NATO zirvesi esnasında Cumhurbaşkanı Ahmet N.Sezer'e "İran'ın silahlanması ve kitlesel silahlar konusunda ne düşündüğünü'' soran Amerikan Başkanı Bush'a Sezer'in " Peki israil'in nükleer silahları ve silah çılgınlığı konusunda siz neler düşünüyorsunuz?''diye sorması gerçekten de iyi bir soru, iyi bir cevap olurdu.
Kitlesel silah yalanları ile kitleleri kandırarak Irak'ı işgal eden Bush ve şurekasının zirve sırasında estirdiği ılımlı rüzgarlar, boğazın serin sularıyla karışık esen rüzgarla dağılıp gidecek gibi.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği, PKK'ya karşı operasyon ve Türkmenler'in Kerkük'teki konumu ile ilgili vaadlerin havada kalacağını hep birlikte göreceğiz.
İsrail konusunda verilen vaadlerin ve garantilerin havada kalması gibi.
Havadan ve karadan Afgan topraklarını ne olduğu belirsiz sözde terör gerekçesiyle kevgire çeviren Bush ve neo-con kadro, yeniden bu bölgeye asker takviyesinde bulunacak.
Takviye gücün Afganlar'a ne kazandıracağına şahit olacağız.
Büyük umutlarla ev sahipliğini yaptığımız NATO zirvesi Türkiye için gerçekten de iyi bir tanıtım oldu.
AB'den çoğu lider köprü ülke olduğumuzu doğrular açıklamalarda bulundular.
İstanbul'da olmalarına rağmen İstanbullular'ın yüzünü dahi görmeyen liderlerinin turistik açıdan Türkiye'ye daha sempatiyle bakacaklarını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
Zirvenin siyasal ve ekonomik getirisi konusunda yakın plan için elle tutulur bir kazanım yok. Türkiye'ye 22.5 trilyona malolan zirvede 6 bin bira içilmiş, 2 ton döner yenilmiş.
Türk rakısını neden tanıtamadık(!)
o da ayrı bir soru.
Avrupalı turist sayısının artmasını, döviz girdisini dörtgözle bekleyeceğiz.
Peki siyasal anlamda kazanımımız neler olacak?
NATO zirvesinde yaptığımız kulisle AB'den tarih çıkarabilecek miyiz?
Kerkük ve Türkmenler'in durumu konusunda kendi tezlerimizi fiiliyata geçirebilecek miyiz?
Terör örgütü PKK'ya karşı ABD askeri ile koordineli olarak ya da dolaylı yollardan belli bir mücadele verecek miyiz?
Bizler Türkiye olarak bu beklentilerimizin ardında ısrarla duracak mıyız ya da ABD ve AB çevreleri verdikleri sözlerin ardında saf tutabilecekler mi?
Ya Türk halkı NATO zirvesi hakkında ne düşünüyor?
En kritik soru da bu olsa gerek.
Edirne'den Kars'a; etnik, dini, sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan Türkiye'nin demografisini yansıtan İstanbul ile Türk halkının benzeş yönünü ön plana çıkararak İstanbul sokaklarındaki insanların genelde Bush'a karşı oldukları hatta ileri götürerek Anti-Amerikancı kesildiklerini iddia ediyoruz.
NATO ile Bush'u özdeşleştiren halk, beynindeki Afgan ve Irak vahşetinin karelerini kolay silememiş.
Türkiye'nin İran, Suudi Arabistan ve Suriye gibi ülkelere model olarak sunulmaya çalışıldığı NATO zirvesinde renkli görüntüler kadar su yüzüne çıkmayan çatırdamalar da vardı.
Hollanda ve Fransa'nın Bush'a karşı Türkiye'nin üyeliği konusunda açtıkları bayrak, ortam müsait olmadığı için fazla dalgalandırılmadı.
AB anayasasının ve Komisyon Başkanının şekilleneceği Kasım ayına kadar bir kriz yaşanmazsa Türkiye olarak Aralık umudumuzu koruyacağız.
Topkapı Sarayı'nda Mehter takımı karşısında hop oturup hop kalkan liderlerin Aralık'ta Türkiye'yi hoplatıp hoplatmayacaklarını hep birlikte göreceğiz.
İstanbul'da Türkiye Avrupa için saf tutarken; NATO tüm dünya için alan taraması yapıyordu.
Zirvede herkes kendine yonttu.
Bush da, Schröder de, Chirac da, Erdoğan da...
Kitlesel silah yalanları ile kitleleri kandırarak Irak'ı işgal eden Bush ve şurekasının zirve sırasında estirdiği ılımlı rüzgarlar, boğazın serin sularıyla karışık esen rüzgarla dağılıp gidecek gibi.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği, PKK'ya karşı operasyon ve Türkmenler'in Kerkük'teki konumu ile ilgili vaadlerin havada kalacağını hep birlikte göreceğiz.
İsrail konusunda verilen vaadlerin ve garantilerin havada kalması gibi.
Havadan ve karadan Afgan topraklarını ne olduğu belirsiz sözde terör gerekçesiyle kevgire çeviren Bush ve neo-con kadro, yeniden bu bölgeye asker takviyesinde bulunacak.
Takviye gücün Afganlar'a ne kazandıracağına şahit olacağız.
Büyük umutlarla ev sahipliğini yaptığımız NATO zirvesi Türkiye için gerçekten de iyi bir tanıtım oldu.
AB'den çoğu lider köprü ülke olduğumuzu doğrular açıklamalarda bulundular.
İstanbul'da olmalarına rağmen İstanbullular'ın yüzünü dahi görmeyen liderlerinin turistik açıdan Türkiye'ye daha sempatiyle bakacaklarını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
Zirvenin siyasal ve ekonomik getirisi konusunda yakın plan için elle tutulur bir kazanım yok. Türkiye'ye 22.5 trilyona malolan zirvede 6 bin bira içilmiş, 2 ton döner yenilmiş.
Türk rakısını neden tanıtamadık(!)
o da ayrı bir soru.
Avrupalı turist sayısının artmasını, döviz girdisini dörtgözle bekleyeceğiz.
Peki siyasal anlamda kazanımımız neler olacak?
NATO zirvesinde yaptığımız kulisle AB'den tarih çıkarabilecek miyiz?
Kerkük ve Türkmenler'in durumu konusunda kendi tezlerimizi fiiliyata geçirebilecek miyiz?
Terör örgütü PKK'ya karşı ABD askeri ile koordineli olarak ya da dolaylı yollardan belli bir mücadele verecek miyiz?
Bizler Türkiye olarak bu beklentilerimizin ardında ısrarla duracak mıyız ya da ABD ve AB çevreleri verdikleri sözlerin ardında saf tutabilecekler mi?
Ya Türk halkı NATO zirvesi hakkında ne düşünüyor?
En kritik soru da bu olsa gerek.
Edirne'den Kars'a; etnik, dini, sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan Türkiye'nin demografisini yansıtan İstanbul ile Türk halkının benzeş yönünü ön plana çıkararak İstanbul sokaklarındaki insanların genelde Bush'a karşı oldukları hatta ileri götürerek Anti-Amerikancı kesildiklerini iddia ediyoruz.
NATO ile Bush'u özdeşleştiren halk, beynindeki Afgan ve Irak vahşetinin karelerini kolay silememiş.
Türkiye'nin İran, Suudi Arabistan ve Suriye gibi ülkelere model olarak sunulmaya çalışıldığı NATO zirvesinde renkli görüntüler kadar su yüzüne çıkmayan çatırdamalar da vardı.
Hollanda ve Fransa'nın Bush'a karşı Türkiye'nin üyeliği konusunda açtıkları bayrak, ortam müsait olmadığı için fazla dalgalandırılmadı.
AB anayasasının ve Komisyon Başkanının şekilleneceği Kasım ayına kadar bir kriz yaşanmazsa Türkiye olarak Aralık umudumuzu koruyacağız.
Topkapı Sarayı'nda Mehter takımı karşısında hop oturup hop kalkan liderlerin Aralık'ta Türkiye'yi hoplatıp hoplatmayacaklarını hep birlikte göreceğiz.
İstanbul'da Türkiye Avrupa için saf tutarken; NATO tüm dünya için alan taraması yapıyordu.
Zirvede herkes kendine yonttu.
Bush da, Schröder de, Chirac da, Erdoğan da...
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005