Fazla değil; doksan yıl evvel... Kara günlerin hüküm sürdüğüü karabulutların Anadolu semalarında küme küme dolaştığı yıllar.
Bolşevik İhtilali sonucu inine çekilmek zorunda kalan Moskof ordusunun bütün mühimmatını Ermeni çetelerine bıraktığı ve bu çetelerin Doğuanadolu'da Müslüman avına çıktıkları o kara günler.
Narman ilçemizin merkezine karargahı kurmuş olan Hınçak ve Taşnak adındaki katliam çeteleri, bütün köylerin girişine eli silahlı eşkiyalarını yerleştirmişler, adeta kuş uçurtmuyorlar. Tarlaya, çayıra giden köyüler kadın erkek ayırımı yapmadan didik didik aranıyor, hiç bir köyün diğeri ile irtibatı, haberleşmesi yok.
Ayşe kadın, genç yaşta kocasını şehit vermiş, mini mini çocuklarını tekbaşına büyütmek zorunda olan bir Anadolu kadını, ilçe merkezine yoğurt, süt, yumurta götürüp satıyor ve çocuklarına etmek getiriyor.
İlçe merkezine kolunda bohçası, elinde bakraı olduğu halde indiği günlerden birinde bir hayli farklılıklar farkediyor.
İşgalci Ermenilerin çevresinde ailelerininde tam bir bayram havasının, bir hummalı hazırlığının olduğunu hissediyor ve sorup öğreniyor ki, pek yakında, tüm köyleri ateşe vermek üzere gelecek olan işgal ordusu için hazırlık yapılıyor, yemekler, kazanlar kaynatılıyor.
Köye döndüğünde soluğu muhtarın kapısında alıyor, durumu anlatıyor ama muhtar çaresiz. Ne yapabiliriz ki diyor elimizde bir şey yok komşu köylerle de haberleşmemiz imkansız. Çünkü köyden çıkarken köyün çobanları dahi iç çamasırına kadar aranıyor.
Anadolu kadınını Ayşe kadın ayak üstü bir çözüm üretiyor ve muhtara anlatıyor:
"Durumun vahametini anlatan bir mektup yaz, bizim mor koyunun yünlerine saklayalım. Araziye çıkınca çoban mektubu komşu köyün sürüsünden bir koyuna yerleştirsin. Ertesi gün o köyün çobanı bir başka köyün koyunları aracılığı ile haberi bir başka köye ulaştırsın. Bu gavurların beklediği destek kuvvetleri gelmeden bütün köyler aynı günde ayaklanıp bu pislikleri beldemizden temizleyeyelim".
Aşye kadının planı uygulanıyor ve muhtemel bir katliamdan kıl payı kurtuluyorlar. Binlerce insanın hayatı, bir dul kadının, bir Anadolu anasının uyanıklığı ve gayreti ile kurtulmuş oluyor.
Bu ve benzeri olaylar daha dün daha evveki gün cennet vatanımızın her tarafında yaşandı. İşgalcilerin Ermenisi ile Fransızı, İngilizi ile tüm haçlı dünyası idi, işgale uğrayan ise cennet vatanımız ve Müslüman Türk Milleti idi. Daha dün yaşadık bu işgalleri, bu tecavüzleri. İşte bugün de yaşıyoruz Bağdat'ta, Basra'da, Felluce'de Kerkük'te aynı şeyleri.
Ve maalesef bir kilise, bir haç, bir papaz muhabbetidir başladı devam ediyor.
Şimdi bütün insanımıza, kadınımıza, erkeğimize bir görev düşüyor, haçlıların ve işbirlikçilerinin hile ve tuzaklarını insanımıza anlatmak, uyarmak ve uyandırarak tıpkı 90 yıl evvelki Aşye ninemizin basireti, feraseti secaeti ve cesareti ile...
Ayşe kadın "Ben bir dul kadınım ne yapabilirim?" deseydi onlarca köy ateşe verilmiş ve binlerce daha şehit olacaktı.
Düşman aynı düşman ve bütün gücüyle sahnede.
Ayşe kadınlar, Mahmut çavuşlar nerede?..
Bolşevik İhtilali sonucu inine çekilmek zorunda kalan Moskof ordusunun bütün mühimmatını Ermeni çetelerine bıraktığı ve bu çetelerin Doğuanadolu'da Müslüman avına çıktıkları o kara günler.
Narman ilçemizin merkezine karargahı kurmuş olan Hınçak ve Taşnak adındaki katliam çeteleri, bütün köylerin girişine eli silahlı eşkiyalarını yerleştirmişler, adeta kuş uçurtmuyorlar. Tarlaya, çayıra giden köyüler kadın erkek ayırımı yapmadan didik didik aranıyor, hiç bir köyün diğeri ile irtibatı, haberleşmesi yok.
Ayşe kadın, genç yaşta kocasını şehit vermiş, mini mini çocuklarını tekbaşına büyütmek zorunda olan bir Anadolu kadını, ilçe merkezine yoğurt, süt, yumurta götürüp satıyor ve çocuklarına etmek getiriyor.
İlçe merkezine kolunda bohçası, elinde bakraı olduğu halde indiği günlerden birinde bir hayli farklılıklar farkediyor.
İşgalci Ermenilerin çevresinde ailelerininde tam bir bayram havasının, bir hummalı hazırlığının olduğunu hissediyor ve sorup öğreniyor ki, pek yakında, tüm köyleri ateşe vermek üzere gelecek olan işgal ordusu için hazırlık yapılıyor, yemekler, kazanlar kaynatılıyor.
Köye döndüğünde soluğu muhtarın kapısında alıyor, durumu anlatıyor ama muhtar çaresiz. Ne yapabiliriz ki diyor elimizde bir şey yok komşu köylerle de haberleşmemiz imkansız. Çünkü köyden çıkarken köyün çobanları dahi iç çamasırına kadar aranıyor.
Anadolu kadınını Ayşe kadın ayak üstü bir çözüm üretiyor ve muhtara anlatıyor:
"Durumun vahametini anlatan bir mektup yaz, bizim mor koyunun yünlerine saklayalım. Araziye çıkınca çoban mektubu komşu köyün sürüsünden bir koyuna yerleştirsin. Ertesi gün o köyün çobanı bir başka köyün koyunları aracılığı ile haberi bir başka köye ulaştırsın. Bu gavurların beklediği destek kuvvetleri gelmeden bütün köyler aynı günde ayaklanıp bu pislikleri beldemizden temizleyeyelim".
Aşye kadının planı uygulanıyor ve muhtemel bir katliamdan kıl payı kurtuluyorlar. Binlerce insanın hayatı, bir dul kadının, bir Anadolu anasının uyanıklığı ve gayreti ile kurtulmuş oluyor.
Bu ve benzeri olaylar daha dün daha evveki gün cennet vatanımızın her tarafında yaşandı. İşgalcilerin Ermenisi ile Fransızı, İngilizi ile tüm haçlı dünyası idi, işgale uğrayan ise cennet vatanımız ve Müslüman Türk Milleti idi. Daha dün yaşadık bu işgalleri, bu tecavüzleri. İşte bugün de yaşıyoruz Bağdat'ta, Basra'da, Felluce'de Kerkük'te aynı şeyleri.
Ve maalesef bir kilise, bir haç, bir papaz muhabbetidir başladı devam ediyor.
Şimdi bütün insanımıza, kadınımıza, erkeğimize bir görev düşüyor, haçlıların ve işbirlikçilerinin hile ve tuzaklarını insanımıza anlatmak, uyarmak ve uyandırarak tıpkı 90 yıl evvelki Aşye ninemizin basireti, feraseti secaeti ve cesareti ile...
Ayşe kadın "Ben bir dul kadınım ne yapabilirim?" deseydi onlarca köy ateşe verilmiş ve binlerce daha şehit olacaktı.
Düşman aynı düşman ve bütün gücüyle sahnede.
Ayşe kadınlar, Mahmut çavuşlar nerede?..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025