Rahmetli Ali Gedik hocamızdan hayatımızın her anında en sık duyduğumuz darbı mesel olmuş sözü idi; iddia eden iddiasını ispat etmek mecburiyetindedir. Efendim, neyi iddia ettiyseniz, ne zaman millete caka satarak yaparım, ederim, küçük dağları ben yaratırım dediyseniz gün gelir takdir-i ilahi sizden o iddianızı ispat etmenizi ister.
Baştan söyleyelim bu iddia, şimdilerde adı bahisçiler tarafından çokça dillendirilen bahis oyununa hiç ama hiç benzemez, birinde bahis oynayıp paranızı kaybedersiniz.
Ama iddia ederek ben bilirim, ben yaparım derseniz ve iddianızı ispat edemezseniz, boş hayallerle milleti yalanınızla aldatırsanız, hem ahretinizi, sonrasında da kazandığınızı zannettiğiniz dünyanızı kaybedersiniz.
İddia kendisinde olmayan bir yeteneği veya taşımadığı bir niteliği, kendisinde varmış gibi gösterme gayretine denilir. Bırakın bir eser yazmayı, doğru dürüst bir kitap okumayanların, kendilerini kuru bir iddia ile âlim göstermesi gibi.
Hayatın her alanında her işte iddia edip boş lakırdı yapanları hepimiz toplumumuzun her kesiminde maalesef görmekteyiz. İşin ehli olmadan hiçbir bilgisi bulunmadan kuru kuruya yok o iş öyle değil böyledir, o öyle yapılmaz böyle yapılır, o yapamaz ben yaparım diyen iddiacıları ve bu iddiacılara kulak kabartıp inananların acı akıbetlerinin sonlarını tarihin tozlu sayfaları devamlı not etmektedir.
2002 yılı seçimlerinde Türkiye'yi karış karış gezen Prof. Dr. Haydar Baş Bey her gittiği yerde ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının tutarının Avrupalı ve Amerikalı araştırma firmalarına göre 3 Katrilyon dolar değerinde olduğundan, kıyamet sabahına kadar bu milletin bir elinin balda bir elinin yağda yaşayacağından bıkmadan usanmadan anlattı.
Anlattı diyorum çünkü Prof. Dr. Haydar Baş Bey iddia etmedi, ilmi olarak yapılan çalışmaları halkına anlatmaya, duyurmaya çalıştı.
Ülkemizin siyasetçileri başta olmak üzere kendi kendilerine bilim ve ilim adamı sıfatını veren cahil cühela güruhu ise, ya Haydar Hoca iyi adam ama bizde söz ettiği gibi 3 Katrilyon dolar değerinde yer altı madenlerimiz yok diye kuru bir iddiaya girdiler ya da güzel Hocam bu kadar kaynak var olduğunu kim demiş diyeceklerine, kuru bir iddia ile 3 Katrilyon değerindeki kaynakları, kuru cahilane ve yalan iddiaları ile yalanladılar.
Hem de ne kuru iddialar; bizde altın yok, olsa bile çıkartmazlar, Lozan Antlaşması var ya, orada gizli madde var, madenlere el süremiyoruz iddiaları ile millete ait olan tonlarca altını elin kâfirine peşkeş çektiler. Bir de demezler mi, bizde altını çıkartacak o teknik yok diye! Yahu altını ilk işleyen insanlar üç bin, dört bin sene önce hangi teknikle altını işliyordu da, şimdi bizler o tekniğe sahip değiliz?!
"Bizde petrol vardı da biz mi içtik" diyerek araştırmadan bilimden, ilimden uzak laf kalabalığı cahillikte pik yapıp, mesnetsiz iddialarıyla milletin gözünü öyle bir kapattılar, öyle bir örttüler ki, bu aziz milletin bütün değerlerini, el âlemin gâvuruna beleşine verdiler. Bütün madenleri yalan bir iddia ile bu vatanın evladı olmayanlara talan ettirdiler.
Bir de tuttular Cumhuriyet'in kazanımı olan bütün fabrikaları özelleştirme iddiasıyla milletin elinden sihirbaz edası ile bir oldubitti ile aldılar. Milletin emeğini, malını helak ettiler.
Bu çevreler milletin elindekini (bu millete düşmanlıkları nedendir bilinmez) alabilmek için, milletin gözünü kör etmeyi, hep bu mesnetsiz kuru ve yalan iddiaları ile yaptılar. Öyle iddiacı oldular ki, söyledikleri her sözde, yaptıkları her işte, ortaya koydukları her icraatta öyle iddialar ettiler ki, bırakın iddiasını ispat etmeyi, hepsinde yalancılıklarını kendileri tescilleyerek ilan ettiler.
Ne hikmetse bahis oyununda iddiasını tutturamayanlar para kaybederlerken, bu iddiacı siyasetçiler ve sözüm ona ilim bilim adamları olarak bu aziz milleti yanıltanlar, hiç dünyalık zarar etmediler ve bir kuruş para kaybetmediler. Tam tersine mallarına mallar, makamlarına makamlar eklediler. Zarar eden hep bu iddiacılara inanan Türk milleti oldu.
Ey Millet! Ne olur, kuru kuruya mesnetsiz, delilsiz iddia edenden iddiasının ispatını iste de, kaybeden yine sen olma.
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024