Bağımsız Türkiye Partisi İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Özkan'ı Rahmet-i Rahman'a uğurladık.
'Gönül kime meylederse onun rengine boyanır' misali; hocası, 45 yıllık dostu Prof. Dr. Haydar Baş gibi hayat yaşadı, son nefesini de onun gibi, onunla birlikte verdi.
Mustafa Özkan, benim de yalnızca dava arkadaşım değil aynı zamanda akrabamdı, teyzemin eşiydi.
Ama ona enişte demekten ar ederim, o bizim dedemiz, babamız, ağabeyimiz, arkadaşımız, dostumuz, her şeyimizdi.
Sevgi doluydu, çocukla çocuk olur oyunlar oynar, onların sırtını sıvazlamayı iyi bilirdi.
Çok neşeliydi, tanıyan herkesin görünce mutlu olduğu, tebessüm etmek için ağzından çıkacak cümleleri beklediği müstesna bir insandı.
Bir şekilde yolu onunla kesişen her insanın hayatına mutlaka dokunmuştur.
Cömertti; yedirmeyi içirmeyi çok severdi, karşısındaki yedikçe o doyardı, o kadar severdi ikram etmeyi.
Vefatından kısa süre önce rüyasında Atatürk'e yemek ısmarladığını görmüş.
Şu hayatta yemek yedirmediği bir tek Atatürk kalmıştı, ona da manevi alemde ısmarlamış.
Yumuşak huyluydu, kimsenin kalbini kırmazdı, kim öfkelense en naif haliyle onu hemen sakinleştirirdi.
Prof. Dr. Haydar Baş aşığı, Ehl-i Beyt sevdalısıydı.
Hangi ortama girerse girsin hemen başlardı davasını anlatmaya.
Ekonomiden bahsederken en iyi ekonomist, İslam'dan bahsederken en iyi ilahiyatçı oydu.
Ee kolay mı 45 yıl İcmal Üniversitesi'nde Haydar hocanın öğrenciliğini yapmak.
Hayatının merkezinde ibadet ve hizmet vardı.
Evini zikir meclisi yaptı, 'Allah' lafzı hiçbir zaman eksik olmadı hanesinden.
Konu hizmet olunca asla 'bana ne' demedi.
Maddi manevi neyi varsa bu davaya harcadı.
Eşi, çocukları, damatları, gelinleri, torunları kimi varsa bu davaya kazandırdı.
Bağımsız Türkiye davasının bir çok ferdi onun vesilesiyle girdi bu kutlu yola.
Haydar Hoca kırmızı çizgisiydi.
Onu seveni sever, ona karşı çıkanın yakasına 20 tırnağıyla yapışırdı.
Onu anlatmaya ne kelimeler yeter ne de 29 harfle sınırlı alfabe.
Akıbetin değil hasretindir canımızı acıtan.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Hakk'a rıhletinden sonra anlamsızlaşan dünya, senin yokluğunda daha bir tatsız artık.
Sen maşukuna kavuştun, özlem bize kaldı.
Mustafa baba, bizden selam götür Ehl-i Beyt'e, Haydar Hocama, Celal Mısır'a, Baki Bektaş'a, Ali Gedik'e; tüm dava büyüklerimize..
Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak...
- Atan ve tutan / 26.10.2021
- Bir varmış bir yokmuş / 04.10.2021
- Cimbom istediğini aldı / 01.10.2021
- Yetenek farkı / 27.09.2021
- Terim kendini inkâr ediyor / 23.09.2021
- Yetmez ama evet / 21.09.2021
- Statik enerji / 13.09.2021
- Şerefli mağlubiyet / 12.06.2021
- Bu yarışa kalp dayanmaz / 12.05.2021