Üstelik orta yerde koyun da yok, koyuna gidiyorum diye yemiş, gitmiş koyunu da yemiş.
Her sabah erkenden müşterilerine işkembe çorbası, kelle-paça çorbası ikram eden çorbacılar, bazı bölgelerimizde ciğer kavurması ikram eden maharetli eller hep bir ağızdan yakınıyorlar; çorba yapacak malzeme bulamıyoruz, kavuracak ciğer bulamıyoruz.
Gelinen bu durumu köylünün-çiftçinin 'tembelliği' ile izah etmeye çalışmak ne kadar gerçekçi, ne kadar insaflı bir değerlendirme olabilir?
Ülkede hayvan kesimi ihtiyacın çok çok altına düştüğü için, dışarıdan ithal edilen etlerle de 'sakatat" gelmediği için, işkembe, ciğer, böbrek ve diğer çorba malzemeleri her tarafta karaborsa.
Yıllardan beri bu işten geçimini sağlayan esnaf; "bulabilsek üçe-beşe bakmayıp alacağız ama bulamıyoruz" diyorlar.
Varlık içinde yokluğu yaşamak tam da bu olsa gerek.
Bereketli Anadolu topraklarında, dört mevsimin doya doya yaşandığı, nice yaylaların ve ovaların olduğu, akarsuların çağladığı bu topraklarda yaşayan seksen milyonluk nüfus, koyundan mahrum, inekten mahrum, mısırdan-mercimekten mahrum, fasulyeden-nohuttan mahrum, marketlerin rafları ithal ürünlerle dolu.
Her şartta, ille de iktidarı savunacağım gayretkeşliğine düşenler, bu vahim manzarayı, bu varlık içinde yaşanan yokluğu köylünün-çiftçinin tembelliğine bağlayıp vicdanen rahatlamak istiyorlar.
Ne yaptığına, ne ettiğine bakmadan, hangi düzenlemeleri hangi küresel tefecilerin arzuları istikametinde yaptığına bakmadan sürekli alkışladığınız mevcut iktidar partisi ne yazık ki on beş senede ülkeyi bu hale getirdi:
Oğlan yemiş oyuna gitmiş çoban yemiş koyuna gitmiş vaziyeti.
Komşu İran, Irak ve Suriye gibi ülkelere tırlarla canlı koyun taşıyan tır sürücüleri hala aramızdalar, altmışlı-yetmişli yaşlarını yaşıyorlar, onları konuşturup iş yoğunluğundan ötürü haftalarca evlerine uğrayamadıkları yılların hikayesini dinleyebilirsiniz.
Sayın Cumhurbaşkanın eşi bir toplantıda konuşurken; "Üreticiye yerli tohum kullanmasını tavsiye ediyorum" demiş, ne güzel tavsiye ama gel gör ki mevcut iktidar tarafından çıkarılan "tohumculuk yasası" yerli tohum saklayana, satana, alana ve taşıyana astronomik rakamlarla ceza getiriyor.
AB kara sevdası uğruna tarım nüfusunu şehirlere göç ettirecek tarzda düzenlemeler yapılmasaydı, akla ziyan yasalar çıkarılmasaydı, köylü çiftçi ektiği tohumdan kazansaydı, beslediği hayvandan kazansaydı, köydeki hayatını bırakıp da şehirlere göçüp kapıcılığa, kaloriferciliğe talim eder miydi?
Koskoca seksen milyonu küresel tefecilere pazar yapacak tarzda düzenlemeler yapılarak, yasalar çıkarılarak tarım nüfusu köyünden çıkarıldı, tarlasından çayırından koparıldı ve böylece yaylalara, dağlara ve ovalara ihanet edildi, diğer taraftan da şehirlere yığdıkları nüfusa yer bulabilmek için şehirleri dikey büyümeye tabi tutarak şehirlere ihanet edildi ve edilmeye devam ediliyor.
Dikkatle, insafla ve birazcık iz'anla bakanlar için fotoğraf oldukça net:
Oğlan yemiş oyuna gitmiş
Çoban yemiş koyuna gitmiş.
Her sabah erkenden müşterilerine işkembe çorbası, kelle-paça çorbası ikram eden çorbacılar, bazı bölgelerimizde ciğer kavurması ikram eden maharetli eller hep bir ağızdan yakınıyorlar; çorba yapacak malzeme bulamıyoruz, kavuracak ciğer bulamıyoruz.
Gelinen bu durumu köylünün-çiftçinin 'tembelliği' ile izah etmeye çalışmak ne kadar gerçekçi, ne kadar insaflı bir değerlendirme olabilir?
Ülkede hayvan kesimi ihtiyacın çok çok altına düştüğü için, dışarıdan ithal edilen etlerle de 'sakatat" gelmediği için, işkembe, ciğer, böbrek ve diğer çorba malzemeleri her tarafta karaborsa.
Yıllardan beri bu işten geçimini sağlayan esnaf; "bulabilsek üçe-beşe bakmayıp alacağız ama bulamıyoruz" diyorlar.
Varlık içinde yokluğu yaşamak tam da bu olsa gerek.
Bereketli Anadolu topraklarında, dört mevsimin doya doya yaşandığı, nice yaylaların ve ovaların olduğu, akarsuların çağladığı bu topraklarda yaşayan seksen milyonluk nüfus, koyundan mahrum, inekten mahrum, mısırdan-mercimekten mahrum, fasulyeden-nohuttan mahrum, marketlerin rafları ithal ürünlerle dolu.
Her şartta, ille de iktidarı savunacağım gayretkeşliğine düşenler, bu vahim manzarayı, bu varlık içinde yaşanan yokluğu köylünün-çiftçinin tembelliğine bağlayıp vicdanen rahatlamak istiyorlar.
Ne yaptığına, ne ettiğine bakmadan, hangi düzenlemeleri hangi küresel tefecilerin arzuları istikametinde yaptığına bakmadan sürekli alkışladığınız mevcut iktidar partisi ne yazık ki on beş senede ülkeyi bu hale getirdi:
Oğlan yemiş oyuna gitmiş çoban yemiş koyuna gitmiş vaziyeti.
Komşu İran, Irak ve Suriye gibi ülkelere tırlarla canlı koyun taşıyan tır sürücüleri hala aramızdalar, altmışlı-yetmişli yaşlarını yaşıyorlar, onları konuşturup iş yoğunluğundan ötürü haftalarca evlerine uğrayamadıkları yılların hikayesini dinleyebilirsiniz.
Sayın Cumhurbaşkanın eşi bir toplantıda konuşurken; "Üreticiye yerli tohum kullanmasını tavsiye ediyorum" demiş, ne güzel tavsiye ama gel gör ki mevcut iktidar tarafından çıkarılan "tohumculuk yasası" yerli tohum saklayana, satana, alana ve taşıyana astronomik rakamlarla ceza getiriyor.
AB kara sevdası uğruna tarım nüfusunu şehirlere göç ettirecek tarzda düzenlemeler yapılmasaydı, akla ziyan yasalar çıkarılmasaydı, köylü çiftçi ektiği tohumdan kazansaydı, beslediği hayvandan kazansaydı, köydeki hayatını bırakıp da şehirlere göçüp kapıcılığa, kaloriferciliğe talim eder miydi?
Koskoca seksen milyonu küresel tefecilere pazar yapacak tarzda düzenlemeler yapılarak, yasalar çıkarılarak tarım nüfusu köyünden çıkarıldı, tarlasından çayırından koparıldı ve böylece yaylalara, dağlara ve ovalara ihanet edildi, diğer taraftan da şehirlere yığdıkları nüfusa yer bulabilmek için şehirleri dikey büyümeye tabi tutarak şehirlere ihanet edildi ve edilmeye devam ediliyor.
Dikkatle, insafla ve birazcık iz'anla bakanlar için fotoğraf oldukça net:
Oğlan yemiş oyuna gitmiş
Çoban yemiş koyuna gitmiş.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025