Ne ilginç! Muhammed (sav)'in getirdiği dini kabul edenler, fakir, kimsesiz, gariban insanlardı. M.Karabacak'ın yazısı
Asr-ı Saadet'te müşrikler Müslümanlara "marjinal" derdi
Ne ilginç, İslam'ın o ilk yıllarında "ateşten gömlek giyerek" Muhammed (sav)'in getirdiği dini kabul edenler, fakir, kimsesiz, gariban insanlardı. Müşrik ekabir bu insanlara marjinal derdi. Kısır görüşlü anlamına gelen "bâdier'r rey" derdi. Bir de "erazîl" diye itham ederlerdi. Yani toplumda söz hakkı olmayan. Ama bilmezlerdi ki, onlar Allah'ın huzurunda rey sahibiydiler. Allah'tan bir talepleri olsa anında yerine gelirdi. İslam onların elleriyle dünyaya yayıldı. Allah hepsinden razı olsun.Yıllarca camii kürsülerinde; "Din gariplerin omzunda yükselmeye başladı, yine o tip gariplerin eliyle son dönemini yaşayacak. Ne mutlu o gariplere ki, insanların ifsat ettiğini düzeltirler" hadisini okuyup ağlayanlar, altı yıldır ABD'deki devasa gökdelenleri seyredince kanaat değiştirmiş demek.Çoğunluk değil "Hak üzre" olmaktır İslam'ın ölçüsü.
Kur'an-ı Kerim'in içinde 'ekser/çoğunluk' tabirinin geçtiği ayetlerin neredeyse tamamı olumsuzluk ifade eder.Genelde kafirlerin içinde bulunduğu kötü durumu anlatan bu ayetlerde Canab-ı Hak, Hz. Peygamber'in (as) şahsında bütün Müslümanları; "çoğunluğa" hayran kalmamaları konusunda uyarmakta ve "hoşunuza gitse de çoğunlukta hayır yoktur" buyurmaktadır."De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). Öyleyse ey akıl sahipleri! Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz" (Maide, 5/100)İslam alimlerinin yerinde ifadesiyle ayette geçen, 'tayyib/iyi'den kasıt iman edenler/müminler, 'habîs/kötü'den de inkâr edenler/kafir kastedilmiştir.Allah katında, sayıları az da olsa, iman edenler/müminler makbul ve muteberdir. Allah'ın "mümin azınlığı" asla "kâfir çoğunlukla" aynı muameleye tabi tutmayacaktır.Söz konusu ayetlerde Cenab-ı Hak, kıyamet günü bu iki sınıfın arasını cennet ve cehennemle/bağışlanmak ve azapla tefrik edeceğini, müminleri cennete, kâfirleri ise cehenneme sokacağını haber veriyor.
"Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?" (Sâd, 38/28)."Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!" (Casiye, 45/21).Müfessirlerin ifadesiyle; ayette geçen "pisin/kafirin çok oluşu seni şaşırtsa da" ifadesi Peygamber'in (as) şahsında tüm Müslümanlar içindir. Çünkü kafirlerin çok oluşu ve müminleri sayı olarak az oluşu Hz. Peygamber'i (as)/Müslümanları şaşırtıyordu.İslam dini tarihin hiçbir döneminde "çoklukla" bir noktaya gelmemiştir. Müslümanlar ne zaman hak-batıl ölçüsünü bir kenara atıp da azlığı-çokluğu ölçü edinmişlerse mutlaka kaybetmişler.En azından başarılı olamamışlardır.Kur'an bu konuda da Müslümanları uyarıyor."Andolsun ki Allah, birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz. Sonra Allah, Resûl'ü ile müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediğinin tevbesini kabul eder. Zira Allah bağışlayan, esirgeyendir" (Tevbe, 25-27).
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmeten li'l Alemîn adlı o muhteşem eserinde Huneyn Gazvesi için kullandığı başlık konumuzu daha iyi anlamamız açısından çok manidardır; "Huneyn bir kez daha öğretti: Zafer Hak'tandır" (Rahemetn Li'l Alemîn, c. 2, s.231)Mekke'nin fethinden sonra yapılan bu savaşta Müslümanların sayısı kâfirlerden hayli fazla idi. Huneyn Savaşı'nda, İslam ordusunun içinde bulunan ve gayesi "Allah rızası olmayan" grup ise bir başka kayda değer husustur.Kur'an'da "ekser/çoğunluk" tabirinin geçtiği ayetlerden bazıları şöyledir:
"Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler" (En'am, 6/116). "...çoğu bilmezler" (A'raf, 7/178)."...çoğu iman etmez" (Hûd, 11/17)."...çoğu şükretmez" (Yusûf, 12/21)."...çoğunuz fasıksınız" (Maide, 5/59)."...çoğunuz akılsızsınız" (Maide, 5/102)."...çoğunluğu cahillerdir" (En'am, 6/111)"...çoğu şükretmez" (A'râf, 7/17)."...çoğunun dayanağı zandan ibarettir" (Yûnus, 10/36). "...çoğu kâfirdir" (Nahl, 16/83)."...çoğu mümin değildir" (Şuarâ, 26/67, 103, 121, 139, 158, 174, 140,)."...çoğu yalancıdır" (Şuarâ, 26/223)."...çoğu müşriktir" (Rûm, 30/42).Aynı manaya gelen başka yüzlerce ayet vardır Kur'an'da.
Çoğunluğu bu sıfatlarla dile getiren Kur'an, bir de yasak koyuyor; "çoklukla övünmek", "çokluk kuruntusuna kapılmak.""Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz. Hayır! Yakında bileceksiniz! Elbette yakında bileceksiniz!Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız, (orada) mutlaka cehennem ateşini görürdünüz. Sonra ahirette onu çıplak gözle göreceksiniz. Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz" (Tekâsur, 102/1-8). Peki "Çoğunluğun" zıddı olan azlık ya da o meşhur ifadeyle "marjinallik"; bu konuda neler var Kur'an'da?"Çoğunluk" için söylenenin tam zıdd-ı kamili ne ise o var.Bununla birlikte, "marjinal grup" hakkında Kur'an'da geçen ayetlerin neredeyse tamamı, aynı sebebe binaen inmiştir.
Bir genelleme yapmak gerekirse bu ayetlerin iniş sebebi şöyledir.İslam'ın o ilk yıllarında bu dini kabul edenlerin sayısı bellidir ve neredeyse tamamı garip, fakir, kimsesiz insanlardır.Mekke'de bulunan ekabir/çoğunluk bundan rahatsızlık duymaktadır.Hz. Peygamber'e (as) teklif getirirler: "Etrafındaki bu fakir-fukarayı yanından uzaklaştırırsan gelir seninle dinin konusunda tartışırız ve hoşumuza giderse onu kabul ederiz.""Bir kişiye daha İslam'ı nasıl anlatırım" derdinde olan Hz. Peygamber (as), kâfirlerin bu teklife anında ret cevabını vermediği için bakın Allah O'na ne buyuruyor:"Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki bunları kovup da zalimlerden olasın!" (En'am, 6/52).İniş sebebi: Kureyş büyükleri Resûlullah (s.a.v)'ın yanına geldikleri zaman fakir müminlerin yanlarında bulunmasını istemiyorlardı. Resûlullah da onların isteklerine uyarak bu müminleri yanından çıkarmak istedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, Peygamberimize bu âyeti gönderdi.
Cenab-ı Hak, bu "marjinal" gurubu övüyor da Kur'an'ında."Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme" (Kehf, 18/28). İniş sebebi: Bazı Kureyş ileri gelenleri Hz. Peygamber'den Allah'a ve Resûlü'ne candan bağlı, fakat maddi bakımdan fakir müminleri yanından kovmalarını istemişler, böyle yaptığı takdirde kendisi ile görüşüp konuşabileceklerini söylemişlerdi. İşte bu âyet, Beyzâvî'nin tefsirinde de belirtildiği gibi, üstünlük ve şerefin, bedeni ve maddi ziynette değil, gönül ziynetinde, yani iman ve güzel yaşayışta olduğunu, dolayısıyla müşriklerin bu isteğine değer vermemek gerektiğini ifade etmektedir. Son olarak bir hadis-i şerifle bitirelim.Hz. Peygamber (as) şöyle buyurur:"Din garip başlamıştır, aynı şekilde garip olarak Allah'a dönecektir. O din gariplerine müjdeler olsun ki onlar insanların ifsat edip bozduğunu ıslah edip düzeltirler" (Müslim, İman 232; Tirmizî, İman 13; İbni Mâce, Fiten 15). Ne mutlu o garip marjinallere.
Müslüm KARABACAK
Asr-ı Saadet'te müşrikler Müslümanlara "marjinal" derdi
Ne ilginç, İslam'ın o ilk yıllarında "ateşten gömlek giyerek" Muhammed (sav)'in getirdiği dini kabul edenler, fakir, kimsesiz, gariban insanlardı. Müşrik ekabir bu insanlara marjinal derdi. Kısır görüşlü anlamına gelen "bâdier'r rey" derdi. Bir de "erazîl" diye itham ederlerdi. Yani toplumda söz hakkı olmayan. Ama bilmezlerdi ki, onlar Allah'ın huzurunda rey sahibiydiler. Allah'tan bir talepleri olsa anında yerine gelirdi. İslam onların elleriyle dünyaya yayıldı. Allah hepsinden razı olsun.Yıllarca camii kürsülerinde; "Din gariplerin omzunda yükselmeye başladı, yine o tip gariplerin eliyle son dönemini yaşayacak. Ne mutlu o gariplere ki, insanların ifsat ettiğini düzeltirler" hadisini okuyup ağlayanlar, altı yıldır ABD'deki devasa gökdelenleri seyredince kanaat değiştirmiş demek.Çoğunluk değil "Hak üzre" olmaktır İslam'ın ölçüsü.
Kur'an-ı Kerim'in içinde 'ekser/çoğunluk' tabirinin geçtiği ayetlerin neredeyse tamamı olumsuzluk ifade eder.Genelde kafirlerin içinde bulunduğu kötü durumu anlatan bu ayetlerde Canab-ı Hak, Hz. Peygamber'in (as) şahsında bütün Müslümanları; "çoğunluğa" hayran kalmamaları konusunda uyarmakta ve "hoşunuza gitse de çoğunlukta hayır yoktur" buyurmaktadır."De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). Öyleyse ey akıl sahipleri! Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz" (Maide, 5/100)İslam alimlerinin yerinde ifadesiyle ayette geçen, 'tayyib/iyi'den kasıt iman edenler/müminler, 'habîs/kötü'den de inkâr edenler/kafir kastedilmiştir.Allah katında, sayıları az da olsa, iman edenler/müminler makbul ve muteberdir. Allah'ın "mümin azınlığı" asla "kâfir çoğunlukla" aynı muameleye tabi tutmayacaktır.Söz konusu ayetlerde Cenab-ı Hak, kıyamet günü bu iki sınıfın arasını cennet ve cehennemle/bağışlanmak ve azapla tefrik edeceğini, müminleri cennete, kâfirleri ise cehenneme sokacağını haber veriyor.
"Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?" (Sâd, 38/28)."Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!" (Casiye, 45/21).Müfessirlerin ifadesiyle; ayette geçen "pisin/kafirin çok oluşu seni şaşırtsa da" ifadesi Peygamber'in (as) şahsında tüm Müslümanlar içindir. Çünkü kafirlerin çok oluşu ve müminleri sayı olarak az oluşu Hz. Peygamber'i (as)/Müslümanları şaşırtıyordu.İslam dini tarihin hiçbir döneminde "çoklukla" bir noktaya gelmemiştir. Müslümanlar ne zaman hak-batıl ölçüsünü bir kenara atıp da azlığı-çokluğu ölçü edinmişlerse mutlaka kaybetmişler.En azından başarılı olamamışlardır.Kur'an bu konuda da Müslümanları uyarıyor."Andolsun ki Allah, birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz. Sonra Allah, Resûl'ü ile müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediğinin tevbesini kabul eder. Zira Allah bağışlayan, esirgeyendir" (Tevbe, 25-27).
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmeten li'l Alemîn adlı o muhteşem eserinde Huneyn Gazvesi için kullandığı başlık konumuzu daha iyi anlamamız açısından çok manidardır; "Huneyn bir kez daha öğretti: Zafer Hak'tandır" (Rahemetn Li'l Alemîn, c. 2, s.231)Mekke'nin fethinden sonra yapılan bu savaşta Müslümanların sayısı kâfirlerden hayli fazla idi. Huneyn Savaşı'nda, İslam ordusunun içinde bulunan ve gayesi "Allah rızası olmayan" grup ise bir başka kayda değer husustur.Kur'an'da "ekser/çoğunluk" tabirinin geçtiği ayetlerden bazıları şöyledir:
"Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler" (En'am, 6/116). "...çoğu bilmezler" (A'raf, 7/178)."...çoğu iman etmez" (Hûd, 11/17)."...çoğu şükretmez" (Yusûf, 12/21)."...çoğunuz fasıksınız" (Maide, 5/59)."...çoğunuz akılsızsınız" (Maide, 5/102)."...çoğunluğu cahillerdir" (En'am, 6/111)"...çoğu şükretmez" (A'râf, 7/17)."...çoğunun dayanağı zandan ibarettir" (Yûnus, 10/36). "...çoğu kâfirdir" (Nahl, 16/83)."...çoğu mümin değildir" (Şuarâ, 26/67, 103, 121, 139, 158, 174, 140,)."...çoğu yalancıdır" (Şuarâ, 26/223)."...çoğu müşriktir" (Rûm, 30/42).Aynı manaya gelen başka yüzlerce ayet vardır Kur'an'da.
Çoğunluğu bu sıfatlarla dile getiren Kur'an, bir de yasak koyuyor; "çoklukla övünmek", "çokluk kuruntusuna kapılmak.""Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz. Hayır! Yakında bileceksiniz! Elbette yakında bileceksiniz!Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız, (orada) mutlaka cehennem ateşini görürdünüz. Sonra ahirette onu çıplak gözle göreceksiniz. Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz" (Tekâsur, 102/1-8). Peki "Çoğunluğun" zıddı olan azlık ya da o meşhur ifadeyle "marjinallik"; bu konuda neler var Kur'an'da?"Çoğunluk" için söylenenin tam zıdd-ı kamili ne ise o var.Bununla birlikte, "marjinal grup" hakkında Kur'an'da geçen ayetlerin neredeyse tamamı, aynı sebebe binaen inmiştir.
Bir genelleme yapmak gerekirse bu ayetlerin iniş sebebi şöyledir.İslam'ın o ilk yıllarında bu dini kabul edenlerin sayısı bellidir ve neredeyse tamamı garip, fakir, kimsesiz insanlardır.Mekke'de bulunan ekabir/çoğunluk bundan rahatsızlık duymaktadır.Hz. Peygamber'e (as) teklif getirirler: "Etrafındaki bu fakir-fukarayı yanından uzaklaştırırsan gelir seninle dinin konusunda tartışırız ve hoşumuza giderse onu kabul ederiz.""Bir kişiye daha İslam'ı nasıl anlatırım" derdinde olan Hz. Peygamber (as), kâfirlerin bu teklife anında ret cevabını vermediği için bakın Allah O'na ne buyuruyor:"Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki bunları kovup da zalimlerden olasın!" (En'am, 6/52).İniş sebebi: Kureyş büyükleri Resûlullah (s.a.v)'ın yanına geldikleri zaman fakir müminlerin yanlarında bulunmasını istemiyorlardı. Resûlullah da onların isteklerine uyarak bu müminleri yanından çıkarmak istedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, Peygamberimize bu âyeti gönderdi.
Cenab-ı Hak, bu "marjinal" gurubu övüyor da Kur'an'ında."Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme" (Kehf, 18/28). İniş sebebi: Bazı Kureyş ileri gelenleri Hz. Peygamber'den Allah'a ve Resûlü'ne candan bağlı, fakat maddi bakımdan fakir müminleri yanından kovmalarını istemişler, böyle yaptığı takdirde kendisi ile görüşüp konuşabileceklerini söylemişlerdi. İşte bu âyet, Beyzâvî'nin tefsirinde de belirtildiği gibi, üstünlük ve şerefin, bedeni ve maddi ziynette değil, gönül ziynetinde, yani iman ve güzel yaşayışta olduğunu, dolayısıyla müşriklerin bu isteğine değer vermemek gerektiğini ifade etmektedir. Son olarak bir hadis-i şerifle bitirelim.Hz. Peygamber (as) şöyle buyurur:"Din garip başlamıştır, aynı şekilde garip olarak Allah'a dönecektir. O din gariplerine müjdeler olsun ki onlar insanların ifsat edip bozduğunu ıslah edip düzeltirler" (Müslim, İman 232; Tirmizî, İman 13; İbni Mâce, Fiten 15). Ne mutlu o garip marjinallere.
Müslüm KARABACAK