Yüce Allah biz kullarına güzel bir geçim sağlamış, imkânlar vermiş, karşılığında şükretmemizi istemiştir. Ama maalesef biz kullar gereken şükrü yerine getirememekle kalmayıp geçici dünya hayatına aldanmışız.
Bizi bizden iyi bilen Yüce Allah Kur'an-ı Kerimde bu durumumuzu önceden haber vermektedir; "Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!" (Araf / 10)
Genel olarak biz kullar, verilen bu kadar imkâna, geçim ve iktidara rağmen nankörlüğü tercih etmiş ne Hakkın ne halkın hakkını korumamış, çalmış-çırpmış, isyan etmiş, can yakmış, kan dökmüşüz.
Netice olarak yanlışı tercih eden kulların kendileri zarar görmüş hem bu dünyada hem de ahrette kaybedenlerden olmuştur.
Şu ayetleri ibretle okuyup düşünelim ve kendimizi hesaba çekelim:
"Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler. / Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim ayetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah'a karşı gelmekten sakınır ve halini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir. / Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. / Kim, Allah'a karşı yalan uyduran veya onun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, "Hani Allah'ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?" derler. Onlar da "Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular" derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler." (Araf Suresi 34–37 Ayetler)
Kendi nefsimizi de içerisine alarak tefekkür ettiğimizde maalesef etrafımızda dönen dünya hayatında yalana teslim olmuş nefsine göre bir din oluşturmuş insanlar topluğuna şahit oluyoruz. Bugün kendi iktidarını kendi ticaretini kendi şöhretini korumak adına dindar olduğunu iddia edenlerin çok kötü örnekler oluşturduğunu görüyoruz.
Yukarıdaki ayetleri tekrar düşünüp de kendimizi sorguladığımız zaman; sonunda hesap vereceğimiz ve geçici olduğu net olarak bilinen bu dünya için yapılan haksız ve yanlış davranışların ne kadar gereksiz bir iş olduğunu anlıyoruz. Ama maalesef nefsimizin oyunlarına gelerek davranışlarımızın sonunun nereye varacağını düşünmeden yapılan işler sayesinde, dünya ve ahiret saadetini ellerimizle kaybetmekteyiz…
Mademki dünya hayatı geçici bir imtihan sahnesidir, o zaman dünya hayatı bizi aldatmaması gerekir. Çünkü burada aldanmanın ve aldatmanın ahirette çok ağır faturalarını ödemek zorunda kalacağız.
Bu satırları okuyup şu soruyu kendimize sormak belki de önümüze bir hikmet bir hidayet kapısını açacaktır. Bu kadar yalana, dolana bulaşarak yaşadığımız dünya hayatı, yaptığımız kötülükleri ve gafleti değer mi?
"Haram lokmalar yiyip dünya benim diyenler
Milletin mallarını çalıp çalıp yiyenler
Yalana teslim olup ateş libas giyenler
Herkes ettiğin bulur elbet Hak divanında" (Nazarî)
- Yalancıların akıbeti! / 27.12.2024
- ‘Faizi kaldıracağız inşallah’ diye yola çıkanlar! / 26.12.2024
- Hüseyin Baş soruyor ‘Türkiye Suriye'de ne kazandı?’ / 25.12.2024
- Suriye’de kim kazandı? / 24.12.2024
- Çukurova Hüseyin Baş’ı bağrına bastı / 18.12.2024
- ‘Kandırıldık’ der geçerler! / 17.12.2024
- Suriye’de yalan ve talan / 16.12.2024
- ‘At yalanı seveyim inananı’ / 14.12.2024
- Suriye’de oynanan oyunlardan kim kârlı çıkacak? / 13.12.2024