İcmal Dergisinin bir sayısına; "Mü'minler Mü'min suresini okudunuz mu?" başlığı ile bir yazı yazdığımı
hatırlıyorum.
Yedi Hamim'den biri olan bu sureyi anlamaya çalışarak okuduğum her defasında Mü'minler olarak dönüp dönüp bu sureyi okumamız gerektiğini söylüyorum rastladığım her kardeşime.
Sayfaları çevirdikçe,
ayetler üzerinde derinlemesine tefekkür ettikçe nice ibretlik sahnelere rastlıyoruz ve nice sarsıcı mesajlarla
sarsılıyoruz.
Oldukça dikkat çekici ve sarsıcı mesajlardan birisi de, bir adamdan, hem de Firavun ailesinden olan bir adamdan söz etmesi ve onun ibretlik nasihatlerine uzun uzun yer vermiş
olmasıdır.
Kur'an'da ismi geçen peygamberlerden bazıları var ki sadece bir-iki cümle ile isimleri yad edildiği halde, peygamber olmayan ama Firavun ailesinden olduğu halde Hz. Musa'nın yanında yer aldığı, ona destek verdiği için sayfalar tutan sözlerini biz Kur'an ayetleri olarak
okuyoruz.
Gerçekten dikkat çekici bir nokta ve anlayanı gafletten uyandıracak sarsıcı bir mesaj değil mi?
Tanrılık iddia eden Firavun ailesinden olduğu halde, uydum kalabalığa demediği ve Firavun'un saçmalıklarına boyun eğmediği için, tam aksine ona baş kaldırdığı ve onunla mücadele eden Hz. Musa'nın yanında yer aldığı için Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış ve o gün söyledikleri Kıyamete kadar uyarıcı mesajlar olarak Kur'an'da
yer almış.
Nasihatlerinde hem Firavun ve avanesini uyarıcı mesajlar var yer almakta hem de hemşehrilerini tefekküre davet eden ibretlik hitabeler bulunmaktadır.
Bir hayli devam eden mücadele aşamalarından sonra Firavun Hz. Musa'yı öldürmeyi düşündüğünü ilan edince o güne kadar imanını gizleyen o er kişi söze başlıyor:
"O anda, inancını o güne kadar gizlemiş olan Firavun ailesinden bir mü'min şöyle haykırdı: 'Rabbim Allah'tır dediği için, bir adamı öldürecek misiniz? Oysa O size Rabbinizden açık belgeler, kesin deliller getirmiştir. Eğer O bir yalancı ise, yalanı kendi aleyhine dönecektir. Ama gerçeği söylüyorsa, sizi uyardığı azabın bir kısmı başınıza gelecek. Çünkü Allah, ölçüyü taşıran ve çok yalan söyleyeni hidayete erdirmez.
Ey kavmim! Bugün hükümranlık sizindir ve yeryüzünün en güçlüsü sizlersiniz fakat Allah'ın cezası başımıza gelirse, bizi ondan kim kurtaracak?' Firavun dedi ki: 'Ben size, ancak doğru gördüğümü gösteriyorum ve ben sizi ancak, doğru yola götürüyor ve o yola çağırıyorum.'
İman etmiş olan kişi dedi ki: Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nûh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi toplulukların başlarına gelen bir sonuçtan korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.
Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağırışıp çağırışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur." (Mü'min: 28-33)
"İman eden o adam şöyle devam etti: Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğruluk ve dürüstlük yoluna yönelteyim.
Ey kavmim! Bu dünya hayatı gelip geçici bir yararlanmadan başka bir şey değildir. Halbuki öteki dünya ise, ebedi olarak durulacak yerdir.
Kim dünyada bir kötülük yapmışsa, sadece yaptığı
kadarıyla cezalanacaktır, kim de ister erkek olsun, ister
kadın olsun, iman edip doğru ve iyi işler yapmışsa cennete girecek ve orada kendisine, hesapsız nimetler
verilecektir.
Ey kavmim! Nasıl olur da ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde, siz beni ateşe çağırırsınız?" (Mü'min: 38-41).
Firavun ailesinden olan o er kişi, o yiğit insan Hakkın ve hakikatin yanında, Allah'ın elçisinin yanında yer aldığı için ve akrabası olduğu halde o çağda zulmün ve şirkin temsilcisi olan Firavun'un karşısında delikanlıca, dimdik durduğu için onun nasihatleri Kur'an ayetleri olarak
kıyamet sabahına kadar
okunacaktır.
Bu durum, bizler için ibret alınacak, ders çıkarılacak, üzerinde derinlemesine tefekkür ve tedebbür edilecek ibretlik bir durum değil midir?
hatırlıyorum.
Yedi Hamim'den biri olan bu sureyi anlamaya çalışarak okuduğum her defasında Mü'minler olarak dönüp dönüp bu sureyi okumamız gerektiğini söylüyorum rastladığım her kardeşime.
Sayfaları çevirdikçe,
ayetler üzerinde derinlemesine tefekkür ettikçe nice ibretlik sahnelere rastlıyoruz ve nice sarsıcı mesajlarla
sarsılıyoruz.
Oldukça dikkat çekici ve sarsıcı mesajlardan birisi de, bir adamdan, hem de Firavun ailesinden olan bir adamdan söz etmesi ve onun ibretlik nasihatlerine uzun uzun yer vermiş
olmasıdır.
Kur'an'da ismi geçen peygamberlerden bazıları var ki sadece bir-iki cümle ile isimleri yad edildiği halde, peygamber olmayan ama Firavun ailesinden olduğu halde Hz. Musa'nın yanında yer aldığı, ona destek verdiği için sayfalar tutan sözlerini biz Kur'an ayetleri olarak
okuyoruz.
Gerçekten dikkat çekici bir nokta ve anlayanı gafletten uyandıracak sarsıcı bir mesaj değil mi?
Tanrılık iddia eden Firavun ailesinden olduğu halde, uydum kalabalığa demediği ve Firavun'un saçmalıklarına boyun eğmediği için, tam aksine ona baş kaldırdığı ve onunla mücadele eden Hz. Musa'nın yanında yer aldığı için Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış ve o gün söyledikleri Kıyamete kadar uyarıcı mesajlar olarak Kur'an'da
yer almış.
Nasihatlerinde hem Firavun ve avanesini uyarıcı mesajlar var yer almakta hem de hemşehrilerini tefekküre davet eden ibretlik hitabeler bulunmaktadır.
Bir hayli devam eden mücadele aşamalarından sonra Firavun Hz. Musa'yı öldürmeyi düşündüğünü ilan edince o güne kadar imanını gizleyen o er kişi söze başlıyor:
"O anda, inancını o güne kadar gizlemiş olan Firavun ailesinden bir mü'min şöyle haykırdı: 'Rabbim Allah'tır dediği için, bir adamı öldürecek misiniz? Oysa O size Rabbinizden açık belgeler, kesin deliller getirmiştir. Eğer O bir yalancı ise, yalanı kendi aleyhine dönecektir. Ama gerçeği söylüyorsa, sizi uyardığı azabın bir kısmı başınıza gelecek. Çünkü Allah, ölçüyü taşıran ve çok yalan söyleyeni hidayete erdirmez.
Ey kavmim! Bugün hükümranlık sizindir ve yeryüzünün en güçlüsü sizlersiniz fakat Allah'ın cezası başımıza gelirse, bizi ondan kim kurtaracak?' Firavun dedi ki: 'Ben size, ancak doğru gördüğümü gösteriyorum ve ben sizi ancak, doğru yola götürüyor ve o yola çağırıyorum.'
İman etmiş olan kişi dedi ki: Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nûh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi toplulukların başlarına gelen bir sonuçtan korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.
Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağırışıp çağırışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur." (Mü'min: 28-33)
"İman eden o adam şöyle devam etti: Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğruluk ve dürüstlük yoluna yönelteyim.
Ey kavmim! Bu dünya hayatı gelip geçici bir yararlanmadan başka bir şey değildir. Halbuki öteki dünya ise, ebedi olarak durulacak yerdir.
Kim dünyada bir kötülük yapmışsa, sadece yaptığı
kadarıyla cezalanacaktır, kim de ister erkek olsun, ister
kadın olsun, iman edip doğru ve iyi işler yapmışsa cennete girecek ve orada kendisine, hesapsız nimetler
verilecektir.
Ey kavmim! Nasıl olur da ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde, siz beni ateşe çağırırsınız?" (Mü'min: 38-41).
Firavun ailesinden olan o er kişi, o yiğit insan Hakkın ve hakikatin yanında, Allah'ın elçisinin yanında yer aldığı için ve akrabası olduğu halde o çağda zulmün ve şirkin temsilcisi olan Firavun'un karşısında delikanlıca, dimdik durduğu için onun nasihatleri Kur'an ayetleri olarak
kıyamet sabahına kadar
okunacaktır.
Bu durum, bizler için ibret alınacak, ders çıkarılacak, üzerinde derinlemesine tefekkür ve tedebbür edilecek ibretlik bir durum değil midir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025