O’na en temiz olan yardım eder
Ayetlerde, Hz. Peygamber’e (s.a.a), Allah’ın, Cebrâil’in ve mü’minlerin en temizinin yardımcı olduğu bildirilmektedir ki bu da, Suyûti’nin ed-Dürrü’l-Mensûr’undaki, Kenzu’l-Ummâl’deki, Mecmau’z-Zevâid’deki hadislere göre Ebû Tâlib oğlu Ali’dir
23.12.2024 11:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Gadir-i Hum hutbesinde geçen 'mevla' kavramı üzerine Abdülbaki Gölpınarlı şu açıklamaları yapıyor:
Arapça olan ve hadis-i şerifte geçen "mevlâ" sözünün Türkçedeki karşılığı "Rab, yâni besleyip yetiştiren, terbiye edip geliştiren, varabileceği olgunluğa eriştiren, amca, amcaoğlu, oğul, kız kardeş oğlu, sâhip ve mâlik, köle, birinin izini izleyen, ona uyup izinden giden, ortak, ahidleşilen kişi, arkadaş, komşu, bir yere gelip konaklayan, ihsan eden, nimet veren, efendi, dost, yardımcı, bir işte tedbir ve tasarruf, vilayet sahibi"dir.
Kur'an-ı Mecid'de, 2. sûre-i celilenin (Bakara) 286. ayet-i kerimesinde, tebdir ve tasarruf sâhibi, yardımcı, 3. sûre-i celilenin (Âl-i İmran) 150. ayeti kerimesinde, yardımcı ve dost, 6. sûre-i celilenin (En'âm) 62. ayet-i kerimesinde tasarruf sâhibi, 8. sûre-i celilenin (Enfâl) 40. ayet-i kerimesinde, dost ve yardımcı, 9. sûre-i celilenin (Tevbe) 51. ayet-i kerimesinde, yardımcı, 10. sûre-i celilenin (Yûnus) 30. ayet-i kerimesinde tedbir ve tasarruf sâhibi, 22. sûre-i celilenin (Hac) 78. ayet-i kerimesinde dost, 47. sûre-i celilenin (Muhammed) 11. ayet-i kerimesinde yardımcı, 66. sûre-i celilenin (Tahrim) 2. ve 4. ayet-i kerimelerinde dost ve yardımcı anlamındadır.
4. ayet-i kerimede, Hz. Peygamber'e (s.a.a), Allah'ın, Cebrâil'in ve mü'minlerin en temizinin yardımcı olduğu bildirilmededir ki bu da, Suyûti'nin ed-Dürr'ül-Mensûr'undaki, Kenzu'l-Ummâl'deki, Mecmau'z Zevâid'deki hadislere nazaran Ebû Tâlib oğlu Ali'dir. (Fazâilü'l-Hamse; 1, s.271-272). 4. sûre-i celilenin (Nisâ) 33. ayet-i kerimesiyle 19. sûre-i celilenin (Meryem) 5. ayet-i kerimesinde, mirasçılar anlamına ve cerri sigasıyla "mevâli" diye geçer.
16. sûre-i celilenin (Nahl) 76. ayet-i kerimesinde, köle sâhibi anlamına mevlâ, 22. sûre-i celilenin (Hac) 13. ayet-i kerimesinde, müşriklerin, kendilerine sâhip sandıkları mevhum mâbudlar, 33. sûre-i celilenin (Ahzâb) 5. ayet-i kerimesinde yine cem sıygasıyla ve köleler anlamına mevali, 44. sure-i celilenin (Duhan) 41. ayet-i kerimesinde dost anlamına mevlâ olarak geçmektedir.
Hadis-i şerifteki "mevlâ"yı, Rab anlamına almamıza imkân yoktur; İslâm dininde Rab, âlemlerin Rabbi olan, şeriki, naziri bulunmayan, noksan sıfatlardan münezzeh bulunan Allah Teâlâ'dır.
Amca, amcaoğlu, oğul, kız kardeş oğlu, köle sâhibi, köle, ortak, komşu, arkadaş, ahiddaş, bir yere konaklayan, ihsan sâhibi, mirasçı gibi anlamlara alamayız.
Efendi, seven, dost, yardımcı gibi anlamları iblâğ için, yâni, herhangi bir münasebetle -ki bu münasebet de hadisin vurüdunda yoktur- bir veya birkaç kişiye, rastgele bir yerde söylenebilecek bir söz için o kadar kalabalıkta, o sıcakta, ileri gidenleri geriye döndürüp, geri kalanları çağırıp, minber kurdurup Ali'yi yanlarına alarak bütün sahabeye göstermelerine hiç de lüzum yoktur; hele sahabenin kutlaması, büsbütün anlamsızdır.
Hadîs-i şerîf, 33. sûre-i celilenin (Ahzâb) 6. ayet-i kerimesinin mealini, yâni, Hz. Peygamber'in bütün inananlar üzerindeki vilâyetlerini, aynı sürenin 36. ayet-i kerimesinde beyan buyurulduğu gibi, Allah ve Resûlü, bir işe hükmedince, erkek, kadın, hiçbir inananın, o işi dilediği gibi yapamayacağını hatırlatmaktadır ve 5. sûre-i celilenin Maide 67. âyet-i kerimesinde emir buyurulanı, Hz. Ali'nin (a.s), mü'minlerin veliyy-i emri, emiri, Hz. Peygamber'in (s.a.a) vasî ve halifesi olduğunu ilan ve iblâğdır ancak.
Nitekim bu olaydan sonra 5. sûre-i celilenin (Mâide), 3. ayet-i kerimesi "Bugün dininizi ikmal ettim sizin; nimetimi tamamladım size; din olarak İslâm'ı seçip hoşnut oldum, razı oldum" nazil olmuştur. (el-Murâcaât'a bk. 206-214).
Arapça olan ve hadis-i şerifte geçen "mevlâ" sözünün Türkçedeki karşılığı "Rab, yâni besleyip yetiştiren, terbiye edip geliştiren, varabileceği olgunluğa eriştiren, amca, amcaoğlu, oğul, kız kardeş oğlu, sâhip ve mâlik, köle, birinin izini izleyen, ona uyup izinden giden, ortak, ahidleşilen kişi, arkadaş, komşu, bir yere gelip konaklayan, ihsan eden, nimet veren, efendi, dost, yardımcı, bir işte tedbir ve tasarruf, vilayet sahibi"dir.
Kur'an-ı Mecid'de, 2. sûre-i celilenin (Bakara) 286. ayet-i kerimesinde, tebdir ve tasarruf sâhibi, yardımcı, 3. sûre-i celilenin (Âl-i İmran) 150. ayeti kerimesinde, yardımcı ve dost, 6. sûre-i celilenin (En'âm) 62. ayet-i kerimesinde tasarruf sâhibi, 8. sûre-i celilenin (Enfâl) 40. ayet-i kerimesinde, dost ve yardımcı, 9. sûre-i celilenin (Tevbe) 51. ayet-i kerimesinde, yardımcı, 10. sûre-i celilenin (Yûnus) 30. ayet-i kerimesinde tedbir ve tasarruf sâhibi, 22. sûre-i celilenin (Hac) 78. ayet-i kerimesinde dost, 47. sûre-i celilenin (Muhammed) 11. ayet-i kerimesinde yardımcı, 66. sûre-i celilenin (Tahrim) 2. ve 4. ayet-i kerimelerinde dost ve yardımcı anlamındadır.
4. ayet-i kerimede, Hz. Peygamber'e (s.a.a), Allah'ın, Cebrâil'in ve mü'minlerin en temizinin yardımcı olduğu bildirilmededir ki bu da, Suyûti'nin ed-Dürr'ül-Mensûr'undaki, Kenzu'l-Ummâl'deki, Mecmau'z Zevâid'deki hadislere nazaran Ebû Tâlib oğlu Ali'dir. (Fazâilü'l-Hamse; 1, s.271-272). 4. sûre-i celilenin (Nisâ) 33. ayet-i kerimesiyle 19. sûre-i celilenin (Meryem) 5. ayet-i kerimesinde, mirasçılar anlamına ve cerri sigasıyla "mevâli" diye geçer.
16. sûre-i celilenin (Nahl) 76. ayet-i kerimesinde, köle sâhibi anlamına mevlâ, 22. sûre-i celilenin (Hac) 13. ayet-i kerimesinde, müşriklerin, kendilerine sâhip sandıkları mevhum mâbudlar, 33. sûre-i celilenin (Ahzâb) 5. ayet-i kerimesinde yine cem sıygasıyla ve köleler anlamına mevali, 44. sure-i celilenin (Duhan) 41. ayet-i kerimesinde dost anlamına mevlâ olarak geçmektedir.
Hadis-i şerifteki "mevlâ"yı, Rab anlamına almamıza imkân yoktur; İslâm dininde Rab, âlemlerin Rabbi olan, şeriki, naziri bulunmayan, noksan sıfatlardan münezzeh bulunan Allah Teâlâ'dır.
Amca, amcaoğlu, oğul, kız kardeş oğlu, köle sâhibi, köle, ortak, komşu, arkadaş, ahiddaş, bir yere konaklayan, ihsan sâhibi, mirasçı gibi anlamlara alamayız.
Efendi, seven, dost, yardımcı gibi anlamları iblâğ için, yâni, herhangi bir münasebetle -ki bu münasebet de hadisin vurüdunda yoktur- bir veya birkaç kişiye, rastgele bir yerde söylenebilecek bir söz için o kadar kalabalıkta, o sıcakta, ileri gidenleri geriye döndürüp, geri kalanları çağırıp, minber kurdurup Ali'yi yanlarına alarak bütün sahabeye göstermelerine hiç de lüzum yoktur; hele sahabenin kutlaması, büsbütün anlamsızdır.
Hadîs-i şerîf, 33. sûre-i celilenin (Ahzâb) 6. ayet-i kerimesinin mealini, yâni, Hz. Peygamber'in bütün inananlar üzerindeki vilâyetlerini, aynı sürenin 36. ayet-i kerimesinde beyan buyurulduğu gibi, Allah ve Resûlü, bir işe hükmedince, erkek, kadın, hiçbir inananın, o işi dilediği gibi yapamayacağını hatırlatmaktadır ve 5. sûre-i celilenin Maide 67. âyet-i kerimesinde emir buyurulanı, Hz. Ali'nin (a.s), mü'minlerin veliyy-i emri, emiri, Hz. Peygamber'in (s.a.a) vasî ve halifesi olduğunu ilan ve iblâğdır ancak.
Nitekim bu olaydan sonra 5. sûre-i celilenin (Mâide), 3. ayet-i kerimesi "Bugün dininizi ikmal ettim sizin; nimetimi tamamladım size; din olarak İslâm'ı seçip hoşnut oldum, razı oldum" nazil olmuştur. (el-Murâcaât'a bk. 206-214).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.