Taraftarların alkışlanıp karşıtların susturulduğu bir ülkede yaşıyoruz maalesef. Öyle bir durumdayız ki insanlar menfaatleri uğruna gerçekleri yok sayıp görmezden gelebiliyor. Egoist bir toplum olduk, başkalarına yapılan zulme duyarsız kalan insanlar, kendi canları yanarsa feryadı figan ediyorlar. Milletçe bir korku içindeyiz; konuşma korkusu:"Konuşursak bizi de içeri atarlar ya da yakınlarımızı işten çıkarırlar ve ya çocuklarımız falanca dershaneye gittiği halde şifreyi alamayız" endişesi sarıyor içimizi.***Bugün 1,7 milyon öğrencinin girdiği sınavda cevapların birilerine önceden şifre ile verilmesini hangi vicdan kabul edebilir? Nerde Allah korkusu! Hani inançlı bir iktidar vardı başımızda? Kul hakkını Allah (cc) bile affetmezken kimden af dileyecekler; bağını bahçesini satıp çocuğunu okutmaya çalışan ailelerden mi, yoksa çalışmaktan kendini harab eden alnının teriyle bir yerlere gelmeye çalışan öğrencilerden mi?..***Şifrenin birilerine verildiği açıkça ortada. Ama canı yanan öğrencilerden başka kimse sesini çıkaramıyor. Halkı palavralarla uyutmaya ve tehdit edercesine korkutarak susturmaya çalışıyorlar. Yok, efendim, Başbakan R.Tayyib Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu ve Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tatmin olmuş... Bize ne onların tatmin olmasından! Asıl tatmin olması gereken öğrenciler değil mi?Biz öğrenciler olarak asla tatmin olmadık. Matbaanın incelenmesi olayın yargıya taşınması bizleri tatmin etmiyor; çünkü çalışmalar yetersiz kalmış, yapılan açıklamalar olayın üzerindeki şaibeyi kaldıramamıştır.***Yapılan eylemler karşısında Sayın Başbakanın öğrencileri tehdit edercesine konuşması demokrasiden yeterince uzak değil mi? Bu korku nereye kadar. Demokrasi'nin sadece adının kaldığı bu ülkede bizler de sesimizi çıkarmazsak hakkımızı nasıl arayacağız. Özellikle biz gençliğin hakkını aramasını ve demokratik mücadelesini sürdürmesi gerektiğini düşünüyoruz.Ben de sınavdan muzdarip olanlardanım, kardeşimde, arkadaşlarımda. Daha nereye kadar hakkımız gasp edilecek, daha nereye kadar en güzel gençlik çağımız sınav stresleri ile geçecek. Bizi bu sınav stresinde kurtaracak sınavsız üniversite kapılarını açacak, ülkenin geleceği olan gençliği kazanacak bir siyasi otorite bekliyoruz.***Menfaatini değil halkını düşünen, hakkımızı yiyen değil hakkımızı veren, bazı güçlerin emriyle değil halkının gücüyle hareket eden bir lider arıyoruz. Bu kişiler çok uzağımızda değil. Önceden de takip ettiğim Prof. Dr. Haydar Baş ile Namık Kemal Zeybek'in birlikte yürümesi biz gençlere ümit ışığı oldu. Şu anda tek umudumuz onlar! Sesimizi de, onları destekleyerek çıkaracağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012