Bu sahte belgelerin hangi il, ilçe, köylerde yaşayan vatandaşlara kesildiği de açıklandı. Bakalım bu fener daha kimlerin yüzünü “aydınlatacak!”
Tutuklu gazeteler
Evet, Suriye’de kan durmuyor. Hıristiyan lider öncülüğünde devlet ve milletine karşı ayaklanan isyancıların vahşeti artarak devam ederken, bu vahşet gizlenmeye çalışıyor. Neden? Çünkü hükümetimiz isyancılardan yana.
Bu isyancılar daha geçenlerde bir eğitim kurumunu havaya uçurdu. Esad’ın gündemden düşürmeyen medya ve iktidardan bir ses çıktı mı? Suskundular…
“…Yeni Şafak, lütfedip “Esed can derdinde” manşetinin dibine not düşmüştü Şam’dan gelen acı haberi: “Okula havan topuyla saldırı 30 ölü” Kim saldırdı? Katilin adı yok!..
Zaman, birinci sayfasında Obama’nın, Esad’a kimyasal tehdidini vermiş ama “Esad karşıtı” namlı isyancıların vahşetine dair tek satır yok!
Vatan’ın birinci sayfasında tek satır yok! Star’da yok! Yeni Akit’te yok!
Peş peşe attığı manşetlerle Esad operasyonunun karargahı olmaya namzet Hürriyet’in birinci sayfasında yok! Radikal’de yok... Sabah’ta yok... Bugün’de yok...
Taraf’ta sayfanın dibinde pul kadar: “Muhalifler tarafından atılan roket okula isabet etti” Bir de “yanlışlıkla oldu, tez zamanda mahcubiyetlerini bildireceklerdir” deseydiniz bari!” (Selcan Taşçı Yeniçağ 06 Aralık 2012)
Açları doyurma merkezi
MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevaplandırması istemiyle Meclis’e verdiği soru önergesine verilen cevap, “yiyin beyler yiyin. Aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar” dedirtecek cinsten.
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın ‘”temsil ve ağırlama’’ adı altında geçen yıl pide, kebap, pasta ve kuruyemiş için 162 bin lira harcanmış.
Yine geçtiğimiz aylarda medyaya düşmüştü… Akdeniz Parlamenter Asamblesi Başkanı AKP’li Zeynep Armağan Uslu ayda 11 depo benzin kullanmış ve aracının bir yıllık yakıtı, 30 bin 887 lira olmuştu.
Yine Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türk Grubu Başkanı AKP Sivas milletvekili Nursuna Memecan bir yılda 26 bin 698 liralık telefon görüşmesi yaptı. Memecan, makam aracı ile bir yılda 10 bin 941 liralık da benzin kullanmıştı.
Tabi bu bilgiler ilgili bakan ve vekillere sorulunca; Bu rakamların ne kadar çok çalıştıklarının bir göstergesi olduğunu, anlatmışlardı.
Ne diyelim? Devletin malı deniz. Durmak yok, devam…
Bu gazetenin böyle bir başlık atmasının sebebine geçmeden önce Erdoğan hakkında neden böyle bir kanıya vardılar, sorusunu irdelemek lazım. Gerçekten bizim Başbakanımız önce “hayır” deyip (tabi ABD ve AB isteklerine) sonra “hizaya mı” geliyor?
Erdoğan’ın söz ve icraatlarına bakınca maalesef gazetenin doğru bir tespit yaptığını görüyoruz.
İsrail cumhurbaşkanı ve Yahudilere yönelik; “Barış için çabalarınız yeterli olmadı, çocukları öldürerek, kadınları öldürerek barışı sağlayamazsınız… Sizin “Filistin’e tankların üzerinde girmeyi seviyorum, kendimi başka mutlu addediyorum” diyen başbakanlarınız var… Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz...” dediği canlı yayından sonra;
“…Konuşmamda özellikle barış mesajlarını ön plana çıkardık. Ne İsrail’i, ne Peres’i ne de Musevi halkını hedef aldım. Aksine öğle ve akşam yapılan panelde antisemizme karşı bir başbakan olduğumu dile getirdim” demişti.
“NATO’nun ne işi var Libya’da? Böyle saçmalık olabilir mi?..” sözleri Erdoğan’a ait. Daha sonra İzmir’i NATO komuta merkezi yapıp, Meclis’ten tezkereyi alıp, Libya’ya giden Erdoğan; “Libya’yı Libyalılara teslim etmek için buradayız” demişti.
Örnekler çok… BOP kapsamında devam eden “Arap baharı” işgallerinde sıra Suriye’ye gelmişti. Suriye direndi. Arkasında Rusya, Çin ve İran var. Rusya ve Çin’e diş geçiremeyen ABD zaten BOP kapsamında olan İran’a yaptırımlar uygulamaya başladı.
Türkiye, İran’a komşu. Tarihi, kültürel ve inanç bağları var. Türkiye özellikle enerji alanında dışa bağımlı. Yani Rusya, Azerbaycan ve İran, enerji alanında Türkiye’nin “atardamarı” konumunda. Petrol ve doğalgaz olmadı mı, Türkiye dondu ve durdu. Tablo bu kadar basit.
Türkiye, İran’dan doğalgaz alıyor, altın veriyor. BOP planlayıcısı ve baş uygulayıcısı bundan rahatsız. Ve kadim dost(!), “İran’la alış-verişi keseceksin” diyor.
Olabilir mi? Erdoğan’a göre olamaz. (Bize göre de olmaması lazım) “İran doğal gaz ithal ettiğimiz bir ülke. Bu konuda ‘Yaptırımlara uyacaksınız, uymanız gerekir’ gibi yaklaşımlara uyamayız. Konu bizim için stratejik önemi haizdir. Bunu alırız ve takas konusunda yapmamız gereken neyse bunu da yapacağız. Kendilerine de bunu söyledik”
Erdoğan’ın bu açıklamasını İngilizlerin ünlü gazetesi Financial Times, Tİ’ye aldı. Başbakan Erdoğan’ın ilk etapta rest çekmesine alışıldığını hatırlatan gazete, “Daha önce de tek taraflı yaptırımlara uymayı reddetmiş ama ABD’nin cezaları ile karşı karşıya kalınca hizaya gelmişti!” diye yazdı.
Cevap hakkı Erdoğan’da…
Deniz Feneri
Süreci biliyorsunuz? Avrupa’daki Müslüman kardeşlerimizin milli ve manevi duygularına hitapla toplanan milyonlarca EURO’nun nasıl iç edildiği, Alman mahkemelerinin suçluları tespit edip, verdiği cezalar ama Türk savcı ve mahkemelerinin bir türlü cesaret gösterip, yargılamaya devam edemedikleri, cesarete kalkışanların ise başka ellerde olan “hukuk sopası” ile nasıl dövüldüğünü bildiğimiz bir süreç “Deniz Feneri”.
Süreç ağır işlese de, bulgular işin vahametini gözler önüne seriyor. Son olarak elde edilen bilgilere göre Deniz Feneri Derneği tarafından 119 vatandaşa, 250’şer Avro yardım yapıldığını gösteren belgelerin tümü sahte çıktı. Bu sahte belgelerin hangi il, ilçe, köylerde yaşayan vatandaşlara kesildiği de açıklandı. Bakalım bu fener daha kimlerin yüzünü “aydınlatacak!”
Tutuklu gazeteler
Evet, Suriye’de kan durmuyor. Hıristiyan lider öncülüğünde devlet ve milletine karşı ayaklanan isyancıların vahşeti artarak devam ederken, bu vahşet gizlenmeye çalışıyor. Neden? Çünkü hükümetimiz isyancılardan yana.
Bu isyancılar daha geçenlerde bir eğitim kurumunu havaya uçurdu. Esad’ın gündemden düşürmeyen medya ve iktidardan bir ses çıktı mı? Suskundular…
“…Yeni Şafak, lütfedip “Esed can derdinde” manşetinin dibine not düşmüştü Şam’dan gelen acı haberi: “Okula havan topuyla saldırı 30 ölü” Kim saldırdı? Katilin adı yok!..
Zaman, birinci sayfasında Obama’nın, Esad’a kimyasal tehdidini vermiş ama “Esad karşıtı” namlı isyancıların vahşetine dair tek satır yok!
Vatan’ın birinci sayfasında tek satır yok! Star’da yok! Yeni Akit’te yok!
Peş peşe attığı manşetlerle Esad operasyonunun karargahı olmaya namzet Hürriyet’in birinci sayfasında yok! Radikal’de yok... Sabah’ta yok... Bugün’de yok...
Taraf’ta sayfanın dibinde pul kadar: “Muhalifler tarafından atılan roket okula isabet etti” Bir de “yanlışlıkla oldu, tez zamanda mahcubiyetlerini bildireceklerdir” deseydiniz bari!” (Selcan Taşçı Yeniçağ 06 Aralık 2012)
Açları doyurma merkezi
MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevaplandırması istemiyle Meclis’e verdiği soru önergesine verilen cevap, “yiyin beyler yiyin. Aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar” dedirtecek cinsten.
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın ‘”temsil ve ağırlama’’ adı altında geçen yıl pide, kebap, pasta ve kuruyemiş için 162 bin lira harcanmış.
Yine geçtiğimiz aylarda medyaya düşmüştü… Akdeniz Parlamenter Asamblesi Başkanı AKP’li Zeynep Armağan Uslu ayda 11 depo benzin kullanmış ve aracının bir yıllık yakıtı, 30 bin 887 lira olmuştu.
Yine Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türk Grubu Başkanı AKP Sivas milletvekili Nursuna Memecan bir yılda 26 bin 698 liralık telefon görüşmesi yaptı. Memecan, makam aracı ile bir yılda 10 bin 941 liralık da benzin kullanmıştı.
Tabi bu bilgiler ilgili bakan ve vekillere sorulunca; Bu rakamların ne kadar çok çalıştıklarının bir göstergesi olduğunu, anlatmışlardı.
Ne diyelim? Devletin malı deniz. Durmak yok, devam…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025