O'nun hayatın hemen her alanındaki tahlil, tespit ve çözüm önerileri her daim çok dikkat çekici olmuştur. Söylenemeyenleri söyleyen, açıklanamayanları açıklayan, bilinmeyenleri cevaplayan bir liderdi O.
O farklıydı. Bu farklılığı, kendini bilmesinden, nereden gelip nereye gittiğinin farkında olmasından, bu yolculuktaki girdapların, dehlizlerin neler olduğuna, insanın nasıl aldandığına, aldatıldığına vakıf olup, insanları uyardığı için farklıydı.
Kimseyi giyiminden, kuşamından dolayı kınamadı. Şekline bakarak kimsenin imanını sorgulamaya kalkmadı.
Şöyle derdi Baş Hocam; "Bir ressam, bir resmi yeni yapmaya başlamış olsa, biz bu tamamlanmamış resimde birçok hata bulabiliriz. Ne var ki, resim tamamlanmış olmadığı için kendisinde eksikler bulunması doğaldır.
Biz cehalet, haset, gaflet yâda diğer bir duygu saikıyla o resmi kabullenmeme mantığına bürünsek hem ressamın büyüklüğünü, hem de doğacak güzel bir sanat eserini körü, körüne inkâr etmiş oluruz…
İşte her mümin kardeşimizde Allah'ın (c.c) bir sanatıdır. Terbiyesi tamamlanmamış bir insanda hatalar bulunması bu cihetle doğaldır ve bu cihetle muamele edemememiz mutlak kadere ters düşmemiz olur…" (İslam ve Hz. Mevlana sh:234)
Bir kez, 'ben' deseydi şimdi Türkiye'nin en büyüğü o olurdu ama O hep, biz, dedi. Beraberce, dedi. Önce insan, dedi. Çünkü niyeti tekti, hedefi belliydi ve mutlak akıbeti biliyordu ve diyordu ki;
"İnsanın manevi bir seferde olduğu, söz konusu yolculuğu kalbiyle gerçekleştirdiği bir gerçektir. Dolayısıyla önemli olan iç âlemin ıslahıdır. Ancak yine bilinmelidir ki insanoğlu komple bir varlıktır. Parçalanamaz, iç âlem, dış âlem, madde-mana, zahir-batın diye kesin hatlarla ayrılamaz…
Bu bütünü parçalamak insanı anlamamak demektir. O halde her haliyle iç âleme tesir eden dış faktörler önemsiz görülemez ve basite alınamazlar…
Dış şartlar insan maneviyatında etkin olduğuna göre bu şartların hak ve hakikat vadisine itidal üzere kanalize edilmesi hayati önem taşımaktadır.
Fıtraten temiz yaratılan insanın, fıtratına aykırı, bozuk bir dış ortamla karşılaşıp tenakuza düşmemesi için insanın yaşadığı dış tabiat ve şartlar Hakk'ın razı olacağı ve insanı Hakk'a yönlendirecek bir şekle sokulmalıdır.
Bu gerçekleşince insanın kulluk yolundaki manevi seyrü seferi hızlı ve emin olur. Dolayısıyla Allah'a kulluk yolunda dış tabiat ve şartlar engelleyici unsur olmaktan çıkarılmalıdır. İşte nübüvvet ve risalet bunu da gerçekleştirmiştir." (İman ve İnsan sh:42–44)
Ve diyordu ki; "Allah (c.c) "Muhakkak ki inananlar kurtuluşa erdi" buyuruyor. Bu ayette Cenab-ı Hak devamla kurtulan insanların yaptıkları amelleri de sıraya koyuyor; "Onlar ki namazlarını huşu içinde kılarlar."(Müminun Suresi 2)
Kurtulmuş insanın ilk icraatı neymiş? Namazmış.
Efendim ben, inanıyorum ama namazımı kılamıyorum. O halde yanlış yapıyorsun. İnandığın şeyin ispatı için senin, o namazı ikame etmen farzı ayındır, farzdır.
Efendim, benim hiç noksanım yok. Hatamda yok. Vebalimde yok. Günahımda yok!
Namaz kılmadığın halde böyle bir iddiada bulunuyorsun, sana yanlış yapıyorsun, derim…
İnsanın bazen inandığı halde işi hafife alması, o ateşin yavaş, yavaş sönmesine vesile olur ki, içinde kor halinde bulunması gereken iman hakikatini sonunda kaybedebilir.
O halde bunu diri tutan nedir? Allah'ın (c.c) Kuranda beyan ettiği namazdır. Namaz esasen dinin direğidir. Hz. Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor; "Namaz dinin direğidir." Direksiz ev olur mu? Olmaz. O halde namazsızda din düşünmek çok zordur." (Hikmetin Sırları sh:69)
Allah'ın selamı üzerine ve üzerimize olsun.
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025