Haçlı Batı dünyası, kendi emperyalist emellerine hizmet edecek olan her kesimi rahatça kullanmak ister. Bu bağlamda gerekirse İslamcıları bile kullanmaktan, kendilerine hizmetçi yapmaktan çekinmezler. Nitekim vaktiyle Amerika Dış Politika Konseyi (CFR)'nin adamlarından Holbrook, Müslüman ülkelerde Batı tarzı bir İslamî çizginin yayılması gerektiğini ifade etmişti. Buna örnek olarak da Türkiye ve Malezya'yı göstermişti.Bugün İslam ülkelerinin birçoğunun siyasetçisi, idarecisi Batılı emperyalist devletlere âdeta gönüllü köle durumundadırlar. Bunlar, Allah'a, kendi vicdanlarına ve milletlerine güvenecekleri yerde Amerika'ya, Avrupa'ya, oraya buraya sırtını dayayarak, onlardan meded umarak, onlardan yardım dilenerek ülke yönetmeye çalışıyorlar. Bu, Müslümanlar için bir zillettir. Bu sorun, Akif döneminde de vardı. Nitekim Akif, bir şiirinde bu konuyu zekice ve alaylı bir üslupla ele alır ve gâvurdan yardım dilenen Müslüman siyasetçiyi âdeta alaya alarak, onu yerin dibine batıran bir eleştiri getirir. Böyle siyasetçileri dilenci olmakla suçlar. Müslüman siyasetçi âdeta yalvararak, "ancak sen bize imdad edebilirsin" diyerek Hristiyan ülkelere dilencilik eder, ama onlardan yüz bulamaz, yüz üstü geri çevrilir ve iyice maskara olur. İşte bu durum karşısında Akif, dilenci olan Müslüman siyasetçiye haklı olarak "dilencilikle siyaset döner mi ey budala" diye hakaret eder. Akif'e göre Avrupa, hak, adalet, insanlık, medeniyet, yardım gibi değerleri tanımaz; o sadece kuvvet tanır.Akif, bu konuyu bir şiirinde şöyle tasvir eder:"Dilenci mevki'i, milletlerin içinde yerin! Ne zevki var, bana anlat bu ömr-i derbederin? Şimâle (kuzeye) doğru gidersin: Soğuk bir istikbâl (karşılama), Cenûba (güneye) niyet edersin: Açık bir istiskâl (aşağılama)! "Aman Grey! (Edward Grey (1862-1933), İngiltere dışişleri bakanlığında bulundu.) Bize senden olur olursa meded... Kuzum Puankare! (Puankare (1860-1934), Fransa başbakanıdır.) Bittik... İnâyet et (yardım et), kerem et!" Dedikçe sen, dediler karşıdan: "İnâyet ola (git, Allah versin)" Dilencilikle siyaset döner mi, hey budala? Siyasetin kanı: Servet, hayatı: Satvettir (sindirici güç), Zebûn-küş (zavallıları ezen) Avrupa bir hak tanır ki: Kuvvettir. Donanma, ordu yürürken muzafferen ileri, Üzengi öpmeye hasretti Garb'ın elçileri! O ihtişamı elinden niçin bıraktın da, Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında? Belânı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu." (s.267) Müslüman siyasetçilerin Batıya gönüllü köleliklerinin zaruri neticelerinden biri Haçlıların İslam ülkelerinde istedikleri gibi at oynatabilmeleri sorunudur. Dolayısıyla bugün İslam ülkelerinin kültürel sorunlarından biri, misyonerliktir. Haçlı Batı İslam ülkelerinde Hristiyanlığı yaymak için olağanüstü bir gayret içindedir, çok paralar harcamaktadır.Akif misyonerlik faaliyetlerine karşı Müslümanları uyarmaktadır:"Ezanlar sustu... Çanlar inletip durmakta âfâkı (her tarafı).Yazık: Şark'ın (Doğunun) semâsından (göğünden) Hilâl'in geçti işrâkı!Zaman artık Salîb'in (Haçın) devr-i istîlâsı (istila devri), ilhâkı.Fakat, yerlerde kalmış hakların ferdâ-yı ihkâkı,Ne doğmaz günmüş ey âcizlerin kudretli Hallâk'ı!" (s.193)Bir başka sorun da İslam ülkelerinde müslümanların Batılı yaşama biçimine özenmesidir. İslam ülkelerinin kültürel sorunlarından biri, kendi millî İslamî kültür ve medeniyet kimlik değerlerini önemsiz görerek, bir tarafa bırakıp, gündelik hayat tarzında batılı yaşma biçimine özenme, Batılılar gibi inanma, düşünme ve yaşama biçimidir. Akif bu konudaki gözlemlerini ve tespitlerini eleştirel bir üslupla şöyle sunar:"Geldi bir tanesi akşam, hezeyanlar kustu!Dövüyordum, bereket versin, edepsiz sustu.Bir selâmet yolu varmış... O da neymiş: Mutlak,Dîni kökten kazımak sonra, evet Ruslaşmak!O zaman iş bitecekmiş... O zaman kızlarımızŞu tutundukları gayet kaba, pek manasızÖrtüden sıyrılacak... Sonra da erkeklerden,Analık ilmini tahsil edecekmiş... Zaten,Müslümanlar o sebepten bu sefalette imiş:Ki kadın "sosyete" bilmezmiş, esarette imiş!Din için, millet için iş görecek alçağa bak:Dini pâmâl edecek (ayaklar altına alacak), milleti Ruslaştıracak!" (s.167) "Kadın erkek koşuyor borç ederek Avrupa'ya... Sapa düşmekte bizim şıklara, zannım Asya. Hakka tevfiz ile üç tane yetişmiş kızını, Taşıyanlar bile varmış, buradan baldızını... Analık ilmi için Paris'e, yüksünmeyerek... Yük ağır, ecri de nisbetle azim olsa gerek" (s.178)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015