O ilmi sadece Allah bilir
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki: “Allah katında olan bir ilim gizlidir ve yarattıklarından hiç kimseye bildirmediği ilimdir. İşte bu ilimden istediğini ileri alır, istediğini geciktirir, istediğini yok eder ve istediğini gerçekleştirir”
17.10.2023 11:14:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





(…dünden devam)
İmam (a.s): "Ey Süleyman! Bazı işler Allah'ın yanında O'nun idaresine bağlıdır. İstediğini ileri alır, istediğini geciktirir ve istediğini yok eder. Ey Süleyman! Ali (a.s) şöyle buyurdu: Allah katında olan ilim iki kısımdır; biri melek ve peygamberlerine öğretmiş olduğu ilimdir; bunlar gerçekleşir ve Allah kendisini, melek ve peygamberlerini yalanlamaz. Allah katında olan diğer ilim ise gizlidir ve yarattıklarından hiç kimseye bildirmediği ilimdir. İşte bu ilimden istediğini ileri alır, istediğini geciktirir, istediğini yok eder ve istediğini gerçekleştirir."
Süleyman, Memun'a dönerek: "Ey müminlerin emiri! Allah'ın izniyle bugünden itibaren bedâyı inkâr etmeyecek ve yalanlamayacağım" dedi.
Memun, "Ey Süleyman! Ebu'l-Hasan'a istediğin şeylerden sor ama iyi dinle ve insaflı ol" dedi.
Süleyman (İmam'a dönerek), "Efendim, soru sormama izin veriyor musunuz?" dedi.
İmam (a.s): "İstediğin şeylerden sor."
Süleyman: "İradeyi tıpkı Hay, Semî, Basir ve Kadir gibi isim ve sıfat bilenler hakkındaki görüşünüz nedir?"
İmam (a.s): "Siz 'Eşya yaratıldı ve birbirleriyle farklı oldu çünkü Allah, onu öyle istedi ve irade etti' diyorsunuz. Ama 'Eşya yaratıldı ve birbirleriyle farklı oldu çünkü Allah Semî (duyan) ve Basir (gören)'dir' demiyorsunuz. İşte bu, irade ve meşiyetin Semî, Basir ve Kadir gibi olmadıklarına bir delildir."
Süleyman: "Şüphesiz o, sürekli (ezelden) Mürid (irade eden) idi."
İmam (a.s): "Ey Süleyman! İradesi kendisinden başka bir şey midir?"
Süleyman: "Evet."
İmam (a.s): "Öyleyse Allah'tan başka bir şeyi O'nunla beraber ezeli (kadimi) olduğunu ispatladın!"
Süleyman: "Hayır, hiçbir şeyin O'nunla beraber ezeli olduğunu ispatlamadım."
İmam (a.s): "İrade muhdes midir, sonradan mı meydana gelmiştir?"
Süleyman: "Hayır, muhdes ne demektir?!"
Memun araya girerek Süleyman'a yüksek bir sesle şöyle dedi: "Ey Süleyman! Onun gibi birisi aciz kalır mı? Onun gibi birisine büyüklük taslanır mı? İnsaflı ol! Etrafındaki görüş sahiplerini görmüyor musun?"
Daha sonra İmam'a dönerek, "Ey Ebu'l-Hasan! Sözüne devam et; o Horasan âlimidir!" dedi.
İmam (a.s): "Ey Süleyman! İrade hâdistir çünkü ezeli olmayan her şey hâdistir ve hâdis olmayan bir şey ise ezeldir."
Süleyman: "Allah'ın iradesi duyması, görmesi ve ilminin aynıdır."
İmam (a.s): "Allah kendisini irade etti mi?"
Süleyman: "Hayır."
İmam (a.s): "Öyleyse Mürid (irade eden), Semî (duyan) ve Basir (gören) gibi değildir."
Süleyman: "Aynen kendi sesini işittiği, kendisini gördüğü ve kendisini bildiği gibi kendisini de irade etmiştir."
İmam (a.s): "Kendisini irade etmiştir, derken neyi kastediyorsun? Bir şey olmayı mı irade etmiştir; diriliği, duymayı, görmeyi ve kadir olmayı mı irade kastetmiştir?"
Süleyman: "Evet."
İmam (a.s): "Acaba iradesiyle mi böyle oldu?"
Süleyman: "Hayır."
İmam (a.s): "Eğer kendi iradesiyle böyle olmamışsa o zaman diri olmayı, duymayı, görmeyi ve kadir olmayı irade etmesinin hiçbir manası yoktur."
Süleyman: "Hayır, bunların hepsi kendi iradesiyle olmuştur."
Böyle çelişkili konuşunca Memun ve etrafındakiler güldüler. İmam (a.s) da güldü. Daha sonra şöyle buyurdular: "Horasan mütekellimine yumuşak davranın (onu zorlamayın). Ey Süleyman! Sizin inancınıza göre Allah Teâlâ bir halden başka bir hale geçmektedir. Oysa Allah bu gibi şeylerle vasıflandırılamaz."
Süleyman donup kaldı.
(devam edecek…)
İmam (a.s): "Ey Süleyman! Bazı işler Allah'ın yanında O'nun idaresine bağlıdır. İstediğini ileri alır, istediğini geciktirir ve istediğini yok eder. Ey Süleyman! Ali (a.s) şöyle buyurdu: Allah katında olan ilim iki kısımdır; biri melek ve peygamberlerine öğretmiş olduğu ilimdir; bunlar gerçekleşir ve Allah kendisini, melek ve peygamberlerini yalanlamaz. Allah katında olan diğer ilim ise gizlidir ve yarattıklarından hiç kimseye bildirmediği ilimdir. İşte bu ilimden istediğini ileri alır, istediğini geciktirir, istediğini yok eder ve istediğini gerçekleştirir."
Süleyman, Memun'a dönerek: "Ey müminlerin emiri! Allah'ın izniyle bugünden itibaren bedâyı inkâr etmeyecek ve yalanlamayacağım" dedi.
Memun, "Ey Süleyman! Ebu'l-Hasan'a istediğin şeylerden sor ama iyi dinle ve insaflı ol" dedi.
Süleyman (İmam'a dönerek), "Efendim, soru sormama izin veriyor musunuz?" dedi.
İmam (a.s): "İstediğin şeylerden sor."
Süleyman: "İradeyi tıpkı Hay, Semî, Basir ve Kadir gibi isim ve sıfat bilenler hakkındaki görüşünüz nedir?"
İmam (a.s): "Siz 'Eşya yaratıldı ve birbirleriyle farklı oldu çünkü Allah, onu öyle istedi ve irade etti' diyorsunuz. Ama 'Eşya yaratıldı ve birbirleriyle farklı oldu çünkü Allah Semî (duyan) ve Basir (gören)'dir' demiyorsunuz. İşte bu, irade ve meşiyetin Semî, Basir ve Kadir gibi olmadıklarına bir delildir."
Süleyman: "Şüphesiz o, sürekli (ezelden) Mürid (irade eden) idi."
İmam (a.s): "Ey Süleyman! İradesi kendisinden başka bir şey midir?"
Süleyman: "Evet."
İmam (a.s): "Öyleyse Allah'tan başka bir şeyi O'nunla beraber ezeli (kadimi) olduğunu ispatladın!"
Süleyman: "Hayır, hiçbir şeyin O'nunla beraber ezeli olduğunu ispatlamadım."
İmam (a.s): "İrade muhdes midir, sonradan mı meydana gelmiştir?"
Süleyman: "Hayır, muhdes ne demektir?!"
Memun araya girerek Süleyman'a yüksek bir sesle şöyle dedi: "Ey Süleyman! Onun gibi birisi aciz kalır mı? Onun gibi birisine büyüklük taslanır mı? İnsaflı ol! Etrafındaki görüş sahiplerini görmüyor musun?"
Daha sonra İmam'a dönerek, "Ey Ebu'l-Hasan! Sözüne devam et; o Horasan âlimidir!" dedi.
İmam (a.s): "Ey Süleyman! İrade hâdistir çünkü ezeli olmayan her şey hâdistir ve hâdis olmayan bir şey ise ezeldir."
Süleyman: "Allah'ın iradesi duyması, görmesi ve ilminin aynıdır."
İmam (a.s): "Allah kendisini irade etti mi?"
Süleyman: "Hayır."
İmam (a.s): "Öyleyse Mürid (irade eden), Semî (duyan) ve Basir (gören) gibi değildir."
Süleyman: "Aynen kendi sesini işittiği, kendisini gördüğü ve kendisini bildiği gibi kendisini de irade etmiştir."
İmam (a.s): "Kendisini irade etmiştir, derken neyi kastediyorsun? Bir şey olmayı mı irade etmiştir; diriliği, duymayı, görmeyi ve kadir olmayı mı irade kastetmiştir?"
Süleyman: "Evet."
İmam (a.s): "Acaba iradesiyle mi böyle oldu?"
Süleyman: "Hayır."
İmam (a.s): "Eğer kendi iradesiyle böyle olmamışsa o zaman diri olmayı, duymayı, görmeyi ve kadir olmayı irade etmesinin hiçbir manası yoktur."
Süleyman: "Hayır, bunların hepsi kendi iradesiyle olmuştur."
Böyle çelişkili konuşunca Memun ve etrafındakiler güldüler. İmam (a.s) da güldü. Daha sonra şöyle buyurdular: "Horasan mütekellimine yumuşak davranın (onu zorlamayın). Ey Süleyman! Sizin inancınıza göre Allah Teâlâ bir halden başka bir hale geçmektedir. Oysa Allah bu gibi şeylerle vasıflandırılamaz."
Süleyman donup kaldı.
(devam edecek…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.