BTP lideri Prof. Dr. Baş, Türkiye'de misyonerlik faaliyetlerinin zirveye çıktığı bir noktada 'laiklik tartışmalarının' gündeme taşınmasının dikkat çekici olduğuna işaret ederek, bu propaganda ile misyonerlik faaliyetlerinin üzerine şal atıldığını belirtti BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ülkemizde misyonerlik faaliyetlerinin ayyuka çıktığı bir dönemde laiklik ihlallerinin gündeme taşınmasını değerlendirdi. Misyonerlikle hedeflenen kitlenin Türk milletinin kendisi olduğuna işaret eden BTP Lideri, burada asıl gayenin Türk milletinin manevi bir tercih yaparak Hıristiyanlaştırılması olmadığını belirtti. Prof. Dr. Baş, misyonerlik faaliyetlerinin amaçlarını şu şekilde ortaya koydu: Esas hedef Türkiye topraklarıBu ülke, bu vatan Türklere ait değil, onlar geldikleri vatana, ülkeye dönmeleri lazım. Anadolu, Batılıların memleketidir; böyle bir inançları vardır. İşte, siz Türk kaldığınız müddetçe, Müslüman kaldığınız müddetçe bu düşünceyi hayata geçiremezler. Onun için topyekün bu coğrafyada bulunan insanları teslim almaya çalışmaktadırlar. Müslüman olduğu için onu teslim almaları da zor, belki de imkansızdır. İşte misyonerlik faaliyeti ile yapılmak istenen, insanları tek tek teslim almaktır. Müdafaasız hale getirmektir. Türklüğünden uzaklaştırmaktır. Siz Türklükten uzaklaşınca o zaman bu vatan Türke aittir diyemeyeceksiniz. Ne diyecek, işte size bir aidiyet tespit ediliyor, siz Türk değilsiniz, Rumsunuz, Ermenisiniz, Süryanisiniz, Keldanisiniz... Hülasa onların tespit ettikleri herhangi bir mezhebe, herhangi bir etnik gruba terk edileceksiniz. Siz de, o aidiyetinizi geliştirip, türklüğe, Türk vatanına hasım olacaksınız. O bakımdan oynanan oyun, misyonerlik budur.Gündem saptırılıyorŞimdi asıl oyun bu olmasına rağmen, en büyük tehlike bu olmasına rağmen, birileri kalkıyor "Türkiye'de irtica vardır, laiklik elden gidiyor" şeklinde gündemi saptırıyorlar. Ülke işgal edilecek, insanların gönülleri akılları iğfal edilmiş, onları ayıktırmak, tabiri caizse vatana, millete, devlete sahip çıkmalarını duyarlı hale getirebilmek noktasında bu yoğun faaliyetler karşısında dimdik ayakta durabilmeleri için çalışmaları gerekirken, olayı saptırıyorlar ve farklı kulvarlara hadiseleri çekerek işi sulandırıyorlar. Ve şu ana kadar da, enteresandır, başarısız olan iktidar bu tip iddialarla beraber, ithamlarla beraber, sanki birşeyler yapacaklar da, yaptırmıyorlar havasına sokup onu da temize çıkartıyorlar. İşin bir başka boyutu da bu. Laiklikten ne anlamalı?Şimdi gelelim Türkiye'de laikliğin elden gidip gitmemesine... Bu konuda siyasiler de haksızlık yapıyor, bürokratlar da haksızlık yapıyor. Ya laisizmi, laikliği tam idrak edememişler, yahut da idrak ettikleri halde bu konuyu istismar ederek konuyu saptırmaya çalışıyorlar. Nasıl mı? Laiklik şu: Devlet işiyle din işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Yani devlet dine, din devlete müdahil olamaz: Her birinin kulvarı kendine has bir boyuta gider. Ne devletin dine, ne de dinin devlete müdahil olması mümkün değildir. Şimdi, laikliğin bir yönü ile beraber devlet korunur; bir yüzüyle de beraber din korunur. Yani ne dine zarar verir ne devlete zarar verir. İşin enteresan tarafı uzun zamandan beri bizde laikliğin uygulamasında, devlet egemen güç haline getirilerek dine zarar verme ciheti tercih edilir. Böyle bir uygulama, böyle bir anlayış, hukuki teamüller dünyanın hiçbir tarafında yoktur. Anlatabildik mi? Yani; laiklik bahanesiyle dindarlar haklarından mahrum edilmez. Ve yaşayışlarına karışılmaz. Tâ nereye kadar; inancını din kaynaklı devlet hakimiyetine sürükleme boyutuna gelene kadar, tercih boyutuna gelene kadar. Yani siz, devlet yönetimini din kaynaklı olarak düşünüyorsunuz, bunu din emrettiği için yapmaya gayret ediyorsunuz. Eğer bu tip bir davranışınız varsa, gerçekten siz laikliği ihlal etmiş olursunuz. Laikliği ihlal, belgeyle ispat edilmeliPeki bunu Türkiye'de yapan kim var? Veya bunu bugün hayata geçirmek isteyen hangi siyaset var? El cevap, hiçbir siyaset yoktur. Hiçbir kurum yok, hiçbir kuruluş yok. Aksi takdirde, bunun belgeleriyle ortaya konulup ispat edilmesi lazım. Yani, bu ithamların ispat edilmesi gerekiyor. Ortada böyle birşey yoktur. Peki, bunu niye böyle diyorsun? Bu şekilde bunu demendeki kastın, demek ki sen bir gerçeği örtmeye çalışıyorsun. Veya, dine ve dindara karşı ciddi bir husumetin var, bunu bu şekilde izhar etmeye çalışıyorsun. Şimdi, dinde birtakım haram olan, yasak olan eylemleri vardır. Bu insanlık ahlakında, insanlığın örfünde, insanlığın geleneğinde de bunlar yasaktır. Örneğin, insan öldürmek dine göre de yasaktır, beşeri idrakimize, beşeri örfümüze, hukukumuza göre de yasaktır. Yalan konuşmak dine göre de yasaktır, beşeri hukuka göre de yasaktır. Artı, gasp etmek, adam kaçırmak, dine göre de yasaktır, beşeri hukuka göre de yasaktır. Bunu çoğaltabilirsiniz. Şimdi; din emretti diye siz, adam öldürmenin yasak olmadığını mı iddia edeceksiniz? Gasp etmenin yasak yasak olmadığını mı iddia edeceksin? Din bunu emretti diye. Bunun laikliğe aykırı olabilmesi için din emretti diye, devletin bir emri, devlet adına yapmış olmanız lazım. Devlet adına değil de, siz eğer bunu millet adına aynı kuralları hayatınıza geçirirseniz, bu, laikliği uzaktan yakından ilgilendirmez, zerre kadar da zarar görmez laiklik. Şimdi durum bu olunca, dikkat ederseniz laiklik bir taraftan dini koruyor bir taraftan da devleti koruyor.Laiklik dindarı da korurAncak yanlış anlama veya yanlış anlatma sebebiyle dinin üzerine gelenlere de, "Dur, sen dindara da karışamazsın" diyor. Şimdi uzun yıllardan beri, bu çarkı ters döndürenler olduğu için işin hep bu, dindara karşı zararlı boyutu gösterilmiş, ama dini koruyan boyutu gösterilmemiştir. Siyasi iktidarların görevi de, meseleyi temelinden kavrayıp neyin yanlış neyin doğru olduğunu göstererek, mevcut hukuku teminat altına almasıdır. İktidar bu yöntemle besleniyorSen ise, şimdi kalkıyorsun insanı hem inançta hem uygulamada din kulvarından, boyutundan çıkartıp Hıristiyan olma tehdidi ile karşı karşıya bırakan bu iktidarı aşırı dindarmış havasıyla itham edip ilzam edersen millet huzurunda temize çıkartırsın. O zaman derler sana ki, bu iktidarı besleyen arka bahçenin güçleri seni de mi besliyor? Bu deniyor. Milletimiz bu konularda ayık olsun. Din zarar görüyor, dindar zarar görüyor. Millet bu konularda zarar görüyor. Bu dönemde olan budur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.