Geçen gün Çerkez vatandaşlarımız bir yürüyüş ve toplantı düzenleyerek ana dilleriyle eğitim görmeyi, Çerkezcenin okullarda seçmeli dil olarak okutulmasını, 24 saat Çerkezce yayın yapan televizyon ve radyo istediler. Daha sonra düzenlenen çalıştayda da gerek iktidar gerek muhalefet milletvekilleri Çerkezlerin mücadelesinin ve taleplerinin haklı bir talep olduğunu dile getirdiler.
İktidar ve muhalefet bu konuda mutabık olduğuna göre, görünen o ki yakında bu konuda da bir adım atılabilir.
Çerkez vatandaşlarımızın talebine karşı çıkacak durumumuz yoktur. Hak ve özgürlükler hareketi adı altında dünyada başlayan bu mücadele türü, er ve de geç hedefine ulaşacaktır.
Fakat bizi endişeye sevk eden bu ve benzeri taleplerin arkasının kesilmeyeceğidir. Bu ve benzeri talepler, sadece Çerkez vatandaşlarımızın talepleriyle de sınırlı kalmayacaktır. Batılı güçlerin Türkiye de 32 etnik gruptan bahsettiğini düşünürsek, sayıları ne kadar olursa olsun her etnik grup, farklı taleplerle çıkacak ve ayrılıklar gittikçe derinleşecektir.
Çerkez vatandaşlarımızın yürüyüşleri bana geçmişte yaşadığım bir hadiseyi hatırlattığı için endişem biraz daha derinleşti. Bir gün Çerkez bir vatandaşımızla karşılaşmıştım. O zaman hükümetin açılım politikasını başlattığı günlerdi. Kürt açılımı, roman açılımı, v.s…
Ülke meselelerini hasbıhal ediyorduk. Laf dönüp dolaşıp açılım meselesine gelmişti. Bana şu ifadeleri kullanmıştı; “Bakınız, biz Çerkezler olarak azımsanmayacak kadar bir topluluğuz. Hükümet açılım adı altında bir sayfa açıyor, bize şimdilik bir şey veren yok. Eğer bu açılım dalgası yayılır da bize hala bir hak verilmezse, bizde talepte bulunur, sesimizi yükseltiriz. Ama biz Çerkezler olarak vatanına bağlı insanlarız, bizim gerek esnaf, gerek bürokrat arkadaşlarımız vardır. Biz Türkiye de huzur ve barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Ve devletin bütünlüğüne bir zarar gelmesinde korktuğumuz için sessizliği tercih ediyoruz. Sırası gelirse ve hakkımız gasp edilmeye devam edilirse bir gün biz de sesimizi yükseltmesini biliriz”
Evet, bu talepler bana Çerkez vatandaşımızın sözlerini hatırlattı. Soruyorum size, diğer etnik farklılıklar gündem olunca ve her biri kendi dili ile eğitim, kendi kültürüyle yaşamak, talebinde bulunursa, ayrılıklar derinleşmeyecek mi?
Hükümet açılım faaliyetlerini başlatmadan önce Türk kimliği altında; ne Kürt’ün, ne Laz’ın, ne Arabın, ne Çerkez’in böyle bir talebi yoktu. Kederde, tasada ve neşede bir millet kimliğiyle kardeşçe yaşanıyordu. Dileyelim de bu talepler, milli ve dini birliğimizi bozmasın ve Allah sonumuzu hayreylesin…
İktidar ve muhalefet bu konuda mutabık olduğuna göre, görünen o ki yakında bu konuda da bir adım atılabilir.
Çerkez vatandaşlarımızın talebine karşı çıkacak durumumuz yoktur. Hak ve özgürlükler hareketi adı altında dünyada başlayan bu mücadele türü, er ve de geç hedefine ulaşacaktır.
Fakat bizi endişeye sevk eden bu ve benzeri taleplerin arkasının kesilmeyeceğidir. Bu ve benzeri talepler, sadece Çerkez vatandaşlarımızın talepleriyle de sınırlı kalmayacaktır. Batılı güçlerin Türkiye de 32 etnik gruptan bahsettiğini düşünürsek, sayıları ne kadar olursa olsun her etnik grup, farklı taleplerle çıkacak ve ayrılıklar gittikçe derinleşecektir.
Çerkez vatandaşlarımızın yürüyüşleri bana geçmişte yaşadığım bir hadiseyi hatırlattığı için endişem biraz daha derinleşti. Bir gün Çerkez bir vatandaşımızla karşılaşmıştım. O zaman hükümetin açılım politikasını başlattığı günlerdi. Kürt açılımı, roman açılımı, v.s…
Ülke meselelerini hasbıhal ediyorduk. Laf dönüp dolaşıp açılım meselesine gelmişti. Bana şu ifadeleri kullanmıştı; “Bakınız, biz Çerkezler olarak azımsanmayacak kadar bir topluluğuz. Hükümet açılım adı altında bir sayfa açıyor, bize şimdilik bir şey veren yok. Eğer bu açılım dalgası yayılır da bize hala bir hak verilmezse, bizde talepte bulunur, sesimizi yükseltiriz. Ama biz Çerkezler olarak vatanına bağlı insanlarız, bizim gerek esnaf, gerek bürokrat arkadaşlarımız vardır. Biz Türkiye de huzur ve barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Ve devletin bütünlüğüne bir zarar gelmesinde korktuğumuz için sessizliği tercih ediyoruz. Sırası gelirse ve hakkımız gasp edilmeye devam edilirse bir gün biz de sesimizi yükseltmesini biliriz”
Evet, bu talepler bana Çerkez vatandaşımızın sözlerini hatırlattı. Soruyorum size, diğer etnik farklılıklar gündem olunca ve her biri kendi dili ile eğitim, kendi kültürüyle yaşamak, talebinde bulunursa, ayrılıklar derinleşmeyecek mi?
Hükümet açılım faaliyetlerini başlatmadan önce Türk kimliği altında; ne Kürt’ün, ne Laz’ın, ne Arabın, ne Çerkez’in böyle bir talebi yoktu. Kederde, tasada ve neşede bir millet kimliğiyle kardeşçe yaşanıyordu. Dileyelim de bu talepler, milli ve dini birliğimizi bozmasın ve Allah sonumuzu hayreylesin…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025